buluşacakların "her defasında" 20-30 metre öteden birbirlerini fark edecekleri, bir süre kalplerinin atışını rahatlıkla hissedebilecekleri buluşmalardır.
winstonları marlboro kutusuna koyduktan sonra daha bir rahat geçecek buluşmadır. hatunun ayarına göre internetten starbucks ile ilgili bilgi toplamak ve popüler bir converse modeli öğrenmek yeterli olacaktır kanımca.
çok heyecanlı bir duydudur. kişinin dizlerinin titremesi etrafta duyulan artçı depremler gibidir. diz bağları çözülür. ilk buluşma ilk görüşme çok önemlidir. vucudundan endorfin ve adrenalin salgılandğının farkına varırsın. ellerin titrememeye çalışır ama titrer. kalbini elinde tutmaya çalışırsın yavaş atsın diye ama daha kuvvetlenir. ve işte o an onu görürsün. tüm olanları unutup ilk görüşte boynuna sarılırsın.
kişinin belkide tir tir titreyeceği belkide hiç heyecan yapmayacağı buluşmadır. eğer titriyorsa içinde sakladığı aşkını göstermeye çalışacak demektir...
günümüzde daha çok internetten tanışma ertesi gerçekleştiği için belirsizliklerle doludur. msn konuşmalarında her şey yolunda gider, çok iyi anlaşırsınız rahatsız eden özel bir durum olmazsa. ama gerçek hayat o kadar da toz pembe değildir. ne medeni durumu, ne işi, ne hayatı hakkında en ufak bir fikriniz yoktur aslında. o nedenle kendini çok kaptırmamak en akıllıca davranıştır. bir de söylendiği gibi kalabalık yerlerde buluşmak faydalıdır. gerisi size kalmış.
bir iki gün, belki bir hafta konuşursunuz msnden. sonra bir gaz gelir, onu görmek istersiniz. hafiften hoşlanıyorsunuzdur. buluşalım dersiniz.. kem eder, küm eder.. kabul eder..! iki üç saatlik yolu, sırf onun için tepersiniz, onun istediği yere gidersiniz. evinin önüne gidersiniz, gitmeden önce de bol bol konuşur. beraber bolca zaman geçirecez, abimle de tanışacaksın der. içine hafif bir korku, biraz da heycan girer. gidersin. Yarım saat beklersin çıkmaz, bir saat beklersin çıkmaz. iki saat olmuştur, sırf gelir de seni bulamaz diye ayrılmazsın yerinden. ararsın telefonundan, açmaz. görmüşsündür onu, eve girerken. ama yine de sizi takmaz. sonra bir mesaj gelir, başka bir telefondan. gelemeyecem, babamdayım. gidersin annesine, abisine sorarsın. görmedik derler. oturursun kaldırım taşına. vay be dersin, yalanmış. gözünden bir yaş süzülürken yanına gelir, oturur. hala orada olduğuna şaşırmıştır. elinizden tutar, bir bank a gidersiniz. oturursunuz. dort, belki bes saat mal mal konusursunuz. o sizin elinizi tutar, siz kafanizi onun omzuna dayarsiniz. arkada annesi, abisi vardir ama umrunuzda degildir. bir anda bağlanmışınızdır o ellere, o gözlere ve saçlara. o güzel yüze. aylar geçer anlamışsınız, geçen aylarda sadece sizinle dalga geçmiş. ve anlarsiniz, o eller gözler ve saçlar size layık değildir. yeni sulara yelken açarsınız. ***
adam gibi tanımadığınız kız ise hangi özelliğinizi ortaya çıkarıp ona göre kartlarınızı oynayacağınızı bilemediğiniz buluşma olur.
saçmasapan bir iştir, götürün kebapçıya oturun kebap yesin hatun, zaten kebapa hayır diyecek kızla da çıkmayın. Sonra salata malata diye diye maymun olursunuz, peşine de ayda 152 kere gittiği kuaförler çıkar, sonrası ayda 1500 kere çıktığı alışverişler falan filan birlikte gitmeseniz bile günde 50 saat şunu aldım saçımı böyle yaptım diye size anlatır.
sonraki buluşmanın kaderini belirler. çok heyecan verici bir durumdur. ellerin titrer, soğuk soğuk terlersin, midene kramplar girer ta ki sevgilinin elini tutup ondan birkaç güzel kelime duyana dek. zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsın. ayrıldıktan sonra acaba hayal miydi diye sorular sordurur insana.
kendin gibi olduktan sonra sorun yaratmayacak olan buluşmadır. yok kendinde olmayı gösterme çabasına girersen o zaman çekici değil bilakis itici olursun ve karşı tarafın ikinci buluşma düşüncesini oracıkta kaybettirirsin. zaten ilk görüşte gözler birbirine bakım elektrik oluşursa iç bünyede bu birliktelik olumlu gidişattadır.
