Türk Tarihi’nin en kötü hükümdarıdır 1.5 milyon kilometre kare bugünkü toprağımızın tam iki katı hemde bunların çoğu bir reaksiyon verilmeden bildiğin teslim edildi.
insanımızın en büyük hastalığı: okuduğunu anlamama ve had bilmeme!
Bu amansız hastalıklar maalesef ki en çok da zır cahil Atatürkçü bağnaz ve yobazları etkiliyor.
30 yıl dile kolay, bir gömlek düğmesinin son ilmeğinin kopmasına mani olan Sultan Abdülhamid,
Bir lolipop tarafından "bırak şunu yeaeaeaeeee" diye eleştiriliyor,
Ve ukalalığına gereken cevabı alınca akli kontrolünü kaybedip kendini alzaymıra daha geç yakalanmak için site yöneticiliği yapan emekli paşaya bağlayıp dansöz didem numaralarıyla ucuzluğunu perdeleyecek Abartılı cümleler kuruyor...
Sözlüye mi kaldırılıyoruz aq?
Sanki kendisi 10 ciltlik Abdülhamid tenkidi kaleme almış da...
Benim karşımda götünü yasladığı koruma kanunundan güç alıp Abdülhamid han'a baykuş diyen zirzop buna rağmen benden kendisiyle aynı hizada olmamı bekliyor!
Gerçekleri söyleyince bir göz hafif yaşlı: ben sana soru soruyorum, cevap veyyy!!!
Bunlar böyledir işte kendileri bir şeye kötü der, sen de aynı şeye iyi dedin miydi bundan hiç hoşlanmazlar.
Çünkü onlar Atatürkçüdür ve herşeyi en iyi onlar bilir.
Abdülhamid Han'a sebepsiz ve öğrenilmiş kininizi ne zaman itiraf edeceksiniz çok merak ediyorum.
Sultan Selim'e de böyle...
Sizin için Öyle olması gerektiği için kin tutuyorsunuz.
Atatürk'ü sunmanızı sağlayacak doneleri de objektif tahlil gibi sunuyorsunuz...
Lütfen! Lütfen köyünüze dönün ve en rafine zevkiniz köy kahvesinde çilekli çokomel yemek olsun!!!
Gayrimüslimlerin durumundan, iç ve dış politika tutumundan, donanmadan, türklükten, tavizden, devlet adamlığından şundan bundan bahsedecek olursak işler orada maalesef takılıp kalıyor.
Çünkü sen konuşabiliyor ama ben konuşamıyorum!
Atatürkçülerin her zamanki anlayamama ve bön bön bakma hadisesi devam ediyor. Bu değişmez bir gerçek...
Mesela olağanüstü şartlarıyla Abdülhamid dönemini değerlendirmekte imtina edip,
100. Yılına yaklaşıyoruz Türkiye Cumhuriyeti'nin ve bu ülkenin nemli fırçayla henüz tozu alınmış takım elbisesinin göt yamalı, çorap delik, cep yırtık, astar sökük halini bimden alındıktan sonra sallaya sallaya eve getirilmiş limonlu cheesecake gibi ortaya koyup mum dikiyorlar... Alkış kıyamet!
Tenkit şuuru olmayan zirzop tipler tarafından eleştirildiği yetmiyor, aynı perdeden kendisini savunanlara da izah zorunluluğu isteniyor.
1.5 milyon kilometre kare toprak kaybeden, duyunu umumi’yi kurarak en çok gelir getiren 6 vergi kalemini avrupalılara bağışlayan, savaşta yendiğimiz yunanistana giriti, hiç savaşmadan kıbrısı ingilizlere veren büyyük siyasi deha.
Elifle merteği ayıramayan tipler ulu Hakan Abdülhamid han ile kemalist rejim tarafından hakkında olumlu fikir beyan edene "Türklüğe hakaret" hesabı kesilen Vahdettin han'ı tanımadan birbirine karıştırmış çok mu?
Değil efendim, çok değil...
Bunlar böyle cahil, ahmak, varoş, ezik; aslında daha fazlası ile birlikte biz kısaca Atatürkçü yahut kemalist olarak adlandırdığımız tipler ve malum, hezeyan hayatları...
Bir milyon beşyüzbin küsur metrekare toprak kaybetmiş padişaha ulu hakan diyen adamlar var. Siyasal islam tam da böyle bir şey, sapla samanı ayıramayan, okuyup araştırmadan, bodoslama her şeye inanmazsanız siyasal islamcı olamazsınız.
Gençliğinden beri Kambur olan duruşu ve koca burnu ile meşhurdur.
Fotoğraflama teknolojisinin olmadığı bir dönemde yaşamış olsa yaklaşık iki metre boyunda diye anlatırlardı.
Başak burcudur.
başak burcunun pimpirik/evhamlı özelliğini taşıdığı söylenebilir. Ama daha çok bir koç ya da aslan (daha çok koç) karakterist özelliklerini gösterdiğini düşünüyorum.
ilginç ki sert mizacıyla bilinen yavuz da terazi imiş.
Bu aralar istibdat döneminden itibaren Mondros'a kadar olan kısmı araştırıyorum deli gibi. Taze bilgilerimden enteresan olan birkaçını paylaşayım.
Abdülhamid çok fazla paranoyak olduğundan dolayı özellikle istanbul'da yaşayan halkta birbirini ispiyonlama geleneği aşırı artmıştı. Çünkü bunlar saray tarafından kabul görüyordu ve ispiyoncular ödüllendiriliyordu. insanlar yakınlarını sırf 3 5 kuruş para alabilmek adına saraya ispiyonluyordu. Bu tip fişlemelerin ve başkalarının hakkında bilgilerin kayıt edildiği belgelere de jurnal denirdi.
Hatta bir jurnalde babasını şikayet eden bir kişi babasının "paşabahçe'den (Anadolu yakasında) yıldız sarayı'na (Avrupa yakasında) tünel kazdığını ve birtakım kötü işler yapacağından endişelendiğini" belirtmiştir. Bununla alakalı da tahkikat yapılmıştır.
Paranoyaklığın boyutunu düşünün.
31 mart vakasından sonra daha da etkin hale gelen ittihat ve Terakki bu jurnallerin çoğunu meydanda yakmıştır. Jurnallerin yakıldığı gün istanbul'da resmen bayram havası esmiştir. Kim bilir kimlerin ne tür gizli bilgileri vardı orada.