pastel ve guaj boya. ulan bu iki boyanın daha hiç faber castel marka olanını alamadım. hoca resim yapın derdi. benm güneşim, ağaçlarım ve evlerim hep sönük, bayat ve ruhsuz kalıyordu o sikimsonik boyalardan dolayı.
yıl bilmem kaç hatırlayamadım şimdi. sınıf arkadaşımda bir kalem kutusu vardı. kalem kutusu değil transformır mübarek.
bir düğmesine basıyor kalem gözü çıkıyor, öbür düğmeye basıyor kalemtıraş çıkıyor, bir sürü düğme, sürgü vs. bu piç ellememize bile izin vermezdi kalem kutusunu. tüm ders hayranlıkla kalem kutusuna bakardık. nerdeyse 25 oldum hala öyle bir ezilmişlik hissi görmedim arkadaş. eğer bu entryi okuyorsa, senin ben ta amına koyayım ömer.
şu meyveyi bir kere rahat rahat yediğimi hatırlamıyorum şerefsizim. giderdim okulun arkasına gizli gizli mideye muz indirmeye.
annem öyle derdi çünkü; kimse görmesin, canı çekmesin derdi. haklıydı esasında ama insanın en sevdiği şeyi gönül rahatlığıyla yiyememesinin hüznü beni o sıralar çok üzüyordu. illallah ediyordum resmen.
amın oğlu almış yanına kızı yiyişiyor duruyor, biz orada muzu bütün yemenin derdindeyiz, hay amk ya.
kokulu silgi
monami 48 li pastel boya(mk ne işine yarayacak o renkler al 12 li gitsin)
rotring yada faber castell kalem
futbol topu
serbest kıyafet günlerinde giyilen pahalı ve güzel kıyafetler
Benim için okul açıldığı vakit alınmış olan elbise ayakkabı filandır.ben ilkokuldayken ailem hep geç okul alışverişi yapardı.ama istisnasız her sene.hep aynı sıkıntıyı yaşayacağımı bilirdim.önce abiminkileri deneyecektim olduysa ne ala olmadıysa eskilerine sığmaya çalışırdım.kitaplar o zaman kendimiz alırdık hep 2 3 hafta gecikirdi.o haftalar bitmezdi her gün sorardı hoca kızarak ne zaman alacaksın yarın alacağım derdim öğretmen de kızardı bir daha sonra bir daha bitmezdi o iki hafta,eve gelip sorardım ne zaman alışveriş yapacağız kitap lazım derdi bu seferde evdekiler kızardı ne kitabı acelesi mi var sanki hemen ders mi çalışıyorsunuz sus! Yani huzur yoktu evde okulda.sonra herkesin üstünde illa ki yeni bi şey olurdu ayakkabı önlük veya çanta.ne bileyim işte bi ezik hissederdim sonra abiminkileri giyince böyle biraz utanırdım eski diye.defterlerin ciltle kaplanmak zorunda olmasından nefret ederdim çünkü cilt parayla alınırdı ve ben daha zorunlu ihtiyaçlarımı alamayacak kadar fakirdim.o defterler niye ciltli değilmiş kitaplar niye ciltli değilmiş ulan daha yeni almışım kitabı filan bi bimedi derdin sonra eve gidince gene para isterdim bu seferde bizimkiler kızardı ne cildi ne gerek var sanki ben çok istiyorum da.yani böyle işte benim için statü farkı yaratan zamanında alınan defter kitap kıyafettir.
Erzurum'da Atatürk Üniversitesi yerleşkesi içerisinde kalan Sabancı ilköğretim Okulunda ki öğretmenim için babalarımızın unvanları yani babalarımız birer nesne idi...
Ben sınıftaki tek Araştırma Görevlisinin oğlu olmanın ezikliği yaşadım; yaşamak zorunda bırakıldım dersek daha doğru olur.
Beşik uleması misali davranıyordu Fevziye Tanay... Mesela sıra arkadaşım Profesördü.
ilkokul üçe gidiyordum ama dekan nedir rektör nedir çok iyi biliyordum.