az önce uzun zamandır girmediğim inci sözlüğe girdim. amacım yıllar önce burada neden saatlerimi geçirdiğimi öğrenmekti. ama girdiğimde kafamdaki sorular yerini çok daha derin sorulara bıraktı. başlıklar değiştikçe düşünceler derinleşti. ama biri vardı ki, aşağıya indikce atılan yeni entryleri gördükçe kafamda yıldırımlar çarptırıyordu. konu basitti. babanın kirayı ödeyemediği için ev sahibine söylediği özür kelamları... ev sahibi de sözlük yazarı bir şerefsiz. bu şeref yoksunu soruyor ne yapayım? ahlaksızlarda hemen entrylere başlıyorlar. 'suriyeliyse kızını al, göt caps bekliyorum. ' 'karısını iste panpa' 'dışarı at fakir o.cocuklarını' türünden onlarcası. lan dayanamadım kapattım hemen sayfayı. bu hayvanlar empati kuramazlar mı? işsiz bir adamın çocuklarının dışarıya atılma duygusu karşısında neler düşünebileceğinı, acizliği, yetersizlik duygusunu düşünemiyor mu bu hayvan türleri? Mizah mı yaptıklarını sanıyorlar ki acaba? daha da uzatmıyayım korkuyorum yazarlar benimde vicdanını kullanmayan bir evladım olursa diye! allah cümlemizi ıslah etsin diyerek bitiriyorum.
"istridyenin biri diğerine dert yanar:
'içimde yuvarlak ve ağır bir şey var, ve beni çok rahatsız ediyor; bana acı veriyor.'
Diğer istridye kibirli bir memnuniyet içinde cevap verir:
'Göklere ve denize şükürler olsun ki içimde hiçbir sıkıntı yok. Hem içimde hem de dışımda çok mutlu ve bütünüm.'
O sırada oradan geçen ve konuşmaları duyan bir yengeç şöyle der:
'evet, mutlusun halinden ve bütünsün. Ama şunu söylemeliyim ki diğer istridyenin çektiği acının sebebi içindeki güzellikteki eşsiz incidir.'" halil cibran,ermiş ve gezgin, s.103.
John Steinbeck'in kolejlerde Amerikan Edebiyatı dersinde zorla okutulmasından dolayı hak etmediği küfürleri yiyen romanı.
Konu olarak çok çarpıcı veya o yaştaki öğrencinin dimağına uygun olabilir ama hakikaten boğazdan geçmeyen lokmalar gibi o satırlar. Bu kitapları seçen kimler? Okul müdüriyeti mi? Talim Terbiye Kurulu mu kim? Ne olur bu kitapları seçerken öğrencilerin o yaşlardaki beğeni, zevk şu bularını da dikkate alın.
Tamam bir Alacakaranlık okutun demiyorum ama Stephen King'in the Body (Stand By Me diye filme aktarılmıştı) diye dört okul arkadaşının yaşamlarından kesitler sunan harika bir yapıtı var. George Orwell'in 1984'ü, Hayvan Çiftliği var, Isaac Asimov'un sosyal eleştiri tarzı bilimkurgu başyapıtları var. Bunlar hem hiciv sunuyor, hem dil olarak güçlü kitaplar, hem de sürüklüyor.
Güney Afrika'daki Apartheid kusura bakmayın da o yaşta kimsenin ilgisini çekmez. Alan Paton'un Cry The Beloved Country adlı harika ama o yaşlar için çok sıkıcı eserini öyle bir boğazımızdan ittiler ki yıllarca Güney Afrika lafını duyunca içimi ürpertiler kapladı.
John Steinbeck'e çok uzun yıllar sonra dönebildim, diğer yazarları da böyle hacamat etmeyin please.
inci in diye bir yarışma yapmış ayakkabı markasıdır. inci mağazasına gidip bir ayakkabı deniyor ardından instagram'da şekillendiriyorsunuz. #incifno etiketi de ekleyip yarışmaya katılmış oluyorsunuz. facebook üzerinden inci sayfasını beğenip uygulamaya girerek oy veriyorsunuz ayakkabılara. oy veren her 50. kişi hediye çeki, ilk 15 girenlerin arasından da 10 kişi ayakkabı kazanıyor.
hala yazar olduğum ve okulların kapanmasının ardından girmeye korktuğum sözlük. her zaman olmasa da eğlencelidir ve gariptir ki, karşılıklı ana bacı dümdüz gittiğiniz adamlar hal hatır sorar, bir derdiniz oldu mu yardım etmeye çalışır.
ingiltere kraliçesi'ne armağan edilen kocaman bir incinin delinmesi gerekmektedir ancak bu bir sorun haline gelir. londra'da ve hatta bütün ülkede hiçbir kuyumcu bu incinin delinmesi sorumluluğunu üstlenemez. sonunda bu işi kapalıçarşı esnafının yapabileceği söylenir. ingiliz görevliler gelip ustayı bulurlar, konuyu anlatırlar. usta, "kolay." der, "hele siz çaylarınızı için." ve çırağına seslenir:"oğlum şunu deliver.".