kaldım,
öylece kala kaldım çocuk.
ekmek yemedim, su içmedim
sadece kaldım...
zamansız gelişler ve zamansız gidişler canı sıkan
canı acıtan...
tanrı "ol!" demiş ve olmuş bir evren ve binlerce alem,
benimkisi de o hesap,
bir gecede oldu hayalimdeki evrenler,
o evrenin merkezinde bir mabed
ve bir tanrı,
dinimde yasaktı kutsal olmayan şeyler
yemek
içmek
bakmak
ve her şey...
seninle olan herşey emredilmişti bana,
sözlerin kutsal bir kitaptan çıkmaydı,
gözlerinin baktığı her şey ise yaşanılasıydı...
sabah uyandığımda güneş ayrı güzel doğmuştu evrenime,
rüzgarım da ise nefesinden bir parça vardı.
gündüzüm; uykunun sakinliğinde geçiyordu,
ama huysuz
ama huzursuz...
korku vardı ardında,
elimde kalkanlar
elimde değil duygular...
saçmalama dedim yine kendime,
neydi aradığım?
ne yaptığımı bilmeden...
beden yoktu, ruh ise sadece doyurduğu kadar vardı.
hangisi gerekti?
hangisi eksikti?
insan görmediği tanrısını sevebiliyorsa
insan görmediği tanrısına aşık olabiliyorsa
ben neden sana olmayayım ki dedim..
sonra yine saçmalama dedim kendime,
ve ekmek yemedim
ve su içmedim
sadece kaldım...
saçma sapan hayatımın saçma sapan yılları arasında yetiştirdiğim ekinleri biçtim bir güzel,
birazını ekmek yaptım kendime
suyunu aşkından aldım
fırını sana yaktırdım
işte o yüzden o ekmek de kutsaldı benim için.
her şeyin göründüğü, her şeyin elle dokunulduğu şu dünyada
sana dokunmak istedim önce,
ama yoktun sadece ışıktın bana...
"bir gecede olur mu?" dedim,
"boşluk bu" dedim,
saman alevi dedin...
senin için uykusuz kalayım dedim,
senin için aç kalayım dedim,
senin için senden olayım dedim.
tanrıma sordum sonra seni,
"yarattım" dedi bana kendimi
"insan oldun" dedi
ama "insan gibi sevmesini beceremedin" dedi.
"kedi oldun, köpek oldun ama insan olamadın ki sevmesini becerebileceksin" dedi.
aşk dedim;
senden uzakta güzel dedi,
kızdım ona da herkese kızdığım gibi,
aşk dedim;
aşk olunca akıl yok sende dedi,
kızdım ona da herkese kızdığım gibi
ama dedim,
ve sustum yine,
bana ait kocaman susmalarıma döndüm yine...