önce dinlemenizi istediğim bir şey var, ardından söze gireceğim.
efendim iki kelam etmenin farz olduğu olay. dün geceden beri yazmak istiyordum ancak bir türlü hazır hissedemedim kendimi. bu sabah, yazmazsam mutlu olmam diye düşündüm. yazdığımda da olmayacağım.
başlayalım:
benzer politikalar gibi geldi değil mi? biri türk milletinin ordusunu lav etmeye yönelik kullanılan hadise; diğeri de amerika birleşik devletlerinin ortadoğu'ya barış, kardeşlik, demokrasi hayalleriyle nifak tohumlarını salma olayı.
amerika birleşik devletleri ile olan ilişkimizi cümle alem biliyor. benzer politikaları oradan araklamamız kadar doğal bir şey de yok belki. ama bulunan kılıflar çok önemli.
şu an silivri denen cezaevinde, komutanından paşasına, amiralinden generaline; neredeyse askerin tüm rütbesinden insanlar var. bin yıldır orada duran insanlar var. bakın iddianame kapsamında daha suçu belli olmadan bin yıldır orada yatan insanlardan bahsediyorum.
zamanlaması ne kadar manidar değil mi bu olayın? mümtazer türköne bir açıklama yapıyor, çok büyük tepki alıyor; yeni atandığı kurumdan istifa etmek durumunda kalıyor. e onu o göreve getirenleri de kızdırıyor bu durum. hop; türkiye cumhuriyeti'nin 26. genelkurmay başkanı içeri alınıyor. uludere'deki olayların dumanı üstündeyken gündem nasıl değişecekti? tabi ki böyle bir tutuklama ile. sonuçta ergenekon denilen şey; artık sığınılan liman oldu ülkedeki bazı kesimler için. yaşar büyükanıt'a kadar bile gidebilirdi maazallah. peki bu tutuklamaya sebep? internet andıcı. internet yani. sizin şu yıllardır kullandığınız; şu an benim bu yazdıklarımı okumanıza imkan veren, teknolojinin en büyük nimetlerinden biri. mısır'da fas'ta başkaldırı fitilinin ateşlenme sebebi.
internetin bunca etkisini söylüyorum ki nasıl olsa birileri yazar; ''andıç böyle bir şeye sebep olabilirdi.'' diye.
şimdi efendim bu adam, yani ilker başbuğ; türkiye cumhuriyeti'nin, hani o dünyanın en büyük 4. ordusunun başındaydı 2008-2010 arası. 700 küsur bin asker, komutan, general emrindeydi. sizce emekli olduktan sonra mı daha kolay bu darbe girişimi, yoksa görevi başındayken mi?
''görevi başında bu işe teşebbüs edemez ki'' diyeniniz de olacaktır.
2008 yılında göreve geldi ilker başbuğ. başbakan recep tayyip erdoğan ile törenlere katıldı, cumhurbaşkanı abdullah gül'ün elinden şeref madalyaları vs. aldı. peki nasıl oldu da bu duruma geldi?
efendim internet andıcı iddiası 2009 yılında taraf gazetesi tarafından ortaya atıldı. bakın buraya dikkat edin. taraf gazetesi. güvenilir kaynak sonuçta. neyse şimdi konu taraf gazetesi değil. 2009 yılında böyle bir iddianame girdi yürürlüğe. ilker başbuğ ise 2009 yılında görevini bıraktı. 2012 yılında da tutuklandı.
şimdi sıralamayı bazı arkadaşlar için adım adım yazayım tekrar; 2008'de ilker başbuğ göreve geldi. 2009'da iddianame taraf gazetesi aracılığıyla ortaya atıldı. 2010'da ilker başbuğ görevini bıraktı. 2011'in son günleri/2012'nin ilk günlerinde de tutuklandı.
şimdi efendim; ilker başbuğ görevi başındayken darbe yapacağına ilişkin bir iddianame ortaya atılıyor ve kabul ediliyor. aradan geçen 1,5-2 sene neden bu kişi hakkında tek bir söz edilmiyor? görevde olduğu 2009-2010 arası neden soruşturma açılmıyor? emekliliğinde yapmamış bu adam suçlamada geçen şeyleri. görev başında yapmış. ve görev başındayken iddianame kabul edilmiş.
eğer o günlerde de böyle bir şüphe var ise bu hükümet neden ilgili kişiyi görevinde tutuyor?
son günlerde ülkemizde neler oldu? son birkaç olay: uludere olayları türköne'nin istifası.
özellikle uludere olaylarının üzerini örtmek ancak böyle büyük bir hadise ile gerçekleşebilirdi. gündem ancak böyle değiştirilebilirdi.
şimdi size bir video izleteceğim; izlemenizi önereceğim, ilker başbuğ'un neden tutuklandığına dair.
