ordunun siyasete karışmasını bir zorunluluk olarak değerlemiş mühim tarih adamı. en son mhp'yle ilişkili konferansta söz söylemiş akıllı kafaları şaşkınlığa sürüklemiştir.
demek ki neymiş iyi tarih bilmek farklı şeymiş analiz yapabilmek farklı şeymiş!
sivil siyasetin kendini geliştiremediği ortamda darbe kaçınılmazdır diyerek ufkumuzu genişletmiştir. kendisinin halil inalcık'tan biraz daha fazla tarih dersi değil bakış açısı dersi almasını temenni ediyorum.:)
hayatı boyunca görmediği saygıyı "belediyecilerin" iktdarında görmüş tarih hocası. vanderlevend'in tarihçiler yaşlandıkça devletçi olur sözünü bir kez daha doğrulatmıştır.
''Açılım boş laftır. Açılım isteyenler gitmez de durmaz da. Ekonomik olarak Fransa olabilirdik ama bütçemizi 30 yıldır götüren bir durum var. Kimse kimseye kitle dalkavukluğu yapmak için, sempatik görünmek için konuşmasın. iran Kürtleri ile Türkiye'deki Kürtler arasındaki farkı görmeden adam genocidten söz ediyor. Bunun ne olduğunu bilmeden üstelik. Türklere karşı tez geliştirmek için arşive giren kaçıncı ecnebi Türk taraftarı oldu, onlar anladı, bizdekiler anlamıyor. Çünkü hakikati görmüyorlar. Çünkü okumuyorlar. Bunlar tehlikeli işler, belediyeciliğe benzemez.''
darbe ile alakalı olarak, "sivil siyaset olmazsa darbe normaldir" sözleri ile kendisine karşı olan saygımı kaybetmeme vesile olan şahıstır. düşüncelerini gizleme konusunda usta oldugunu da ögrenmis olduk. *
Her ne kadar "3. roma imparatorlukçu"su olsa da, ayrıca çoğu zaman orta yolcu olsa da akıllı ve düzgün laflar edebilen insandır. (bilmeyenler için açıklama Fatihle birlikte Osmanlı 3. romadır bu büyük ve övünülecek bir ünvandır, ha ben Basit bir açıklamayla Osmanlı'nın 3. roma değil 3. göktürk olmasına çabalamasını isterdim)
Güneydoğu anadolu bölgesinde sınavlardaki kopya çekilmesi olayını sağır sultan bile duymuşken bunu ilber Hoca dillendirince bir tatava koptu gitti. yok hoca sanki ÖSese sistemini hiç eleştirmemiş de genel eğitim sistemine hiç dokundurma yapmamış da neden GÜneydoğu'daki bu konulara değinmişmiş. Lan anten bir konu hakkındaki bütün herşey ha deyince konuşulunur mu? insanların zamanı sınırsız mı? O arenada birincil konu neyse o konuşulur, konu nereden açılmışsa o konuşulur.
ama zaten asıl mesele de bu değildir, Açılım hakkında dedikleri, ASker hakkında dedikleri esaslı doğrulardır. Millete batan da budur lakin Millet tayyip gibi demagoji yapmayı sevdiğinden tutup da ösese konusunda hakkında demagoji yapıyor.
ilber hoca'nın bilim insanlığını yargılamayı, sorgulamayı bırakın; iptal edenlere de gülüyorum doğrusu, şu okulların binde birinde ilber hoca gibi çok yönlü düşünebilen hocalar olsa ülkedeki Üniversite eğitimi çok daha güzel yerlere gelirdi. Hele de bugün üniversitelerin çoğunda Kadrolaşmış fettoşçu, liboş, marksist ne kadar sikim sokum adam varken ilber hoca'ya biliminsanı dememek ciddi manada çok eğlenceli.
anaokul öğretmeni olması gerekirken profesör olmuş kişi. ee her önüne gelen kadrolaşınca böyle oluyor. yoksa bunları ancak bir anaokul öğretmeni uydurabilir, çocukları uyutmak için.
bugün katıldığı "mhp" siyaset ve liderlik okulunda yapılan söyleşide; doğu ve güneydoğu' dan gelen çoğu üniversite öğrencisinin, ehil olmadığını, kopyayla geldiğini iddia eden şahsiyet.
yani bir bilim adamı için, bir öğrencinin ehillik kriteri, öss gibi olağanüstü bir sistem olmuş öyle mi? eğitimde fırsat eşitliği falan bunlar dert değil. bir bilim adamı, öss kıstasıyla öğrenci değerliyor ve ehil olmayanları da kopyacılıkla suçlayabiliyor. üstelik de bu iddiayı, bölgesel bir ağızla mide bulandıran bir şekilde ortaya atıyor. bu iddianın altyapısında yatanları herkes çok iyi biliyor sayın ortaylı. bugün türkiye' deki üniversitelerin dünya arenasında zerre geçerliliği yokken, bazı şeyleri iki kere düşünmek gerekir. "kürtler bozuyor" mantığıyla, türkiye' deki üniversite rezaletini aklayamazsınız. bu alanda sökmez bu savunma mekanizması.
biliriz senin galatasaray üniversite' ndeki ehil öğrencilerini. hiç unutmam, bir gün 6-7 gs üniversiteli öğrenciyle aynı ortamda bulunmuştum. tartıştıkları ve fikir birliğinde bulundukları mevzu ise, islamda kadına bir gayrimüslimle nikah düşmeyeceği ancak erkeğe düşeceğiydi falan. daha ne diyim mnakym.