kız çekingen ise (yüzde 90 çekingendir) erkek tarafı için herzaman problem olan durumdur. kız sürekli susar ve dinler, sizde susarsanız ayvayı yersiniz. sürekli birşeyler anlatın, hatta arkadaşlarınızın başından geçen komik olayları sanki siz ordaymışsınız ve başrol kahramanı sizmişsiniz gibi anlatın, sanşınız artar. kendinizi fazla övmeyin yada eziklik hissetmeyin. güzel kızlar hakkındaki tüm bildiklerinizi unutun. onlarda insan sonuçta senin benim gibi osuruyor, sıçıyor, uyuyor. "rahat olun" diye tavsiyeler duyarsınız ama kesinlikle rahat olunamaz. buluşup evlerinize ayrıldıktan sonra hiçbirşey yapmayın ve bir gün bekleyin. o size çağrı, mesaj vs. atıyorsa bu iş olmuştur hacı. ama kendinize güvenemiyorsanız bir yoklama mesajı atın ve alacağınız cevapta yazan kelimeleri dikkatlice okuyun ve kızın tutumunun ne olduğuna dair yorumda bulunun.
not: bu anlattıklarım 16-24 yaş arası erkekler için geçerlidir.
vucut ölçülerinizin, göz renginizin, el sıcaklığınızın, bakışlarınızın, bacak kalınlığınızın, kaş, göz ve burnunuzun, sözlerinizin , davranışlarınızın en önemlisi nasıl öpüşebildiğinizin ölçüldüğü buluşmadır. memnun kalındığınız merak edilirse yarım saat sonra bir telefon gelir ve 'aşkım şu an nerdesin napıyorsun' denirse buluşma olumlu geçmiştir, haydi kolay gelsin..
annem anlamıştı o gün bir kızla buluşacağımı. sırf bu yüzden evden çıkarken biraz daha para verdi.
randevularına hep erken giden ve geç geleni gelince geldiğine pişman eden ben, o yol boyunca, aval aval etrafa bakarak yürüyordum. yürüdüm, sanki ağaçlar, yollar, çocuklar , evet çocuklar , bir yirmi üç nisan da okullarından ellerindeki türk bayraklarıyla stadyuma kadar yürüyen çocuklar onlarda benimleydi.
yürüdüm, az sonra buluşacağımız yere gelmiştim. bir sigara yaktım, etrafa bakarken , aman allah ım geliyordu. o kız geliyordu.
hani, belgesellerde ceylanlar yürür çimenlerin üzerinde seke seke , o da öyle yürüyordu. ben bakıyordum. o an dünya yıkılsa umurumda olmazdı.
gözleri yaklaştı , daha da yaklaştı. ama bir şey vardı. sanki bir şey. hava birden kararmaya başladı. o yanımdaydı. elini tuttum. etrafta kimseler yoktu. öptüm. ama bir şey vardı.
ilk buluşma , oysa , hem okulda, hem okul dışında olmuyordu, ben çalışıyordum, okulda öğretmenler izin vermiyordu. şehir küçüktü, herkes herkesi tanıyordu.
bu gün ilk buluşma ve elleri elimde, ama bir şey vardı. oysa lisede harita almak bahanesiyle gittiğimiz harita odasında elini tutuyordum, beden derslerinde, bazı dersler de yanına oturuyordum. ders boyunca eli elimdeydi.
ama bu gün başka bir şey vardı.
sonra yürüdük. yürüdük. hiç bir şey söylemedi. ben yine heyacanlıydım. oysa fırlama , hiperaktif ben, sevdiğim kızın yanında , uysal bir kedi, hatta, köpek oluyordum.
sonra konuşmaya başladık. okuldan. birlikte üniversiteye gideceğimizden. hayallerimizden. sonra ailelerden. işte o an anladım bir şey vardı. evet sözlenmişti.teyzesinin oğluyla. öyle ya, biz farklıydık. o farklıydı. mezhep farklıydı.
hemde teyzesinin oğluyla, ve benim için sorun değildiki mezhep, onun içinde sorun değildi. ama ailesi.
çevresi, ama olsundu. peki dedik. ayrıldık. zaten ne paramız vardı. nede ailelerimizi dışlayacak gücümüz. evlendi. ben üniversiteye gittim.
beş yıl sonra, aynı yerde, elimde sigara bekliyordum en yakın arkadaşımı. baktım karşıdan geliyordu. ceylan gibi geliyordu. yanında annesi vardı.konuşamadık.
bakıştık, "nasılsın" der gibi baktım:
"iyiyim sen nasılsın" der gibi baktı.
"boşanmışsın" der gibi baktım
"evet ". der gibi baktı bana
" istanbuldaymışsın" der gibi baktı bana
" evet hayallerimizin peşiden gittim ben" diye baktım ona
"görüşürüz" der gibi baktı bana
"görüşelim" der gibi baktım ona
." ben seni unutamadım " der gibi baktı bana
"benide senin kadar zaten kimse sevmedi" der gibi baktım ona...