yaşanmışlıklarıdır elbette ama bu yaşanmışlıkları "kaybettiği insanlar" diye sabitliyorum ben. zira geriye dönüp baktığımızda kaybettiğimiz insanlarla olan yaşanmışlıklarımızda bile mutlu anlarımız, keyifli anlarımız, unutamadığımız zamanlarımız var.
ama her iki anlamda da kaybettiğimiz insanlar giderlerken hem sabit ve keskin bir acı bırakıyorlar hem de o mutlu yaşanmışlıkları da yanlarına alıp gidiyorlar. sen de öylece kaldığınla kalıyorsun. cebinde birikmiş acılar bir anda dökülüveriyor ortaya.
hani ağlayayım da rahatlayayım desen günlerce, haftalarca ağlasan da geçmiyor acın. illa bir yerde bir şekilde örselenmek için bekliyor işte.
bu da bizleri gün geçtikçe duygusuzlaştırıyor. ondan değil mi zaten ortaokul, lise yıllarındaki masumane aşklarımızı özlememiz? ondan değil mi çocukluğumuzda sokakta yediğimiz ekmek arası domates peynirden aldığımız zevki bugün lüks restoranlarda yediğimiz yemeklerden alamamamız?
insan kaybettikçe duygusuzlaşıyoruz. nötrleşiyoruz. zevksiz, tatsız, boktan bir hayata sürükleniyoruz.
bana sorarsan budur.
hee ansızın biri gelip de tüm hayatının orta yerine ansızın düşüp seni dünyanın en mutlu insanı yapar mı?, seni o duygusuz, nötr, bıkkın ruh halinden alıp kendine getirir mi? getirir.
-sabah 8 akşam 6 haftada 6 gün köle gibi çalışmak.
-sevgiliden ayrılmak
-yaşın ilerlemesiyle insanların çok samimiyetsiz gelmesi ve kimseye güvenememek
-zamanla herkesin kendi yaşamıyla meşgul olması sebebiyle eski arkadaşlıkların azalması
-ülkenin gidişatının giderek boka sarması
-büyüdükçe hayallerinden uzaklaşmak ve sıradan bir insan olduğunu anlamak
ama yine de her sabah güneş doğacak, elbet vardır bir sebebi, bekliyoruz.
duygunun, sevginin, aşkın, içtenliğin, vidanın, duyarlılığın ticarileştiğine şahit olmak. tüm bunların mal ve hizmetlerin alışverişinde kullanılması. alışverişin tüm dünyayı ele geçirmesi ve duyguların ticaret alanı dışında dikkate değer bir varlık bulamaması.
sürekli aşağılanmak. (biri size hakaret ettiğinde umursamıyorsunuz, utanmıyorsunuz)
sürekli birilerinin size bağırması. (kavga/tartışma anlarında panik olmuyorsunuz, korkmuyorsunuz)
kaç yaşında olursanız olun fikrinizin sorulmaması. (bir şeyler için heyecanlanmıyorsunuz)
sevilmemek, ya da sevginin göterilmemesi (sevemiyorsunuz)
gitmek istiyorsunuz, gidemiyorsunuz. bi noktadan sonra nefret etmekten de vazgeçiyorsunuz.
beyle..