hazırlıktayız ingilizcesi dillere pelesenk seviyede iyi olan bir arkadaşımız(!) "he goes to the cinema everysunday" cümlesini olumsuzlaştırmaya çalışır ve olumsuzlaştırılan cümle şudur ; "" he goesn't to the cinema everysunday ""
not:cümle temsilidir.ama böyle bişeydi işte önemli olan manayı almak :)
bazen çeviri yaparken de yapılan salaklıklardır.
örneğin: ı love you çevirisi aynen şöyle ı ben demek love seni demek you da seviyorum demek diye çeviri yapan bilirim.*
Arkadaşımın ingilizcede patron* kelimesinin aklına gelmemesiyle birlikte diyaloğu bozmamak için petron deyip işin içinden sıyrılmaya çalışması salaklık olmasa bence bu kategoriye adaydır.
genelde türkçe düşünmekle vuku bulan salaklıklardır, yazışırken de yapılabilir.
yaş 12 hazırlık sınıfındayım, hayatım ingilizce olmuş. seneye matematiği bile ingilizce göreceksin diye üç buçuk attıran üst sınıf arkadaşlara sahibim.
o ara çevirmeli bağlantı ve windows 95 zamanları. kanım kaynıyor, aslında tek amacım chat yapmak ama pratik olsun diyorum, çevreye de ingilizcemi geliştiriyorum mesajı vermekteyim. tepemde dikilen ebeveyn tehlikesini böylece savuşturuyorum.
genç ve yakışıklı olduğunu ölümüne sandığım biriyle, şu an adını bilmediğim bir chat programında yazışıyorum. bir yandan da annem kalk da yemeğe gel çığlıkları attığından veda etmeliyim ama saatlerce mükemmel ingilizcemle pataküte konuştuğum adamı kaybetmek istemiyorum* burası kasıyor msn var mı diyeceğim yani kısaca.
'i have to go, give me your email address, so i can throw you an email' deyiveriyorum. yazdıklarımı göndermeden önce elli kere kontrol ediyorum, email sesli harfle başlıyor, an demeliyim, gramerim müthiş, harika söyledim, öyleyse gönderebilirim diyorum.
throw? diye cevap geliyor.
kan o kadar hızlı hücum ediyor ki yüzüme, morarıyorum. derdimi zor anlatırken nasıl çevireceğim ki?! sevimliliğe vurdurayım işe yarar diyorum ama yemiyor. ok bye deyiveriyor.
hey mike! biz türküz tamam mı, mail atarız, throw diyeceksin bundan sonra diyerek sert yapmalıydım herife. artık çok geç*
projesini yeni teslim etmiş, 3 gündür adam gibi uyuyamayan öğrenci simplicity'e sevdiği bir hocası hal hatır sorar,
+ how are you simplicity? how is it going?
- little fine how do you fine? i am very tiring thanks you to.
tarzı saçmaladıktan sonra gülümseyip hızla uzaklaşmak. little fine nedir yahu.
lise yıllarında sıra arkadaşımın ingilizce bir cümle olan, she is learning to play tennis cümlesini she is learning to play penis olarak okuması akabinde bayan hocadan sessizce çıkan hı sesiyle birlikte arkadaşın ay pardon diyerek cümleyi düzgünce okuması. ***