avına odaklanmış, saldırıya geçmeyi bekleyen gergedan misalidir, acıktırır. evet ben afrikalı bir çocuğa ilk defa tost göstermiş adamım. mümkünse sizlere hikayemi bahşetmeyi isterim;
geçen sene afrika'ya zayıf çocukları obez yapma derneği ile birlikte yardıma gitmiştim. her yer zayıf insanlarla doluydu azizim, inanır mısınız? afrika'daki bazı hayvanlar bile zayıftı. ayılar sıfır beden olmuş, hipopotamlar açlık grevine tutulmuştu. acayip bir dünyaydı afrika. işte afrika'nın açlık gerçeklerinden biri de çocuklardı, etrafımı resmen kemikler çevirmişti, biyoloji dersinde gibiydim.
sonra afrikalı çocukları bir araya toplayıp hepsinin karınlarını doyurduk, çocuklar öyle güzel yiyorlardı ki sormayın. bazı çocuklara ise bizzat ben medeniyeti öğrettim, eliyle yiyen çocukları uyararak çatal bıçak kullanmalarını söyledim. dediklerimi aynen yerine getirdiler, hepsi avrupalı olmaya başlıyorlardı bile. derken bir ses duydum, acayip, yürek burkan bir sesti bu, dolarlarım acı içerisinde kıvranıyordu sanki, bu ses 'tost ne demek' diyordu. tost mu ne demek? hem zayıf hemi de şaka mısın sen afrikalı?
hayatında değil tost yemek, tostu görmemiş bu çocuğa tostu anlatmaya başladım sonra, iki ekmeğin makinanın arasında sıkışmasını hayranlıkla izliyordu küçük siyahi, ekmeğin inceldiğini gördükçe benim gibi zayıfladı ekmek diyordu gözyaşlarını silerek, hele o kara kepekli ekmeği gördüğünde kardeşimi bastırmayın diye ağlamaya başladı velet. ağlama diyordum ona, o canlı değil, o sadece ekmek... önemli olan sizin incelmemeniz. afrikalı çocuk tostu löpür löpür götürmeye koyulmuşken ben de diğer çocuklara vitamin olsun diye yüzer dolar yediriyordum. afrika'yı terkederken herkes yaşasın cool adam diye bağırıyordu, hatta geri kalmış cahil kralları bile ne olur bizim kralımız ol diye yalvarmıştı arkamdan.