evet ben bundan daha güzel, daha zevkli, insanı bebe gibi pırıl pırıl yapan başka bir aktivite görmedim, duymadım.
sabahın yedisinde hava loş aydınlık iken ormana doğru yürüyüşümüzü başlattık. güneşin doğumunu çam ağaçları arasından izlemeyi, o sisli havayı görmeyi 5 kilo mantara değişmem. ama mantar da bulduk. hem de kilosuna 100 tl fiyat biçilen göbek mantarı. saat 10'a doğru bir çınar ağacının dibinde ateşte çay demledik. meğer ben bunca sene çay yerine çamaşır suyu içiyormuşum. akşam yemeğindeki mantar sote ise en güzel hediyem oldu.
O haftanın yorgunluğunu doğa ile iç içe olup, temiz havada atmak, oksijen yoğunluğu nedeniyle 3-4 saatlik uykunun insana verdiği 10 saat uyumuşçasına dinçlik, odun ateşinde pişen tereyağlı kuymak...
defalarca izlediğin en sevdiğin filmi, en sevdiğin yiyeceği yerken izlemek. tabii oruç iken geçerli değil. swh. oruç iken zevk veren şey de, yorgun argın eve gelip gölge serin bir odada uyumak sanırsam. oruçlunun uykusu da sevapmış diyorlar.
Sahaflardan alınan ikinci el kitapların içinden çıkanlar ve yazanlar.
Bir tanesinden kuru bir papatya çıkmıştı mesela. Muhtemelen yaşı benden büyüktür. Başka bir tanesinin ilk sayfasında şöyle bir not vardı: birbirimizden uzağız belki ama gözlerimiz bu satırlarda birleşecek (1952)
Böyle sıcak havalarda müthiş bir aktivite. Yıkadıktan sonra eserine bakmak, suların giderden gidişini izlemek, sonra da bir karpuz kesip ıslak balkona bağdaş kurup yemek. Yazarken bile serinledim.