sağımdaki arabayı yanlışlıkla sıkıştırdım, o da benden kaçmak için sağındaki duvara çarptı durdu. ben duramadım ve solumdaki duvarla o araba arasında sıkıştım. camlar patlamak üzereydi ama patlamadı. içeride inanılmaz bir basınç oluştu beynim patlayacakmış gibiydi. kontağı açıp camları açmalıydım ama kontak çalışmıyordu. yan taraflardan sıkıştığım için bagajdan çıkayım bari dedim. bu arada beynim patlamak üzereydi. bagaja yöneldim (renault kangoo) bagajın içeriden açma kolu olmadığını görünce hayata küstüm. durdum, beynimin patlamasını bekledim ve tam o sırada uyandım. uyandığımda ilk iş olarak ellerimle kafamı yokladım. tırstım lan.
görüldükten sonra uzun süre etkisinden çıkılamayan rüyalardır. kişi genellikle 'ne hayal gücüm varmış, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi' gibi cümleler kurmaktan kendini alamaz.
benim gördüğüm en ilginç rüyalar, aynı kişiden iki tane gördüğüm rüyalardır. hem ciddi anlamda korkuyorum hem de nasıl ve neden gördüğüme bir türlü anlam veremiyorum.
kuzen, ben ve kardeşim denizdeyiz, eğleniyoruz. sonra gökyüzü gece gökyüzüne dönüşüyor. ama güneş var hala. sadece yıldızları da görebiliyoruz. ve sadece yıldızları da değil gittikçe büyüyen gezegenleri de gördüğümüzü fark ediyoruz. yavaşça yaklaşıyor bu gezegenler. hepsi yavaşça suya yöneliyor. insanlar denizden çıkmaya başlıyor. ilk devamı
ben çıkmıyorum ama kuzenimi ve kardeşimi gönderiyorum. sadece kıyıya yakın bekliyorum. gezegenler suyun içine iniyor. mükemmel bir yapı oluşturuyor ve dönmeye başlıyor. boğazda bir girdap oluşuyor. ne hikmettense bu girdap beni etkilemiyor. gidip yakından bakıyorum. ben yapıyı elimdeki sonik tornavida ile incelerken yapıyı bir arada tutan küçük sopamsı şeylerin eridiğini görüyorum. gezegenler yükselirken Üzerlerinde kalmayayım diye oradan uzaklaşıyorum. gezegenler yükseliyor ve rüya bitiyor. 1 hafta sonra gördüğüm ikinci devam
suda bir tek babam kalıyor. o da çok açıldığı için geri dönememiş. babam gezegenlerin yakınından geçerken gezegenler yükselmeye başlıyor. babam gezegenlerin üzerinde kalıyor. eğer inmezse o da uzayda kalacak. yuvarlanarak zorla aşağı inmeye çalışıyor. yuvarlandıkça başka gezegenlerin üzerine düşüyor. en son gezegenden suya düştüğünde direk girdaba kapılıyor. kardeşim çantasından epeyce uzun bir halat çıkarıyor. suya atıyoruz. bu arada babam halen girdabın en dış dairesinde. 1-2 turdan sonra halatı yakalıyor. kıyıya çekiyoruz. şezlonga yatırıyoruz. ölmemiş. uyanmadan önce son sözlerim "çok yüksekten düştü. bayılmadan iyi bile dayandı."
(#12557847)(#8806074)
bir beşiktak maçına gidiyodum galatasaraylı olmama rağmen ve daha sonra maçın ortasında chp mitingi başlıyodu
ne düşünerek yattığımı ben de bilmiyorum.
kabus, karabasan karışımı olanı vardır ki düşman başına...
