hayat denilen macerada belleklerde kalan ilk günüdür ilk okulda ilk gün. cünkü kişi gercek anlamda yaşamanin şaplaklarini yemek için kendini istemeden de olsa hayata atmiştir. daha bilginin lanetini bilmeyen siyah önlüklü cüceler siniflari doldurur. disarda esek gibi kosusup oynamlar bitmiştir. islak palto kokulu siniflarda insan önce cocuklugunu gömer. yaptiği en ufak bir hamlede kafasina şaplak yer, kulaği cekilir. yalan söylemeyi dolapciliği ögrenir ve bunlada o oku öncesi masumlugunu kaybetmeğe başlar.
gerci bu kaybettiği masumlu beyhude yere gürültülü yerlerde arar yillar sonra. ama o gun kaybettiğinin bile farkinda değildir.
yaşam onu yipratmak için pusuda durur ve yipratirda.
herkesin iyi oldugu herseyin bir gün batimindaki pembe bulutlarla isiklandiği dünyasi gitgide kararmaya baslayacaktir.
ünite dergileri, yazililar, doktor raporlari, testler, dershaneler, gönye, beslenme cantasi evrenin atilan ilk adimdir ilkokulda ki ilk gün.
16 senelik okul hayatinin siftah günüdür.
ve bunu simdi okullu olduk marşi ile gönüllü cikar kişi.
hayatinda bir cok kez yoldan gönüllü cikar ve bu sadece ilkidir.
mutlu mutlu gidilir okula fakat anne ve babadan ayrılmak yani onların arkasından el sallamak çok zor gelir çocuğa. bir yandan çaktırmak istemez bozulduğunu çünkü doğduğundan beri okula gideceğim diye başının etini yemiştir annesinin babasının..
değişik bir gündür okulda ilk gün..biraz burukluk, aşırı heyecan...
kısaca anaokulundan kalabalığa, sınıf ortamına alışık olan çocukların pek bir zorluk çekmedikleri, lakin, annesinden izinsiz adımını atmamış, ailesine, özellikle annesine bir hayli düşkün çocukların okula gitmemek için * kıçını yırttıkları gündür.
- ama ne yaparsın, başa gelen çekilir hesabı, ne kadar da yırtınsan, annenle beraber okula adımını atar mahşeri kalabalığa tanıklık edersin.
- ilk gün olması hasebiyle çantanı, beslenme çantanı, suluğunu * annen taşımıştır.
- mahalleden bir tek sen değilsindir. senin gibi bir iki çocuk ve onların annesi de okulda yerlerini almışlardır.
- bahçede * sıraya girilir. bu okul bahçendeki ilk sıraya girişindir. belki de hayatın boyunca gireceğin sıraların ilkidir. * sıraya girmenden itibaren gözlerin anneni arar, yer yer kaybeder gibi olursun, tedirgin olduğunu gören annen, kendini belli ederek, zaten hızlı atan kalbini daha fazla hızlandırmadan olaya müdahale eder. ağzını zırt pırt suluğa götürürsün.
- müdür, öğretmen gibi hayatının her döneminde yer edinecek adamların, sulu zırtlak konuşmalarından itibaren, 1 bilmem ne nolu sınıfına doğru cılız adımlarla ilerlersin.
her ne kadar yırtınsan da, yutkuna yutkuna yol alsanda, yırtınmaya paralel olarak gözyaşlarına hakim olamayan çocukların varlığı, ''ulan ne oluyor, ağlayan olduğuna göre bu okul işi iyi bir şey değil galiba'' diye düşünür, ''ee s.kerim * deyip, sen de gözyaşlarını salarsın *
- büyük çoğunluklukla ilk gün, sınıfa annende iştirak eder, ''aman çocuğum iyi bir yerde otursun'' diye kendince sınıfın ''ala'' yerine seni oturtur ve başka annelerle diyalog içinde çantanı falan sıraya yerleştirir.
- bir iki ders saati sonrası artık öğretmenin ikazıyla anneler bahçeye yollanır. sınıfta artık arkadaşın olacak çocuklar ve ilk göz ağrın olan öğretmeninlesindir.
- tabi hala ağlamaya devam edenler, suratındaki gözyaşları izlerini silmeyenler de mevcuttur.
- zaman sonra, öğretmenin, adının ne olduğunu tahtaya yazar,* sende adını sınıfa çığırırsın.
- kafanda okulla ilgili yerli yersiz şeyler oturmaya başlamışken son ders zilide çalar, ''atlattım galiba'' diye sınıftan büyük bir hararetle çıkarsın. *