Okunulması, anlanması gereken ince, güzel ruhlu bir şairdir.
--spoiler--
Durup dururken aklına gelmez yağmak yağmurun
Gitsen nereye gidebilirsin hala bilmem
Bizansta olmak belki iyi belki fena belki bunu da diyemem
Ben küçük dükkanlarsız, kahvelersiz sokakları sevmem
Odaları, duvarları sevmem.
--spoiler--
Zaman nedir ki?
Kasımlarda bir yaprak,
bir çocuğun gidip gelen ağzı,
bir gül,
içip yarıda bıraktığım bir bardak su..
Ben ki uzak bir istasyonda durmuş bir gar saati gibiyim
rüzgarlar üşüşmüş içime...
Sessiz sedasız yaşayan bir ayrık otuydu Orta Anadolu'da
Kıtlıktan önce.
En küçük bir şeyden coşardı
Mesela bir kuş uçmasın Kızılırmak'a doğru
Köklerine su yürürmüş gibi sevinirdi.
Bir bulut geçsin üstünden
Ayrıklıktan çıkardı.
Dünyayı, derdi, dünyayı
Hiçbir şeylere değişmem.
Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün..
1908-2008 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü şair büyüğümüzdür.
--spoiler--
Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu'ndan mezun olmuş, Espiye'de iki yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ne girdi. Enstitünün Fransızca bölümünden mezun (1944) olan Berk, 1945-1955 yılları arasında Zonguldak, Samsun ve Kırşehir'de ortaokul ve liselerde Fransızca öğretmenliği yaptı. 1956 yılından itibaren on üç yıl boyunca Ankara'da T.C. Ziraat Bankası'nın Yayın Bürosu'nda çevirmenlik yaptı.
Bu süre içinde modern dünya şiirinin iki büyük şairi sayılan Arthur Rimbaud ve Ezra Pound'un şiirlerini çevirerek kitaplaştırdı. Bu tarihten sonra kendini tümüyle yazmaya verdi ve bir anlatı kitabı dışında, yalnız şiir ve şiire ilişkin yazılar yazdı. Kül adlı kitabıyla 1979 yılında Türk Dil Kurumu ve istanbul kitabı ile de 1980 yılında Behçet Necatigil Şiir Ödüllerini kazandı. 1983'de Deniz Eskisi adlı kitabıyla, Yedi Tepe şiir Armağını'nın 1988'de de Güzel Irmak adlı kitabıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü (F. Edgü ile) aldı. 28 Ağustos 2008 tarihinde Bodrum'da 90 yaşında vefat etti.
--spoiler-- *
" bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
ve yitiyor sonra pera'nın eski bir sokağında.
pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
her akşam tabanımda senin çamurun."
kitap fuarında bir söyleşisine katılmıştım, kendisini kaybetmeden bir yıl önce. ikinvci yeni ve şiir üzerinde konuşurken birşeyden bahsetti. "üç erkeğin olduğu bir yere dördüncü bir erkek gelirse ortamı terk ederim ben, çünkü kadının olmadığı mekanlar yavandır, renksizdir."
" Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
ilk coğrafyacılara
ilk harflerine bir alfabenin.
Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın. "
Şairliği şöyle anlatır: "şairlik bir çeşit dervişliktir. Yıllarca bir yeraltı suyunu, yalnızlığını, unutmuşluğunu, ezikliğini yaşayacaksın. Bunu hiç yaşamamış gibi de alçakgönüllülüğü elden bırakmayacaksın. Yeryüzüne çıkma özlemini yitirmeden dayanacaksın. Sonra bir gün, gün ışığını gördüğünde asıl da bu zaman bir kıyıya çekilip bakmasını bileceksin"
büyük şair. ölümünden sonra yayınlanan "çiğnenmiş gül" kitabında "dedim ota" isimli harika ve çok bilinmeyen bir şiiri vardır. belki benim beceriksizliğim, gezindim ama radikal gazetesi'nde ilhan berk için 2011 yılında yayımlanan yazı dışında hiçbir yerde o şiir yok. bir gün ekleyeceğim o şiiri. sadece şiirin finali aklımda;