öldüğünde. şöyle ki, beden ruhtan ayrılıp toprağa düştüğünde yahut göğe savrulduğunda külleri sonu gelmiş varlığımızın ne olursa olsun bilmem kaç milyar yıldır varolup hala çiğ kalabilen bu dünyadan olgunlaşıp gidecektir insan.
Bunu yok saymanın bir anlamı yok; insan 40 yaşında olgunlaşır. Daha 40 ına gelmeyen ergen sözlükçülerin gerçeği görmesi için bir miktar daha beklemeleri gerekiyor.
Hem kurandada bu 40 yaş olgunluğu çok net yazar;
AHKÂF-15: " Biz o insana anne babasına güzel davranmayı tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun taşınması ile sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına ulaşıp kırk yaşına girdiği zaman: «Ey Rabbim, beni öyle yönlendir ki, bana ve anama babama verdiğin nimetine şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım. Soyumdan gelenleri de benim için iyi kimseler eyle. Çünkü ben, gerçekten tevbe ile Sana yüz tuttum ve ben gerçek müslümanlardanım.» der."
hayattan darbe yedikçe. daha doğrusu hayat ağzına sıçınca. babanın parasını yemeyi bırakıp kendi geçim derdine daldığında. belki de babanı kaybedince. *
Hayat güzel bir fasöllü tekme attığı zaman,hayatta zorluk çekmeyince insan olgunlaşamaz maalesef bende olgunlaşmaya başladım ama olgunlaşmadım daha hayattan yiyeceğim çok tokat var çok.
aldıgı zaman sırtına bıçak darbelerini.. iyileşir elbet iyileşir.. ama hissedemez o yaranın üzerini bir daha kaybetmiştir çünkü o bölgedeki hislerini.ve anlar ki o zaman bir renk daha eksilmiştir baktıgı pencereden.
hayatın gerçekleriyle karşılaştığında. ölüm, ayrılık, evlilik, evlat büyütmek hepsi olgunlaştırır. yaşadıkça her şeyin mümkün olduğunu görür, daha az kızmaya, daha çok anlamaya başlarsınız.
zamanla edinilen tecrübe(esasında tecrübe dediğin şey yediğin kazıkların toplamıdır), farklı olaylara karşı daha derin bir açı ile temkinli yaklaşmanı sağlar.