üzücü bir filmdi. bir film sırf üzücü olmamalı, üzmek için yapılmamalı lakin bu film böyleydi. başka mesaj varsa da ben anlamadım, totomla izlediğimden. ayrıca 1 kadınla 1 adam o kadar kolay kaynaşamaz, kaynaşıyorsa ne ala fakat erkekler pek evine her gün rahatça gelebilen kadına öyle kibar davranmaz.
gereksiz yere abartılmış türk filmlerinden sadece bir tanesi. aynı konuyu yıllar önce bir televizyon dizisinde izlemiştim. 2 saatime acıdım denebilir. verdiği tek mesaj ön yargılarla ilgili olan yerdir.
gayet guzel bir filmdir. prezervatife ihtiyac yoktur bu filmde cunku ask sadece cinsellik degildir. nedendir bilmiyorum bu filmi izleyen butun erkek arkadaslarim duygusala bagladilar. sanirim bende duygusala baglandim biraz.
o karanlık su akan odada gitarla söylenen "isyan" filme renk katmış. bir de sevgilisi zannettiği kişinin kızın babası olduğunu kundaktaki bebek anlardı.
facebook yüzünden izlemeden nefret ettiğim film. aşk tesadüfleri sever ve ıssız adam da öyle. her sene mutlaka böyle bir facebook fenomeni film çıkacak. *
çok saçma bir senaryoya sahip filmdir. düşüş, bir rüya için ağıt filminden o kadar çok çalıntı vardır ki görüntüde bunun size rahatsızlık vermesi yeter. o kadar övgüden sonra fos çıkması beni üzdü açıkçası.
hastalığın bulaşma sebebini bu kadar irdeleyecek, üstüne bu kadar yoracak ne var amına koyim. gösterime girdiğinden beri babasından bulaştığını nasıl farketmez diye yapılan tantananın haddi hesabı yok. duruluğu, sadeliği ama duyguları bir o kadar yoğun hissettiren bir film. niye bu kadar tebelleş oluyorsunuz, ne güzel sahneler var amına koyim. ne bulaşma süreciymiş lan, ota boka sarmaktan içindeki güzellikleri farketmiyorsunuz. ne bekliyordunuz, iki adamın aynı kıza aşık olup birisinin kızı almasını mı? koca bir ailenin onlar kavuşmasın diye mutluluklarına engel olmalarını mı? klişe diyerek bok attığınız kurgu özgündür. acıyı iliklere kadar hissettiriyor. hüzünün gırla olduğu, ağlak seyredilecek bir film değil. o kadar da abanılmamış.
--spoiler--
tek bir kan damlasının bile mutluluğu engellediğini, tek bir anın her şeyi bitirebileceğini gösteriyor film.
--spoiler--
ya bu reçeli bu filmden öncede severdim ama şimdi sanki bu reçelin konusu açıldığında ve "çok severim" dediğimde kendimi film çakması apaçi gibi hissediyorum. içten içten sevmekte fayda var.
ortalık durulsun, film azıcık unutulsun yine bağıra bağıra söylerim sevdiğimi. *
filmde klişeden uzak tek replik şöyle; (kız hastanenin bahçesinde elemanın omzuna başını koymuş) "bana hiç bir şey bırakmadılar sevmem için, ben de incir reçelini sevdim, incir reçeli sendin aşkım".
kasım da aşk başkadır ile izleyiciye aynı tat ve dokuyu veren, niçin bu denli abartıldığını anlayamadığım filmdir. ayrıca şüphesiz ki charlize theron , melike güner den açık ara farkla daha güzeldir.
sahnlerinden mükemmel bir fotoğraf sergisi oluşturulabileceğini düşündüğüm film.ancak aytaç ağırlar senaryo kısmında yönetmenlikteki kadar başarılı olamamış. sezai paracıkoğlu nun oyunculuğu ne kadar vasatın üzerinde ise melike güner oyunculuğu da o derece vasatın altında.