Toplanın yamacıma gençler, size safari yaparken nelere dikkat edilmeli anlatayım.
Birkaç sene önce bir süre iş nedeniyle güney kore’de kalmam gerekti. Yapay bir safari alanı oluşturulmuş daejon şehrinde. Kore’li arkadaşlar haftasonu safari yapalım dedi.
Hayır desem bozuluyorlar, sonuçta müşteri, dedim yapalım anasını satayım, en kötü ne olabilir ki.
Atladık safari alanına gittik. Verdik parayı. 100 euro verdim iki tane aslan görücem diye nasıl üzülüyorum yalnız. 100 euro ile mangal yapardık biz, kafa sucuğa, pirzolaya endeksli tabi bende. Kaç kilo et yerdik diye düşünüyorum.
Parayı verince koluna bir künye takıyorlar, gps mi ne varmış içinde. Sanırım aslan falan yerse, kimin midesindesin onu anlamak için. Bana en mantıklı o geldi o anda.
Neyse götürdüler bizi aracın birine. Araba kırmızı, zırhlı, camlarında kafes sistemi var. Çitalar bazen camdan uzanıp makas alabiliyorlar galiba. Ondan kafes sistemi yapmışlar diye düşünüyorum. Tabi safariye gidiyoruz ve o kadar para bayılıyoruz, bunu senelerce anlatıp millete hava atmam lazım diye düşünerek profesyonel fotoğraf makinemi de götürüyorum.
Vakti zamanında kız tavlarım diye bir haftalık fotoğrafçılık kursuna gitmiştim. Kız düşüremeyince otomatikte çekmeye başladım. O şekil şakur şukur çekiyorum. Başka da profesyonel olmasının bir esprisi yok. Bir de ağır, uzun süreli kullanımda boyun fıtığı yapıyor. Ama tıp bilimindeki gelişmelere güveniyoruz netice.
Safari öncesi bilgi veriyorlar, hayvanları sinirlendirmemek için yavaş gidecekmişiz. Flash’lı çekmeyin diyorlar. Kapı baca açmak yok. Ulan karşımızda 2 metre aslan var, ruhumuz içimize kaçmış, arkada üç mal birbirimize sokulmuşuz. Ne kapı açması diyemiyorum. Bir türk, bir alman, bir de koreliyiz, fıkra gibi. Fransız eksik sadece. Zaten hiç eğlenceli insanlar değiller. Olsa da çağırmazdık, dışlardık onu biz. *
Ben de ortaya oturdum bu arada arkada. Hesap şu, olur da kapılar açılırsa aslanlar yandaki iki arkadaşı yiyecek, bana gelince doyacaklar. Tatlı niyetine gitmem diye düşünüyorum ama emin de değilim. o yüzden ufak bir gerginlik var nihayetinde. Ama safaride bence ortada oturmak önemli. Çitalar makas da alamaz hem.
Neyse yola koyuluyoruz, bir sürü vahşi hayvanın arasından geçiyoruz. Araç ara ara duruyor, bilgi veriyor. En sonunda da sıra aslanlara geliyor. bu arada üçümüz de belgesel fotoğrafçısı gibiyiz. deklanşör sesinden beynimiz gitmiş. Arkadan aslan yaklaşsa anlamayacağız. Zaten anlamazmışız, sessiz geliyorlarmış. Neyseki gps var, o bizi korur.
Sonra aslanlarda bir hareketlenme oluyor, ben tabi çekmeye devam. Bizim diğer arkadaşlar o esnada fotoğraf çekmeyi bırakıyorlar, Hatta aslanları bile izlemiyorlar. Bense hiç sektirmeden yüzlerce fotoğraf çekiyorum o ana dair, 100 euro verdik ya parasını çıkartmaya çalışıyorum. Bir yandan da bizim diğer ikiliyi garipsiyorum. Bir de kenara oturttuk bunları, daha yakından görsünler diyorum. Onları kenara oturmaya öyle ikna ettim. Aslanlar yer demedim, inandılar.
Sonra otele geldiğimde fotoğrafları bilgisayar atıyorum. Yalnız fotoğraflarda bir gariplik var. Hızlı ilerlettiğinde aslanlar bildiğin sevişmişler gözümüzün önünde. Sanıyorum bu da 100 euro’ya dahil. Adamlar bana ayıp olmasın diye fotoğraf çekmeyi bırakmışlar. Benim nasıl bir özgüvenle fotoğraf çektiğimi hiç anlatmayayım.
Işte böyle gençler, siz siz olun, safaride fotoğraf çekicem diye, kültürünüzü farklı milletlere yanlış tanıtmayın.
Aslanları merak edenler olur diye, aksiyon bittikten hemen sonraki fotoğraflarını paylaşıyorum.
burdan bakınca ne sevimliler değil mi? bu arada zoom yok, bu mesafede cereyan etti tüm olaylar.