ilkokul 1 de okulun ilk haftasında beni kitaplık kolu yapan ve kitaplığın düzeltilmesini bile söylemeyen, ben düzeltmeyince kafamı tahtaya vuran psikopat hoca.
yahu ben 'kol' ne demek onu bile bilmeyen 6 yaşında bir çocuktum. ne bileyim kitaplık kolu ne demek, ne yapar, görevi nedir.
susun diye bağırıp elindeki otuzluk cetveli yere atan bir öğretmen tanıyorum, yerden o hızla seken cetvel alnımın ortasına yapışmış kısa süreli şok yaşamama sebep olmuştu; dahası bağırarak cetveli getirmem emredilmişti.
ev ödevini, evde unuttuğu yalanını söyleyen öğrencisine git eve getir diyen ve getiremediğinde;
anne-babası ayrı sorunlu öğrencisini ders boyunca bıkmadan usanmadan döven, ilkokul 3. sınıf seviyesindeki minicik öğrencilerinin hafızalarına kazınmış bir bir öğretmen hareketidir. yine de bunun dışında iyi bir insandı.
kulaklardan tutup havaya kaldırarak kafayı duvara gömmek.
bir de korkuturdu "erkek öğretmen daha fena döver" diye. nitekim kaydımı aldıkları diğer okulda liseye kadarki tüm öğretmenlerim otobüs şöförü gibi heriflerdi.
Şahsen benim ilkokulda sınıf öğretmenim gayet klasik döverdi bizi kızları saçlarından yakalar kafalarını iki tur çevirir sonra küt diye çakardı sıraya erkeklere gelince tutar faullerinden havaya kaldırır bir de şarkı söylemelerini isterdi hocamızın psikolojisinin bozuk olduğunu evde karısıyla sorunları olduğunu düşünürdük bizde ama biz onu düşünürken dayakdan da yırtamazdık şimdiki aklım o zaman olsa sen misin...
Günlerden bir gün çiçekler güneşe küsmüş iken dersin zili bozulmuş iken hoca derste sorar
-oyun oynamak isteyen varmı ?
Bir gurup öğrenci sazan gibi tahtaya çıkar ve sıradan cetvelle ellerine vurulur.
Tecrübeli öğrenciler hırkalarını ellerine yaklaştırarak cetvelin verdiği sarsıntıyı en aza indirgemeye çalışıyor, bazıların bileğinden silgi kalem vs. ne bulduysa onlar çıkarılır sonra cetvellenir. Bir elin nesi var 2 elin sesi var demişler o zaman iki ele birden vurulur.
dayak yemenin de bir estetiği olduğunu öğreten ilk okul hocamın adını unutamayacağım..ama söylemem.
arkadaş bir insan, iki eliyle öğrencin iki yanağına bir hamleyle şaplakları indirirken aynı anda zıplayabilir mi? evet, o, zıplıyordu. dayağın estetizasyonu...
- düzgün türkçe konuşamadığım için annemi okula çağırıp, ya bu çocuğu köyüne geri gönderin ya da türkçe öğretin demesi.
- konuştuğumuz için ağzımızı burnumuzu dağıtıp daha sonra da, seviyor musunuz beni diye sorması. he bayılıyoruz sana amk. keşke burnumu tam kıraydın böyle yarım olmadı.
- laz şivemden dolayı 5 sene boyunca benimle alay etmesi.
ilkokul 2.. kalemin arka ucunuda açmıştım. hoca çöpe gidip kalem açmamıza uyuz oluyordu. yazı yazdırırken gelip enseme tokaat attı. dediklerimi yaz diye.. kalemin ucu alnıma saplanmış. farktmedim. defterin üstüne kan damlamaya başlayınca anladım durumu. hocaya söylediğimde de birşey olmaz deyip beni yerime oturttu. kalemin ucu alnımda kaldığı için eve gidince hastaneye gittik. ailem çok kızmıştı..
aynı hoca tenefüs sonrası ayakta durmamıza çok kızıyordu. birde sınıf nöbetçisi temizlikçi gibi sınıfı temizlerdi. ben ve arkadaşım sınıfı süpürürken bir hışımla sınıfa girdi. ayakta olanlarla beraber bize tokat attı, ellerimize tahta sopayla vurdu. ama biz nöbetçiydik dediğimiz zaman olsun bu da size ders olur onlar gibi ayakta durmazsınız dedi.
ruh hastası bir kadındı. burdan anasını selamlıyorum ...