filmin beni düşündüren tek kısmı o kadar kurnaz ve zeki nazi albayı'nın filmin sonunda amerikaya kanması ve silahları teslim edip, üstüne bir de ellerini kelepçelettirmesi oldu.. o kadar parlak kariyerli.. hitlerin gözdesi bir adam birkaç ev ve bir madalya için böyle birşey yapmazdı.. o kısım daha iyi bağlanabilirdi..
senenin en iyi filmi bana göre.. muhteşem.. harika.. glorious.. hatta glourious..
ya arkadaş her sinemasever der: tarantino'dan ya tiksinirsin, ya ona taparsın.. ben yeminle arasındaydım.. severek izlerdim her tarantino filmini, adamdaki yadsınamaz dehayı görürdüm ama asla ''lan son tarantino filminin gösterime girmesine sadece 548 gün kaldı!'' diyen adam olmadım, olanı da tokatladım.. bugüne dek ama.. şu anda bir sonraki tarantino filminin gösterime girmesine kaç gün kaldığını araştırıyorum bir yandan bu satırları karalarken..
beni yarattığı b movieler ilgilendirmiyor.. ama bir insan bu kadar mı akılda kalıcı karakterler yaratır? derinlik 0, ama çok vurucu, çok iyi oynanan ve çok eğlenceli karakterler.. bir nevi b karakter.. inglourious basterds'ta da brad pitt'in canlandırdığı aldo raine ve christoph waltz'un hayat verdiği ('canlandırmak' ayıp kaçar abimizin performansı için) hans randa, hatta bilimum yan karakterde de (özellikle eli roth'un oynadığı donny donowitz ve til schweiger'ın oynadığı hugo stiglitz'de) bu müthiş karakterlendirme görülüyor.. donowitz'in görüldüğü her sahnede o keş gibi büyümüş simsiyah göz bebeklerinden ürperdim, adama neden yahudi golemi dediklerini anladım.. inceden spoiler'a girmeye başladık..
--spoiler--
filmde her sahne normalden uzun çekilmiş ama bu kesinlikle hikayeye bir çizgi-roman havası katıyor bana göre.. ve hele de arka plandaki mizansen, oyunculuk ve diyaloglarla da, kesinlikle sıkıcı değil bu hava.. yalnız birkaç eleştiri okudum filmle ilgili.. hem de basbaya kelli felli sinema eleştirmenlerinden.. diyorlar ki; brad pitt'in oyunculuğu ve aksanı zorlama olmuş.. e be pazar eki kumruları, siz bu zamana kadar tarantino sinemasını öğrenememişseniz, size burdan edeceğim küfürler manasız kalacaktır.. adamın bütün sanatı zorlama, kör gözün parmağına filmler ve karakterler üzerine, brad pitt de bu çizgi-filmsel karakteri müthiş yansıtıyor.. bir de filmi ''amerikan-semitik işbirlikçi bir siyasi propoganda'' olarak değerlendiren mallar gördüm ekşi sözlük'te.. lan biraz aklı olan herkes hikayedeki 'nazi canavarı' kadar hatta belki daha da fazla ürkütücü bir 'yahudi canavarı' olduğunu görür.. hatta almanları kötü göstermekten çok biraz karikatürize etmiş tarantino.. hitler'in devamlı sinirli olması, goebbels'in führer onun filmini beğenince ağlaması.. her şeyi geçtim ölümü hiçe sayarak vatanını koruyan bir alman general sahnesi var.. bu mudur anti-alman propogandası? tabi bir de amerikan zekası üzerine ince göndermeler mevcut..
hikaye aldo raine'in galibiyetiyle bitse de gönüllerin şampiyonu kuşkusuz raine'den hep bir adım önde olan hans landa.. filmin en güzel sahnesi de bu ikilinin karşı karşıya geldiği bölüm.. burada landa'nın raine'e göre bariz bir zeka avantajı olduğunu görebiliyoruz ama basit ve pervasız amerikan aptallığı yine de hem bu muharebeyi, hem savaşın kendisini kazanıyor.. ama ben yine de raine'e olan sempatimden olayın salaklıkla değil de umursamazlıkla alakası olduğunu düşünmeyi yeğliyorum..
landa'nın iki kuruş için saf değiştirdiğini düşünmek de yanlış olur.. landa sadece savaşın geleceğinin bariz bir germen yenilgisi olacağını çok önceden öngörmüş ve yılan zekasıyla kendini sağlama almıştı.. sadece zaten gece sinema ve içindekilerin imhasıyla sonlanmışken, landa'yı hala neden hayatta tuttuklarına dair bir sorum var senaristlere.. vur gitsin yavşağı.. ama herifin cazibesinden ve zekasından onlar da etkilendiler herhalde..
bu arada filmin landa'nın başında kendisine 'the jew hunter' denmesinin hoşuna gittiğini söylemesi, ancak sonunda bu lakaptan nefret ettiğini belirtmesi de dikkatlerden kaçmadı..
landa'nın raine ve ekibiyle italyanca konuşması gerçekten çok komikti.. yalnız en çok filmin sonundaki, raine'in landa'nın yanındaki adamcağızı çat diye vurmasından sonra yaşanan şu diyaloğa güldüm:
***
landa: Are you mad? What have you done? I made a deal with your General for that mans life!
aldo: Yeah, they made that deal, but they don't give a fuck about him, they need you.
landa: You'll be shot for this.
aldo: Raw I don't think so, more like I'll be chewed out. I've been chewed out before.