şöyle ki ellerinizin, ayaklarınızın bağlandığı ve yüksek bir binanın tepesinden aşağı atıldığınızı görürsünüz. ne hikmetse yere düştüğünüzde yer pamuk misali yumuşacık bir hal almış olur ve size hiç bir şey olmaz. ama o düşüş anında rüya da olsa neler hissedildiğinin kelimelerle tarihi yoktur.
rüyayı hatırlamasam da inceptionı hatalı çıkardım. rüyamda kafama kurşun yedim nefesim kesildi her yer karanlık oldu uyanmadım. yazıklar olsun christopher nolan.
rüyamda evdeyim. kapıyı açıyorum 15-20 kişi var biri bana bir kağıt veriyor okuyorum onlar da okuyor sonra tekrar kapıyı açıyorum aynı insanlar. aynı kişi bir kağıt daha veriyor okuyamıyorum. sonra bir anda uçurumdan düşerken uyandım. bu nasıl bir rüyadır amk.
yAtAktan bi sevincle kaldiran ruyalardir. ruyamda rte miting yapiyor ve hickimse gelmiyor. o kadar mutlu oldum ki. dedim kurtardik ulkeyi. sonra uyandim minaa
çok acayip bir şey bu rüya görme işi. bazen kendimi çok kaybediyorum. geçenlerde şebocuğumla * aynı sahnede konserdeydik. karşımızda yüzlerce kişi " ohaa lan!! " dedim sonra uyandım ve fos. bu gece de stüdyo kaydı falan yaptım, albüm hazırlığı vardı noluyo lan?!
prens miydim değişik bir şeydim.kız kardeşim vardı ne olduysa kollarımda ölüyordu.şahdamarı kesilerek aslında fazla kanda çıkmamıştı ama ölmüştü neticesinde.dayak yemiş gibi nefes nefese uyandım.
şebnem ferahfairy reklamında oynuyormuş, nasıl oluyorsa bana haberi geliyor ve reklamın çekildiği yere gidiyorum. sonra şebnem'in nerede olduğunu öğreniyorum, içeri dalıyorum böyle. bir koltukta metin türkcan var yayılmış oturuyor, şebnem ayakta. gidiyorum yanına ben windwardside diyorum, aaayyy canım seni yerim filan diyor sarılıyor. sonra uyandım. bu da böyle bir rüyamdır.
uyandığında kendini iğrenç hissetmene neden olan rüyalardır.
nasıl bi geceydi yarabbim! ablam bir tavuk kesmiş kafasını bedeninden ayırmış bir kanadı kopmuş diğeri sağlam halde bir tavuk. kesmiş gitmiş psikopat! * ben okuldan geliyorum evde kimse yok. başsız ve tek kanatlı tavuk salonda dolaşıyor. aman yarabbi! aklıma geldikçe ürküyorum.
ankara'dan giresun'a gidiyorum..
mola verdik bir yerde. gittim bir çorba içtim.
tuvalete girdim. tam çıkıyordum bir kadın önüme geçti.
yanında da bir erkek çocuk. "afedersiniz şu çocuğun tuvaletini yapmasına yardımcı olur musunuz, ben de tuvalete gireceğim" dedi. "tabii" dedim. aldım çocuğu. işini halletti. dışarı çıktık. kadını bekliyoruz. birkaç dakika geçti. kadın çıkmadı. tuvaletten çıkan kadınlardan birine rica ettim. durumu anlattım. "tuvalete bir bakar mısınız, otobüsüm gidecek" dedim. kadın içeri girdi, biraz sonra çıktı. tuvalette kimsenin olmadığını söyledi. nasıl olur dedim. biraz daha bekledim. tuvalete giren başka bir kadına rica ettim. o da baktı ve kimsenin olmadığını söyledi. bu arada otobüsüm gitti. ortada, elimde bir çocukla kalakaldım. o anda iki polis gördüm. yanlarına gittim. durumu anlattım. kadını tarif ettim. neredeyse bir saat olmuştu. kadın bir anda ortaya çıktı. polislere söyledim. kadını getirdiler. kadın çocuğun benden olduğunu söyledi. ki hayatımda daha önce görmemiştim o kadını. çocuk hiç konuşmuyordu. polis "şimdi anlarız" dedi. beni bir tarafa, kadını bir tarafa götürdü. çocuk da tam ortada. polis çocuğa "annene mi gitmek istiyorsun, yoksa babana mı" diye sordu. çocuk önce durdu, yürümeye başladı. bana doğru yöneldi. çocuk kollarını açıp bana doğru koşuyordu. o anda uyandım.
pek uykum yoktu dün gece. uyku hapı olarak bir charles bukowski kitabı kaptım. kısa bir hikayesini okuduktan sonra artık uyumakta zorluk çekmeyeceğimi hissederek karanlığa gömüldüm.sevgilinin titreyen göğüsleriymiş gibi yumuldum yastığa.
