hayal kurmakla gerçeğin farkını anladığı zamandır hayaller bizi motive eder hayata bağlar ama asla gerçekle aynı olmaz istediğimiz şey olsa bile hayalimizdeki gibi olmaz insan bu ayrımı farkedince büyümeye başlıyor acılarınla başbaşa kalıyor ve işte o an kimsenin size yardım edemeyeceğinizi anlıyorsunuz.
Yakınlarını yavaş yavaş kaybetmeye başladığın andır.
Bir süre sonra da bu kayıplar insanda tepkisizlik yaratır.
Alışkanlıktan mı yoksa kabullenmekten mi gelir bu his?
Muamma.
benim için ilk terk edildiğim andı. o kadar güvenmiştim o kadar plan yapmıştık. bir sürü hayal vardı yapılacak şeyler vardı. o olsun da ne olursa olsun gibi saçma bir düşüncedeydim. sonra ne mi oldu? insanın kendi kendine yetmesi gerektiğini öğrendim. **
Önceleri bir yere gideceğimde ailemin terminallerde yolculama heyeti kurdukları zamanlardan geçip geldiğim günümüzde artık evde bile sarilmiyor oluşumuzu farkettiğim andır.
bir,yorulduğu andır. küçükken ağzım gözüm kir pas içinde kalana kadar sokaktan eve girmezdim ve enerjim tavandı. şimdi kıçımı kaldırmaya üşeniyorum. iki,psikolojik acıların fizyolojik olanlardan (anne dayağı) fazla olduğu andır. (bkz: aşk acısı)
insanı en çok, hiç ummadığı şeyler, hiç ummadığı kimseler büyütüyor.
hatta büyümek de ne kelime!
yaş almadan, yaşlanmadan ihtiyarlatıyor.
yüz geriliyor da geriliyor, gülümsemek istesen de olmuyor.
Bütün gücünü harcıyorsun, yüzün yırtılacak gibi oluyor ama yine de esnemiyor, küçük bir gülümseme kırıntısına dahi müsaade etmiyor. içine içine ihtiyarlıyorsun.