Lise aşkımı yaşadığım şehirde, annemi demir kapının ardında bırakıp, hiç tanımadığım 8 kişinin olduğu yurt odama doğru bavulumla birlikte ilerlediğim an.
Ailenden çok uzak bir şehirde hasta olup çorba yapacak tek bir kimsenin olmadığını farkettiğin andır. Bulaşıklar birikmiştir, Şimdi kim ıhlamur hazırlayıp getirecek dedirtir. Bir de acilde yalnız başına serum yemek var o daha başka bir dünya.
Doğru kararlar verdiğine inandığı ve seçim yapabildiği andır.
-Pişmanlık; seçim yapmak zorunda kalmışlığın kabusu. "acaba bunu değil, onu seçseydim; acaba o daha mı doğru bir karardı?" gibi gibi sorular.
Eh, bunları düşünüyorsan hala büyümemişsin demektir. Ben bu yaşta büyüdüm; verdiğim kararın doğruluğu ve seçim yapabilme özgürlüğünü elde ettim. Of, ne harika bir şey.
kimileri de daha erken ve gerçek nedenler den anlar. anlamayan acele etmesin, hayatın tokadı bordo bereli gibidir bunu anlatmak için o gelir sizi bulur.
Liseye başladığımda farklı bir yerde okuduğum için yurtta kalmaya başlamıştım. Özlediğim için saatlerce ağlayıp aradıklarında moralleri bozulmasın diye sesimin titremesini engellemeye çalıştığım ilk an anladım büyüdüğümü.
merhum pederime göre büyüdüğü an annesini edediyete teslim ettiği andır. çünkü kaç yaşında olursanız olun artık sizi bir çocuk olarak gören kimse yoktur şu dünyada.
Tırnağın veya saçın nasıl uzadığını ancak öncesiyle kıyaslarak farkedebiliyorsak, büyüdüğümüzü de kabuklarımız kalınlaşmaya başlayınca anlıyoruz.
Ama küçükken en sevdiğim şeylerden biri de çam ağacının kabuğundan araba yapmaktı.