dinlerin sebep olduğu savaşlardan biri,
hristyanlıktaki martyr (şehitlik gibi bir şey) saçmalığı olmasaydı, ve askerler ölüm sonrası beklentileri ile savaş alanına gitmeseydi, savaşta bu kadar insan ölür müydü ? bir insanı tanımadığı başka nir insanı öldürmeye ikna edebilen tek şey dindir, kötü adam yine din.
1941 yılında belgrad’ın almanlara oldukça ilginç bir şekilde düştüğü savaştır. bir waffen ss yüzbaşısı olan fritz klingenberg yugoslavya’nın işgali sırasında belgrad’ı neredeyse tek başına ele geçirmiş ve şövalye nişanıyla ödüllendirilmiştir: http://wwturkiye.org/belg...uzbasi-fritz-klingenberg/
mussolini'nin kurşuna dizdirdiği damadı ve dışişleri bakanı galeazzo ciano tarafından tutulmuş olan ve savaşın alman-italyan tarafından birçok önemli sırrını açığa çıkarıp nürnberg mahkemeleri'nde alman sanıkların aleyhine delil olarak sunulan, ikinci dünya savaşı'nın en önemli tarihi belgelerinden biri olan günlükler "savaş günlükleri" adı altında türkçeye kazandırılmış ve kronik kitap tarafından okuyucuya sunulmuştur: https://wwturkiye.org/mus...kani-kont-galeazzo-ciano/
uyarı: hassas kişiler bakmasın. kesinlikle son derece rahatsız edici bir foto.
böyle deyince daha bir merakla bakarsınız gerçi ya neyse. bok var çünkü.
bu, infilak etmiş bir alman panzer 4 (panzerkampfwagen ıv) tankı. mürettebatın yanmış bedenlerini de resimde görebiliyoruz. daha önce hiç böyle bir resim görmemiştim, yıllardır onlarca belgesel izledim, onlarca makale, blog okudum, binlerce fotoğraf gördüm ama infilak etmiş bir tankın mürettebatını hiç görmedim. bir yandan merak ederdim ama bir yanım da görmek istemezdi.
böyle korkunç bir manzarayla karşılaşacağımı tahmin edebiliyordum çünkü.
yüz ifadesine bakın. muhtemelen o tank sürücüsü ve tank vurulduğu zaman ön kapağı açıp çıkmaya çalışmış ama tank alev alıp mühimmatı patlayınca zavallı genç oraya sıkışıp kalmış ve 36 tonluk çelik yığınının içinde binlerce derecelik sıcaklıkta dehşet içince can vermiş...
bir tankın içinde ölmek, kuşkusuz savaştaki en korkunç ölümlerden biridir.
yüzlerce farklı kombinasyonun içinde en kötülerinden biri de o gencin başına gelmiş.
yüzü dışarıda, bedeni içeride.
kaçmaya çalışıp, sonundan kaçamamış...
Normandiya’da, uçsuz bucaksız karlı arazilerin arasında yalnız bir panzer V. 1944… Kim bilir o 46 tonluk soğuk metal yığının içinde, umutsuz bir savaşın sonunu beklemek nasıl bir duygu. Yakıt yok. Cephane yok. Yedek parça yok… Müttefikler Atlantik Duvarı’nı devasa ordularıyla aşmayı başarmış ve anayurdu işgal edene kadar durmayacaklar… Kızıl Ordu doğudan emin adımlarla Berlin’e yaklaşıyor. ileri attığı her bir adım için on adım geri çekilmekten bitap düşmüş, ellerindeki her şeyi tüketmiş bir ordudan kalan fotoğraflar bunlar. Kim bilir bu paslanmış çelik panter hangi çakal sürüsüne yem oldu.
Almanları ikinci kez ezikliğe iten ikinci büyük savaştır. Almanları 3.kez yenilenmeye iten savaştır. Almanya'yı Amerika ve Rusya arasında pay edilmesine sebep olan Alman gururunun önüne gelen tarafından ezildiği bir savaş olmuştur. Ordusu sınırlandırılmış Almanya'ya en çok koyanda sabun yaptıkları insanların torunlarından her sene özür dilemeleri olsa gerek.
Türkiye her alanda Almanların gerisinde kalmış olabilir. Bazı dönemlerde ekonomik sebeplerle onlara karşı mahçup olmuşta olabilir.
Ama hiç bir dönem onurunu Almanlar gibi ayaklar altına aldırmamıştır.
Param var, refahım var ama aşağılanıyorum.
stanlingrad daki einkesselung- çevirme olmasaydı almanlar stalingrad´ı alırdı. sovyetler stalingrad da insanüstü savaşmışlardır. operation wintergewitter, ile paulus´un 6.ordusu stalingrad da çevrilmiştir.
sovyetlerin sadece soğuğu beklemiş olmaları diil, aynı zaman da da lojistik desteği kırmış olmaları savaşın dönüm noktalarındandır.
stalingrad´la ilgili kitaplar,özellikle tarihçi anthony beevor´un yazmış olduğu, bütün kuşatma- hah çevirme diil kuşatma kelimesini arıyorum 10 dakkadır- haritasını ve de savvaşı saat saat anlatır.
stalingrad, tarihe, tarihin en kanlı savaşı olarak geçmiştir. tam ölü sayısı bilinmemekle birlikte yaklaşık 400 bin kişilik 6.wehrmacht ordusundan geriye 20 bin kişi civarında dönmüş, bir o kadar da sovyetlerden ölmüştür.
