ideolojiler uğruna unutulan homo sapiens topluluğudur.
türkler öldü diye sadece türkler, kürtler öldü diye sadece kürtler, müslümanlar öldü diye sadece müslümanlar, hristiyanlar öldü diye sadece hristiyanlar ağladığı sürece hiçbir şey düzelmez. doğru veya yanlış sebepler dairesinde ideolojiler uğruna masumlar öldü, ölüyor.
ve insanlık at gözlüklerini çıkarmadığı sürece her coğrafyada her çağda ölmeye devam edecek.
günümüzde, kaldı mı acaba dedirten kelime. maneviyat sahiplerinde birazda olsa bulunur. maddiyatla zengin kimselerin sadece cebindeki deliğe kalmıştır, düşerse bir iki damlacık hayret ettirir.
" içinde düşmanlıkla yaşamaya bu kadar kolay razı olmak, zaten kaybetmiş olmak demektir. Fıtratından bu kadar uzağa düşmeye aldırmayanların neye inandığının ve neyi savunduğunun ne önemi var? insan azala azala bitecek diye endişe etmemek mümkün değil bugünlerde!insanlığın kaybettiği bir yerde insan ne kazanabilir ki!
Fact: Son 3500 yılda, dünyada savaş olmayan sadece 230 yıl geçirildi. Son 1000 yılda savaşlarda ölen insanların 4'de 3'ü, 20. yüzyılda öldü. Son 2 büyük dünya savaşında ölen insan sayısı 80 milyon.
Ajan Smith'in insan-virüs benzetmesini yaptığı monoloğu son derece yerinde buluyorum.
"Bu gezegendeki her memeli, içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz. Siz belirli bir alana yerleşip, çoğalıyorsunuz. Sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor.
Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Bir virüs. insan türü bir hastalık.
Bu gezegende bir kansersiniz. Bir tür salgın. Ve biz de tedaviyiz."
şu sessiz kubbenin altında insandan eser yokmuş!
bu hissiz toprağın üstünde mazlumine yer yokmuş!
adalet şöyle dursun, böyle bir şeyden haber yokmuş!
bütün boşlukmuş insanlık; ne istersen, meğer yokmuş!
insanların öldüğünü söylediği şey. bir daha düşünüp yeniden bakalım. insanlık, ölmesinin aksine insanla beraber doğdu ve biz zaten hep buyduk. yani insanlığın öldüğünü söyleyen bizler insanlığın ölmesine vesile olan şeylerin en başından özümüzde yattığını hiçbir zaman kabullenemedik, belki de kendimize yakıştıramadık. olması gereken insan bizim için hep belli bir kalıptaydı ve bu kalıbın içerisinden taşan insanlık da bizim için aynı anlamda oldu.
edit: acaba gerçekten de "insanlık" dediğimiz kavram en başından beri iyi bir kavram mıydı, yoksa onu biz mi bu hale soktuk? bu üzerine düşünülebilecek güzel bir soru olabilir.
Otobüste yaşlı amca otursun diye elinde bir ton çantayla hiç üşenmeden kalk, yer ver ama kafanı çevirdiginde o 100 yaşında bir ayağı çukurda olan amca senin götüne başına bakıyor olsun.
insanin açıklamasını en güzel yapan davranış biçimi bu dur herhalde.
insanların iyiliğe duyarlılığa vermiş olduğu tepki bu çoğunlukla.
Az kaldı insanlığın da filmlerde olduğunu düşünmeye başlayacağız.