evlilik müessesinin mantıklı gelmeye başladığı an. "hem yalnız yaşıcan ama yalnız da olmıcan işleri falan da bölüşcen, oo mantıklı aslında yanında hep bir arkadaş olcak..." ama tabi ki geri kalan her an için bekarlık sultanlıktır.
ilkokul arkadaşını hamile olarak görmek.
yaşıtlarının yuva kurduğunu görmek.
yaşıtlarının askerlik fotoğraflarını görmek.
e-devlete adına açılmış veya müdahil olduğun dava var mı diye bakmaya girmek.
gece mesaisine kaldığın o yorucu günün sabahı erken saatte işten eve geldiğinde ananı babanı kardeşini yataklarında mışıl mışıl uyurken görmenin verdiği izahı tarifsiz iç huzuru tattığın andır.
en azından edirne'de böyleydi. şimdi eve geliyorum kapı duvar. bu güzel anılar yerini her ay başı otomatik olarak banka hesaplarına yatan paralara bıraktı ne yazık ki.
Hasta olan anne ve baban ile uğraşıp onların derdinden kendini yiyip bitirdiğin gün büyüdüğünü anlıyorsun. Çocukluğunu çok özlüyorsun. Mutlu mesut tek derdimin yarın okul olduğu günleri hatırlıyorsun, o günlere dönmek istiyorsun ama imkansız olduğu aklına geliyor.
Kısacası büyümenin güzel birşey olmadığını anladığın gün, büyümüş oluyorsun.
Markette bir ürüne parası yetmeyen bir çocuğa al hadi benden olsun denildiği an, anne-babanın her şeyi size danışmaya başladığı an, bir başkasının kızının canınızı yaktığını annenizin dizine yatarak anlattığınızda annenizin sadece saçınızı okşaması ve bir teselli cümlesi kurmaması. Çocuklukta bu olunca anneler genelde geçer, kimler gelir kimler geçer der.fakat demediklerinde büyümüş oluyorsunuz. isteseniz de istemeseniz de.
laylaylom yaşamanın, hayatı tiye almadan, düşüncesizce sorumsuzca yaşamanın doğurduğu kötü sonuçların; üzüntüleri, pişmanlıkları beraberinde getirmesiyle birlikte yapılan hataları "ulan ben bunu nasıl yapmışım?" diye düşündürten anlardır.