Ben direkt hayattan zevk almıyorum hiçbir şekilde. Benim artık hayattan zerre tadım tuzum kalmadı ne inancım kaldı ne bir beklentim ne de geleceğe umut dolu gözler ile bakıyorum. Rastgele, gelişi-güzel dümdüz yaşıyorum hayatımı mutlu olmayı bile unuttum. Ömrümün süresinin bitmesini bekliyorum.
yeni alınmış eşyaların içinden çıkan naylon koruyucuları ( adını bilmiyorum) patlatmak. çıt çıt çok zevkli. bir de portakal kabuklarını bıçakla küçük küçük parçalara ayırmak. terapi gibi.
Hafif üşümek ya da üşümek. Soğuk su ile banyo yapmak, hava çok soğuk olduğu halde sadece battaniye ile uyumak, 10 dereceye kadar sokakta tişörtle gezmek.
Köpeklere selam vermek. Gözü sana dikkatle diktiği an ilgisini çekmiş olmaktan dolayı keyiflenmek. Epey sohbet etmek. insanların görünüşün nedenli deli olduğundan emin olamayıp dinlemek için iyice yakına gelmesi.
Sevgilinin göğsünde uyumak. Düşünecek, korkacak, endişe edecek, kızacak, dert edecek hiçbir şey yok gibi hissetmek.
Lise arkadaşları ile görüşmek. Ne işte çalışıyorsan çalış, nerelere gidip geliyorsan gel, başkaları sana nasıl hitap ediyorsa etsin, onların ismini değil lakabını söyledikleri an oluşan benden bir bok olmaz hissi. Bunun yarattığı başarısız olmaktan korkmama hali. Rahatlamanın verdiği keyif.
Aşırı ciddi ve öyle çok gülmeyen insanın konu sen olduğun an ciddiyetini kaybetmesi ve ne zaman gülmeye başlasan onun seninle gülmesi.
Yataktan çıkmaya üşenmeyi protesto etmek amacıyla işyerine sürekli yastık götürmek. her yerin yastık olması.
Birinin seni çok iyi tanıması. Gideceğiniz mekan seçiminden aracın hızına, ne zaman üşümeye başlayacağından bardağının tabağın neresinde duracağına kadar her şeyi bilmesi, ender zamanlarda görüşmeyi böyle detaylar ile süslemesi.
Yeni tanışılan insanın, tereddüt ve çapkınlık arası hallerini izlemek.
Odanın tam ortasına kocaman berjer koyup, kapıya arka dönecek şekilde oturup dışarıdan gelen tüm iletişimi bu yöntem ile keseceğine inanmak ve orada saatlerce mal gibi oturmak.
Yürürken aniden üşenip yere uzanıp tavanı izlemek.