***
yalnız hiçbir şeye üzülmem de shosanna ve marcel'in lüzumsuz fedakarlığına yanarım.. zaten patlayacaktı sinema, bok yoluna gittiler.. gerçi alev alev yanan ekranda shosanna'nın ''işte bu, yahudi intikamının suratıdır!'' diyen hırslı sureti ortaya sinematik bir hava kattı ama olsun, değer miydi be?
film christoph waltz'ı göklere çıkartacak belli.. gerçekten muazzam bir oyunculuk.. ama sanki ben onun gözüktüğü her sahnede bir theodore bagwell kokusu aldım.. günahını almayayım da özelliklerde mimiklerde ufak bir esinlenme olabilir robert knepper'dan.. tarafımdan son bir alkış da filmin başında perrier lapadite olarak ufacık bir resital sergileyen denise menochet'ye..
gidin görün abi 10 numara film.. yalnız sakın bana gelip de tarihsel yanlışlıklardan söz etmeyin sonra.. film ''once upon a time in nazi-occupied france'' diye başlıyor lan.. olayın masalsılığını daha ne kadar gözünüze soksun tarantino?
"Yönetmen olmasaydım belki de katil olurdum!" diyen bir seri yönetmenden yine durgunluklara akıl veren bir film. Çok çılgın bebek. çoook.
Süt sahnesinde yıldırmacı gerilimin doruklarında şimşekler çaktı, barda birbirinden fiyakalı oyun-diyalog-mimikler seyreyleyiciyi koltuğa mıhladı. Albay hans landa rolündeki christoph waltz şüphesiz ki her göründüğü sahnede çok pis rol kesti. Shosanna'nın korkunç kahkahaları eşliğindeki kundaklama sahnesi şimdiden bir efsane olarak sinema tarihindeki yerini aldı ve Hitler delik deşik edilirken içi buz gibi olan seyircilerden bir tanesi "bu bir başyapıt değilse hangisi başyapıttır ki?" diye düşünmeden edemedi. ne yapsa edemedi. ne etse edemedi. çaresizdi.
tarantino duşta mastürbasyon yaparken bunu filme alsaydı, büyük ihtimalle senaryolar birbiri ile örtüşürdü. tarz ve atmosferin uyumu, domates soslu spagetti westernin kurumuş lekesi bir yana uzun ve gereksiz diyaloglarını özlemiştik. öyle ki, bunu düşünerek bol bol yerleştirmiş. zaten filmi izleyip yönetmenini tahmin et deseler, her kafadan tek bir atış duyardınız. özellikle final sahnesindeki yaratıcılık tsubasanın gölünden daha güzeldi. tarantinodan şirin bir film.
sözlük be bu tarantino çok farklı bi yönetmen bunu bir kez daha kanıtladı bu filmle. genel anlamda hoş, komik, alternatif tarihçi * bir film olmuş. abimize emeğine sağlık diyor +rep veriyoruz. filmle ilgili üzerinde durmak istediğim birkaç nokta var. hafif spoiler içerebilr o yüzden aman dikkat diyorum.
Christoph Waltz: inanılmaz bir oyunculuk çıkarmış. bence filmin en başarılı oyuncusuydu. özellikle yüzündeki o düşmanın kokusunu alan tavrı ve iticiliği izleyiciye çok iyi yansıtmış. bu filmle keşfettik izleme listesine şimdiden girdi diyebiliriz.
brad pitt: yine harika bir oyunculuk daha. filmin başından sonuna aynı yüz ifadesini takınması ne kadar rolüne kendini verdiğinin bir göstergesi bence. sinemaya sırf brad pitt için gelen çıtır hatunları görmek de güzeldi hani. hala cazibesi var demek ki, da pek onlara göre olmadı heralde, deri yüzmeleri falan. konuyu dağıtmadan, fazla rolü olmamasına rağmen rolünü iyi kotarmış diyoruz.
Mélanie Laurent: bu tatlı fransız hatun da filmin iyi oyunculuk çıkarmış oyuncularından biriydi. yolu açık gibi görünüyor. hadi hayırlısı.
ayrıca,
amerikalıların yabancı dil bilmemesi hakkında yapılan gönderme çok iyiydi.
hitler'i de almanca konuşturmaları güzel olmuş. bıkmıştık artık bir sürü filmde ingilizce konuşmasından.