"insan kendine insan olmayı öğretti.
her derdine çare buldu,
yarınlar artık onu gafil avlayamaz.
ama onulmaz illetlere deva bulduğu halde bir tek Hades'ten sakınmanın bulamadı yolunu.
"
(sophokles-antigone tragedyasından bir alıntı)
hades'in yerine ölümü koyarsak günümüzde de devam eden bir süreç olmuş olur.
insanoğlunun bilimle üstesinden gelemeyeceği konu yok halen kansere çare bulamasa da. ama eninde sonunda bu da atlatılacak.
allah, evrimsel süreçte belkide son noktayı insanla koyacaktır.
ayrılmaz ikilidir. insanın avcılık hayatından bu güne taşıdığı bir korku ve bu korku etrafında tepki olarak ortaya çıkardığı bilme ihtiyacı var. mesela o zaman nasıl yırtıcı hayvanlardan yana bir korku varsa ve buna karşı önlem istihbaratsa bu zamanda da o korku değişmemiştir. sadece yeri farklı durumlar veya kişiler almıştır. mesela bu gün devletlerin birbirlerinden korkuları vardır ve istihbarat servisinin görevi bu korkunun ürünüdür. yani bunu engelleme. işte insan da bu bilme ihtiyacı çok genele yayılmıştır. mesela bir şeyleri açıklama ihtiyacı ve anlama ihtiyacı insanın temel güdüsü olmuştur. bu durumu gidereceği alan iki tanedir. biri din( inanarak) ikincisi bilimdir( yani araştıracak bilimsek metodlarla bilecek). burada bilimin gerekliliğinin insanın özüne işlediği görünüyor. çünkü biz sadece yaşayan canlılar değil ayrıca bir sürü soruya cevap vermek zorunda olan canlılarız. ayrıca bu bilinmezliğin korkutuculuğu kişileri inanmaya itiyor bazıları da inanmıyor. ama bir bilinmezlik karşısında inanarak bir şeyi bilmek bana saçma geliyor. çünkü inandığın değer bunu bir üst akılla yapıyor ve bunu sen bilemeyeceksin. o zaman evrende olan bilinmezlik karşısında sen birşeyler bilmiş olmuyorsun sadece ona inanmış olarak bir nevi durumu geçiştiriyorsun. yani tanrı bir anlam olabilir ama asla bir açıklama değildir de diyebiliriz.