2007/2008'de kara harp okulunda yaptığı açılış konuşması. izlerseniz eğer; anlayacaksınız. bu adam terör örgütü diye bir suçlama ile karşı karşıya. bu ülkede terör örgütünün ağa babası pkk'nin yandaşları mecliste fink atıyor. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? sen bu adamı içeri alıyorken; pkk yandaşları, 28 şubat'çılar, 27 nisan'cılar, 12 eylül'cüler sokakta rahatça, elini kolunu sallaya sallaya geziyorsa ben; bu olayı, bir kesimin gazını almak için yapılan bir özür mesajı olarak görürüm.
neyse ki imralı'ya gönderilmiyor. sonuçta terör örgütü şeysi. oraya da gidebilirdi. yazarken sinirleniyorum. lafı daha fazla uzatmadan bir alıntı ile güne olabilecek en kötü şekilde başlayayım.
böcek olmayı kabul edenler,
ezilince şikayet etmemelidirler.
f.schiller
bu ülkede genelkurmay başkanlığı yapmış bir kişiye;
--spoiler--
''Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak ve cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs''
--spoiler--
(milliyet.com.tr'de yazan metin)
suçlamasını getirmek için oldukça iddialı olmak gerek...
kim neyin peşinde belli değil!
suçlama 'görev esnasında zimmete para geçirmek' olsa yapmıştır diyebilirim... insandır nefsi var...
suçlama 'görevini, yetkisini kötüye kullanmak' olsa ona da eyvallah denilebilir...
ama hiçbir askerin 'türkiye cumhuriyetini hükümetini ortadan kaldırmaya' teşebbüs edeceğini ya da düşüneceğini asla aklıma getirmem!
ne kadar ironik değil mi? devletin polisini tokatlayan, kürdistan bayrağı açan, dağlara çıkan, dağa çıkanlara destek veren, dağdakilere bir şey olmasın diye sivil direniş gösteren, terörist cenazelerinde en önde saf tutan, askere kurşun sıkan, onca insan dışarıdayken ve hiçbir şey yapıl(a)mıyorken... yazık!
askere dokunulmazlık kalkmışmış... e tamam iyi hoş güzel de; sen meclisteki teröristlerin dokunulmazlığını kaldıramadıktan sonra ne anlamı var?
kürdistan bizim hakkımızdır ya da bunun benzeri açıklamalar yapan insanların türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak gibi bir düşünceye sahip olmadığını düşünüyorlar sanırım... hümanistiz ya biz...
Babalar gibi darbeyi yapan, binlerce insana cezaevlerinde işkence yaptıran, "asmayalım da besleyelim mi?" deyip gencecik evlatları darağacına yollayan kenan evren'in ve e-muhtıracı yaşar büyükanıt'ın adam gibi yargılanıp da ceza almadığı ülkede muhtemelen gerçekleşecek olan hadisedir. her geçen gün daha bir yabancılaşıyorum bu memlekete netekim.
tamamıyla necdet özel komutasındaki tsk'nın uludere'de yaptığı büyük hatayı örtme çabası. tıpkı deniz feneri davası örtüldüğü gibi, tıpkı ösym başkanı'nın 'ben tatmin oldum' denilerek savunulduğu gibi.
ilker başbuğ'un suçlu olduğuna kim inanır söyleyeyim. Aklını fikrini recep tayyip erdoğan'ın ağzından çıkan kelimelere teslim etmiş insanlar inanır. 'başbakanımız ne derse doğrudur, başbakanımız ne derse doğrudur.' dünyaya geldiği anda kendisinde var olan beyni, artık kendisine ait değil, başkasına ait olarak görenler bu suçlamaya inanır.
hangi mantıkla tsk'ya yıllarca hizmet etmiş bir insanın sadece 2 hafta içinde suçlu olduğuna kanaat getirebilirsiniz? üstelik 2008 senesinde kendi ellerinizle atadığınız birisi ilker başbuğ. emekli olduktan sonra silahlı terör örgütü kuramayacağına göre, muvazzafken yapmış olabilir! peki, muvazzafken siz bunları bilmiyor muydunuz? nereden tutsan elinde kalır!
daha 1 hafta ya oldu ya olmadı, 35 kişi öldü. tamam, kaçakçıklık yapanın allah belasını versin ama olayda bir hata var. çok bariz bir hata var. adamlar diyor ki, yıllardan beri zaten yapıyoruz bu işi, devletin haberi var. peki, o zaman bu insanlar hata ile de olsa neden öldürüldü? insansız hava araçları bomba attı, insan yok. yok ya! bu işin sorumlusu yok mu? var. o uçakları kim komuta etti? operasyona kim izin verdi? böyle bir operasyonun yapılması için en az bir kişinin izin vermesi lazım değil mi? kim? cevap belli baş harfi n.
1 hafta önce insanlık katliamı diye çığıranlar nerde? dediğim gibi, hayat hakkında bir görüşü olmayanlar oradan oraya savruluyor. geçen hafta 'kahrolsun kürtler, zaten kaçakçıydılar'. bu hafta 'zaten o adam terör örgütü kurmuş, bak bak habere' ondan sonra bu ülke niye gelişmiyor, niye kalkınmıyor, ab bizi niye almıyor? almaz tabi. almaz tabi, adamlar geri zekalı değil ki, iç karışıklığı olan bir ülkeyi birliğine kabul etsin. ülkenin yarıdan fazlasının hiçbir konuda görüşü yok, yakın geçmişte star'da şöyle bir soru soruldu halka, anket maksatlı. cumhurbaşkanımız kim? herkesin bilmesi lazım normal şartlarda. ama bilemedi çoğu. eğitim sıfır, herkes birbirinden torpil bekliyor. çalışmıyoruz, hazır yiyoruz. işsizlik artıyor ama hükümet 'işsizlik azaldı' derse alkışlıyoruz. az önce de söylediğim gibi, kendimize özgü bir düşünce sistemimiz yok. böyle giderse de olmayacak. 13 yaşındaki kıza 26 kişi tecavüz edecek, 'rızası vardı' açıklaması gelince sorun ortadan kalkmış olacak. işimiz yaş.