Türkiye Cumhuriyeti bu dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ilkesini kendisine temel hedef alarak dış politikayı yürütmüş ve uluslararası alanda kendine önemli bir yer sağlamıştır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin bu dış politika hedefi diğer devletler için geçerli olmamış, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden yaklaşık 1 yıl sonra da 2. Dünya Savaşı patlak vermiştir.
iç siyasetinde tek parti dönemini yaşayan ve ismet inönü’nün yönetiminde bulunan Türkiye Cumhuriyeti, 2. Dünya Savaşı başladığında savaşın dışında kalarak, toprak bütünlüğünü korumayı amaçlayan bir politika izlemiştir. Aslında Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sırasındaki hedefi, “tarafsız olmaktan çok, savaşın dışında kalabilmektir”. Çünkü Türkiye, toprak bütünlüğünü korumayı amaçlıyordu ve hangi tarafın bu amacına faydalı olacağını düşünüyorsa, o tarafı desteklemesi gayet doğaldı. Ama daha 16 yıllık bir devletin böyle büyük bir savaşın yükünü kaldıramayacağı da çok açık olduğu için savaşa fiilen girmeyi kabul etmemiştir. Tabi doğal olarak Türkiye’nin jeopolitik öneminden dolayı, Mihver ve Müttefik Devletler, Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokmak için büyük çaba gösterdiler ve baskılar uyguladılar. Ancak iki taraf da bu konuda başarılı olamadı ve Türkiye, savaş sonuna kadar, savaşın dışında kalmayı başardı.
ingiltere, 20 Şubat 1945’te, Türkiye’ye bir muhtıra vererek, 25 Nisan’da müttefikler arasında yapılacak olan San Francisco Konferansı’na, 1 Mart 1945’ten önce Almanya’ya savaş ilan eden ülkelerin davet edileceğini, Türkiye’nin de bu tarihten önce savaşa girmeye karar verirse, BM Bildirisi’ne katılabileceğini bildirdi. Türkiye de bunun üzerine 23 Şubat 1945’te, Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti ve 27 Şubat’ta da BM Bildirisi’ni imzaladı. Bunun üzerine 5 Mart’ta konferansa resmen davet edildi ve böylece BM’nin kurucu üyeleri arasına katıldı.
Türkiye, savaşın dışında ve tarafsız kalmayı esas kabul etmekle birlikte, 2. Dünya Savaşı’nın başlarından itibaren, olası saldırılara veya savaşa girme ihtimalinin ortaya çıkmasına yönelik, ülkeyi savunmaya yönelik her türlü önlemi almış ve bu arada seferberlik ilan etmiştir. Bütün bunlarla birlikte Türkiye izlediği dış politikayla sıcak savaşın getirebileceği yıkım ve sorunlardan uzak kalmıştır.
ismet inönü'yü günahım kadar sevmem ama sanırım yaptığı en mantıklı iş ülkeyi bu savaştan uzak tutmak olmuştur. ülkenin doğru düzgün motorize ve topçu birliği olmamasını geçtim, coğrafik olarak da intihardır bu.
ülkenin doğusunda rusya ve ingiliz kuklası iran, kuzeyinde sscb, güneyinde suriye (fransız yönetiminde) ve ırak (ingiltere yönetiminde), batısında ise yunanistan (alman kontrolünde), bulgaristan (axis), romanya (axis) varken hangi cepheden savaşa girerse girsin sonu yıkım olacaktı.
hah hah hah....müslümanlar denilen tipler ciddi ciddi yahudi düşmanlığı yüzünden kessinler diye, direkt olarak nazilere destek vermişti. şam müftüsü vardı, çok büyük destek verdi nazilere- ingiliz ajanları öldürdüler bu adamı.
Almanya'nın karşısına sovyetler'i aldığı gün biten savaştır.
Zaten salak mussolini bir türlü orta avrupa'da kazanamıyor, ona desteğe git, sovyetler'e asker yolla, ingiltere'yi abluka altına al, fransa'ya bilmem şunu yap, abd'ye karşı gel..
Çook büyük alana yaydı savaşı almanya çook. Rusya ile olsaydı kazanma şansı çok yüksek olabilirdi. Neys geçmiş olsun.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1489026/+
EYLÜL 1941 (Ayasofya Minaresi) II. Dünya Savaşı tehlikesine karşı cami şerefesinde kurulan uçaksavar sistemi.gerçekten çok ilginç bir savunma.
Japon denizaltısı tarafından vurulan Amerikan savaş gemisinin enkazına 72 yıl sonra okyanusun 5,5 kilometre derinliğinde ulaşıldı.
Bin 196 mürettebatın bulunduğu ABD Deniz Kuvvetleri'ne ait savaş gemisinden 316 kişi kurtarılmıştı. http://www.posta.com.tr/k...te-bulundu-haberi-1325967