biliriz senin köle pazarında janti vitrin görevi gören ehil okullarını, hiç bir toplumsal hengamede adı geçmeyen "liboş" yuvası okullarını. batıda dahi üniversiteler toplumun en temel dinamiği iken, türkiye' de sürü mantığıyla güdülen ehil öğrencilerini biz biliriz. bundan 30-40 yıl önceydi o üniversite ruhu ve ehil öğrenci kavramı. o ruh öldü efendi ve siz matemini bile tutmadınız. en iyisi bıraksın bu mevzuları, fethullah efendinin icraatlarına methiyeler düzmeye devam etsin.
kıt zihniyetler için ayrıca belirteyim; doğu veya güneydoğu kökenli değilim. hatta dedem kahire paşasıydı. ama bir güç var.
tatar asıllı değildir. boy olarak yakınlıklarını bilmiyorum, " hepimiz türküz" klişesine de girmiycem" ama kendisi aslen karaçay türküdür. rusçayı, almancayı, ingilizceyi anadili gibi bildiğini biliyorum. diğerleri hakkında çokça rivayetler dolaşır. şahsi kanaatim dillerin kökenine inip, dil öğrenmenin mantığını çözdüğü, dolayısıyla cümle aleme abdel kader keita izler gibi kendisini izlettirdiği yönündedir. araştırmalar sırasında gençlik iksiririnin yerini de keşfettiği fikri bende oluştu doğrusu. zira ilerleyen yaşına rağmen hala genç görüntüsünden bişey kaybetmedi.
dtcf'de tıfıl bir öğrenci iken dekanlık katında aniden belirip "merhaba gençler" diye sıcak ve samimi bir yüz ifadesiyle bizi selamlayan dahi tarihçi. gürcistan tarihi konusunda hazırladığı programı kadıköy'de bir çay bahçesinde elinde hiçbir yazılı metin olmaksızın tam tarihler, kişi adları ve referanslar vererek akıcı bir şekilde ama boğucu bir ses tonuyla anlattığını unutamam. bir de imparatorluğun en uzun yüzyılı diye bir kitabı vardır, başucumda duruyor. kendisi halil inalcık hocanın da has talebesidir.
zamanında baskın oran ile sağlam dostlarmış mülkiyedeki hocalığı zamanında. ikisi de 68 kuşağından. baskın oran bir gün derste şöyle bir anısını anlatır ilber hocanın:
"ilber hızlı solcuydu. bir gün ostime, işçileri patronları aleyhine ayaklandırmak için gider. ama iş verenlerden ve işçilerden sağlam bir sopa yer. buradan çıkarılacak sonuç nedir çocuklar? 'sanayi çarşısında solculuk yapılmaaz'."
galatasaray üniversitesi'nde yaşandığı rivayet edilen bir olay:
ilber hoca elindeki kitaptan bir metin okumaktadır fransızca. ağır ağır okumasını fırsat bilen bir fırlama* " hocam benim fransızcam iyidir.isterseniz ben hızlıca okuyiim" der. ilber hoca al dercesine uzatır kitabı. eleman kitabı alıp tam okumaya başlarken göt gibi kalır. çünkü kitap almancadır.
bilmediği konu üzerinde ahkam kesmeyen tarihçi. birkaç hafta kadar önce sanıyorum teke tek programına katılmıştı ve konu cumhuriyet tarihi, dersim isyanı idi. fatih altaylı'nın bu konularla ilgili bir sorusu üzerine bilgimiz olmadan konuşamayız tarzında bir söz söyleyip kestirip atmıştı ve hayranlığım bir kat daha artmıştı.
mutantan kelimesini rahatça kullanabilen bir kişi.
eğer karşınızda bu kelimenin anlamını bilmeyen bir ilber ortaylı varsa, o ilber ortaylı değildir. muhtemelen ilber ortaylı kılığına girmiş bir arkadaşınızdır. verin odunu.
osmanlı tarihini sanki o dönemde yaşamış gibi harfi harfine bilmesi,bizim de bilmemize ön ayak olması sebebiyle ayakta alkışlanacak insandır. keşke biraz da hızla konuşsa değil mi ama??
16.yüzyılda Topkapı sarayında aşçılık yapan kişinin kayınçosunu bilebilecek kadar tarih bilgisi mevcut tarihçi. Bir dedikoduya göre doktor tavsiyesi nedenli osuruğunu tutmayıp herkesin yanında saldığı belirtilir. Ben diyenlerin yalancısıyım.
kendisinin escinsel oldugu soyleniyor. bunu magazin sayfalari degil, buyuk tarihciler soyluyor. murat bardakci ile isimleri bile cikmisti. ama pek bilinen bisi degil. akademik olarak kalan bir sir. kaynak gotum de degil. bunu neden yazdim bilmiyorum ama zaten cok da belli ediyor. konferansini izleyen varsa eger; yuzundeki ani degisimler, aniden beliren gulumsemeler ve hat degisikliklerinden rahatca anlayabilirsiniz.
malesef ama malesef pofpoflandigi kadar buyuk bir tarihci degildir. halil hocalarin yaninda sinifta kalan, arkasi cok saglam bir tarihcidir.
makalesinden su alintiyi yapmam gerekir: "kiz cocuklarinin sayilarinin artmasi ve 19. yuzyil sonunda egitim derecesinin liseye kadar yukselmesi ise yeni bir meslek grubunun ortaya cikisini sagladi. muallime hanimlar... kadinin calisma hayatina girisi, turkiye tarihinde sanayiden once egitim alaninda olmistur ki, bu gelisme gunumuz turkiyesinde kadinin burokrasideki guclu durumunun bir nedenidir."
alinti: tanzimat adami ve tanzimat toplumu makalesi.
burokraside kadinin guclu durumu nerdedir? nasil bir guctur ki bu, biz gorememekteyiz?