Şimdi sayın amına koduklarım 2. Dünya savaşı esnasında tek faşist devlet almanya değildir keza japonya da doğuda henüz sola kaymamış çin cumhuriyeti ile savaşa tutuşmuş pekin e kadar gitmişti(bu savaşta her zaman çinlilerin tarafını tutmuşumdur) ayrı konu
Sovyetlerin tek yaptığı geri çekilerek soğuğun artmasını beklemek oldu ki zaten bu sayede kazandılar yoksa eyfel kulesini hitler stalin'e monte edecekti.
Nazilerin esirlere yaptığı akıl almaz deneyler sayesinde tıpta inanılmaz gelişmeler yaşanmıştır. Bugün dahi ilaç sektöründe Almanların önde gelme sebebi budur.
En çok ölen insanın ruslar ardından yahudiler olduğunu bilmeyen bunları da çinliler,japonlar,yugoslavya(makedon,sırp,boşnak,hırvat,karadağlı vs.),endonezyalılar,polonyalılar,hindiçin(tay,khmer,vietnamlı,laoslu) ,amerikalıların takip ettiğini bilmeyenlere göre sscb destan yazmış
Nazilerin kaybetmesinin tek nedeni stalingrad da orduyu yarrak gibi bekletmesidir beklemeyip de moskova'ya girseydi şimdi bu gevşekler hitlere övgü üzerine övgü yağdırıp kahraman ilan ediyordu
He bir de galiba şey sanılıyor sadece sovyetler yıktı nazileri yarrak var yer misin diye bir cevap veriyorum nazilerin hava kuvvetlerini zaten ingiltere yok etmişti batıdan da abd gelince yenik afrika ya kaçan fransız askerleri de tekrar dönünce yıkılmış oldu
Ayrıca abd 'nin tek derdi komünizm kötü derdi korkudan el ele verdi adolf hitler yoldaşımdan....
Türkiye Cumhuriyeti bu dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ilkesini kendisine temel hedef alarak dış politikayı yürütmüş ve uluslararası alanda kendine önemli bir yer sağlamıştır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin bu dış politika hedefi diğer devletler için geçerli olmamış, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden yaklaşık 1 yıl sonra da 2. Dünya Savaşı patlak vermiştir.
iç siyasetinde tek parti dönemini yaşayan ve ismet inönü’nün yönetiminde bulunan Türkiye Cumhuriyeti, 2. Dünya Savaşı başladığında savaşın dışında kalarak, toprak bütünlüğünü korumayı amaçlayan bir politika izlemiştir. Aslında Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sırasındaki hedefi, “tarafsız olmaktan çok, savaşın dışında kalabilmektir”. Çünkü Türkiye, toprak bütünlüğünü korumayı amaçlıyordu ve hangi tarafın bu amacına faydalı olacağını düşünüyorsa, o tarafı desteklemesi gayet doğaldı. Ama daha 16 yıllık bir devletin böyle büyük bir savaşın yükünü kaldıramayacağı da çok açık olduğu için savaşa fiilen girmeyi kabul etmemiştir. Tabi doğal olarak Türkiye’nin jeopolitik öneminden dolayı, Mihver ve Müttefik Devletler, Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokmak için büyük çaba gösterdiler ve baskılar uyguladılar. Ancak iki taraf da bu konuda başarılı olamadı ve Türkiye, savaş sonuna kadar, savaşın dışında kalmayı başardı.
ingiltere, 20 Şubat 1945’te, Türkiye’ye bir muhtıra vererek, 25 Nisan’da müttefikler arasında yapılacak olan San Francisco Konferansı’na, 1 Mart 1945’ten önce Almanya’ya savaş ilan eden ülkelerin davet edileceğini, Türkiye’nin de bu tarihten önce savaşa girmeye karar verirse, BM Bildirisi’ne katılabileceğini bildirdi. Türkiye de bunun üzerine 23 Şubat 1945’te, Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti ve 27 Şubat’ta da BM Bildirisi’ni imzaladı. Bunun üzerine 5 Mart’ta konferansa resmen davet edildi ve böylece BM’nin kurucu üyeleri arasına katıldı.
Türkiye, savaşın dışında ve tarafsız kalmayı esas kabul etmekle birlikte, 2. Dünya Savaşı’nın başlarından itibaren, olası saldırılara veya savaşa girme ihtimalinin ortaya çıkmasına yönelik, ülkeyi savunmaya yönelik her türlü önlemi almış ve bu arada seferberlik ilan etmiştir. Bütün bunlarla birlikte Türkiye izlediği dış politikayla sıcak savaşın getirebileceği yıkım ve sorunlardan uzak kalmıştır.