bukowski beni bir barda bekliyordu. kendisinin işlettiği bir barda. benden söz edilmişti kendisine muhtemelen.o yüzden ona karşı akıllı,zeki, güçlü biri olarak görünmek istiyordum. muhtemelen o da biraz tedirgindi benim gerçekten anlatıldığım gibi biri olma ihtimalinden dolayı.(ona üstün vasıfları olan biri olarak anlatılmıştım ama ben bunun böyle olmadığını biliyordum).
içeri girdim bir bira söyledim.sonra bukowski geldi. yanımdaki taburede oturdu bir süre.muhtemelen bira bardağını kaldırırıken ellerimin titrediğini hissetmişti.yanılmış olmayı umuyordum ama benim bir hıyar olduğumu hissetmiş olduğunu da hissediyordum.çok sivri dilliydi. ağzından çıkan kelimeler yüzümde şaklayan kırbaç etkisi yaratıyordu.bana onunla kapışmanın , götümün yemeyeceği bir durum olduğunu hissettirdi.korktuğumu da hissetmişti.son olarak benim kendimi ifade etmekten aciz , konuşmayı bile bilmeyen biri olduğumu söyledi.ve haklıydı. haklı olması çaresizliğimden kaynaklanan sinirimi iki kat artıyordu.ben sinirlendikçe de kelimeler boğazımda düğümleniyordu.gözlerimin ağını ortaya çıkararak ona en büyük düşmanımmış gibi bakmaktan başka birşey yapamıyordum.ona karşı kelimelerle savunamıyordum kendimi.
ya küfür edecektim ya da orayı terk edip gidecektim. küfür etmenin acizlik belirtisi olduğunu söyleyen hasan üsteğmen aklıma geldiğnden küfür etmedim. bira bardağını fırlatıp attım. montumu almaya davrandım. bukowski geldi yanıma.gönlümü almaya çalışmasıyla benim triplerim arttı(hoşuma gitmesine, beni ikna etmesi için devam etmesini istememe rağmen).bir kız gibi naz yapıyordum.bunu hep yapardım zaten.duygu sömürüsü.istismar.
hiç te öyle olmasını istemediğim halde kendisine "boşuna uğraşma burdan gidiyorum" dedim. o da bana
-"dur sana listeyi gösterecem daha" dedi.
+(kalmak için naz yapan,mantıklı bir sebep bulup ta kalmış gibi davranmaya hazır ben)"ne listesi" diye sordum.
-(kelimesi kelimesine hatırladım uyandığımda)"dikine alabileceğin siklerin listesi ahahahaa"
+(beyne oksijen girişinin tükendiği o anlarda yüzüme ciddi sinirli bir tavır takınarak ters ters bakmayı akıl edebildim sadece, tek kelime söyleyemedim. belki orospu çocuğu denilebilirdi ama o acizlik göstergesiydi)
-"şaka şaka " dedi ilk cümlesinin hemen ardından."dikine sikebileceğin götlerin listesi" diyerek devam etti.
o ara beynime bir miktar oksijen girmesi sonucu düşünebilme yetimi kazandım tekrar.beni böyle kelimeleriyle madara eden birine karşı yerle bir olan gururumu yerden kaldıramasam da onun gururunu da yerlere sermek için bir şeyler yapmalıydım. bunu kelimelerimle yapacak biri olmaktan çok uzaktım.konuştukça muhattabımı ve çevredekileri daha çok eğlendirecek,onların gözünde yerin dibini daha çok arşınlayacak bir soytarı konumuna düşeceğimi bildiğimden(neyseki beynimde bir miktar oksijen var) laf ebeliğinin(daha çok laf ebesi olmayı denemenin, çünkü ya öylesindir ya değilsindir çalışarak olamz) bana bir faydası olmadığını anladım. küfür de edemezdim acizlikti çünkü. ya şiddet? kavga? aslında o da acizlikti. ama yine de rakibime acı verebilirdim. rencide edebilirdim , küçük düşürebilirdim. çok korkuyor olmama rağmen, benim için daha da kötüye gidecek bir sonuç doğuracağını hissetmeme rağmen, deyim yerindeyse üç buçuk atarak, kendime pek te güvenmeyerek gururumu kurtarmak için kafayı geçirdim pis buruşmuş suratına.