ikinci abdülhamid

entry1380 galeri153
    986.
  1. I. Meşrutiyet’in Ardından Kaybedilen Topraklar

    1908 yılında Selânik’teki Üçüncü Ordu subayları ayaklanıp, askerî müfettiş Şemsi Paşa’yı vurmuştur. ittihat ve Terakki’nin büyük rol oynadığı bu olayla padişah yeniden meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalmıştır. 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Devrimden iki ay sonra, Abdülhamid tartışılmaz bir şekilde zayıflamıştır. Güvendiği adamların çoğu kaçmış veya içeri atılmıştır. Ordunun denetimini de büyük ölçüde yitirmiştir.

    Bu olayların ardından Osmanlı Devleti, diplomatik krizlerle karşı karşıya kalmıştır. 5 Ekim’de Bulgaristan Prensliği tek taraflı olarak tam bağımsızlığını ilan etmiştir. Ertesi gün Avusturya-Macaristan ise Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini açıklamıştır. Birkaç gün sonra ise Girit, Yunanistan Krallığına bağlandığını ilan etmiştir. Bu olaylar yeni rejimden kaynaklanmaktadır. Meclis-i Mebusan açılacağı için, imparatorluğa bağlı topraklarda seçimler düzenlenip söz konusu bölgelerin meclise mebus göndermeleri sağlanacak demektir. Bu durum söz konusu devletlerin özerkliğini ciddi bir tehlikeye sokabilir.

    Hem Jön Türkler hem de ittihat ve Terakki Cemiyeti sert bir darbe yemiştir. Diplomatik açıdan hiçbir şey yapamamışlardır. Ülkede bu kayıplara karşı büyük üzüntü duyulmuş ve gerilim artmıştır. Sonrasında 31 Mart Olayının ardından padişah tahttan indirilmiştir.

    Sonuç Olarak…

    II. Abdülhamid’in toprak bütünlüğünü nasıl koruduğu ne yazık ki tahttan indirildikten sonra anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere, daha ilk andan itibaren ittihat ve Terakki kayıplara başlamıştır. Tecrübesizlikleri ve ihtirasları ile memleketi savaşlara sürükleyip, felâketini hazırlamışlardır. Zaten sonrasında olan olayları siz zaten biliyorsunuz. Balkan Savaşları, italya’nın Trablusgarp’ı işgali ve I. Dünya Savaşı’na girilmesi ittihat ve Terakki’nin adımlarıyla olmuştur.

    http://tarihdersleri.org/...mindeki-toprak-kayiplari/
    4 ...
  2. 985.
  3. Kıbrıs ingiltere’ye Üs Olarak Verildi

    Kıbrıs’ın üs olarak verilmesi hakkında çok tartışma var. Videolara yapılan yorumlarda bile bu durumun neden böyle olduğunu bilmeyen çok kişi var. Bu önemli durum “II. Abdülhamid Kıbrıs’ı ingilizlere verdi” diye geçiştirilebilecek bir durum değildir. Nedenleri iyi anlaşılmalıdır.

    Ayastefanos antlaşması tam bir felaketti. Tazminatlar çok ağırdı ve kritik toprak kayıpları vardı. Bu durum düzeltilmeliydi. ingiltere ile yapılan diplomatik görüşmelerde, Osmanlı’ya yardım etmeyi kabul etmişlerdi. Ancak Kıbrıs’a göz dikmiş oldukları için burayı üs olarak istemişlerdir.

    II. Abdülhamid, ingilizlere hayır dese, Ruslar Yeşilköy’de olduğu için, her an istanbul’u işgal edebilirlerdi. Evet dese, istanbul’u kurtarmış oluyordu fakat Kıbrıs çakalların eline düşüyordu. Kıbrıs’ın Osmanlı Devletine ait olacağını, vermekte olduğu vergiyi Osmanlı’ya ödemeye devam edeceği, sadece askeri amaçlarla üs olarak kullanılacağı ve Rusların işgal ettikleri yerlerden çekildiklerinde, ingiltere’nin de buradan çekileceği maddelerinde antlaşma sağlanmıştır. Ayrıca ingiltere bu antlaşma kabul edilmezse Kıbrıs’ın işgal edileceğini belirtmiştir. işte bu sıkıntılı durumda, devlet adamlarının da baskısıyla II. Abdülhamid antlaşmayı kabul etmek zorunda kalmıştır. ingilizler sözünü tutarak, Rusya’ya anlaşmayı değiştirmesi için baskı yapmışlardır. Ancak Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’na girdikten sonra ingilizler burayı ilhak etmişlerdir.

    Fransa’nın Tunus’u işgali (1881)

    Fransa, bazı sınır olaylarını bahane ederek, Osmanlı’nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan ve çeşitli bunalımlardan yararlanarak Tunus’u işgal etmiştir. Bu durum, o dönemde Yunanistan ile sınırların belirlenmesi sorunuyla uğraşan Osmanlı’yı zor duruma düşürmüştür. Diğer yandan mali sıkıntılar ve askeri açıdan hazırlıksız yakalanmak II. Abdülhamid’i sıkıntıya sokmuştur. Abdülhamid Tunus’a savaş gemileri göndermeyi düşünmüş, ama bu niyeti zamanında haber alan Fransızlar tehditkâr bir tavır almışlardır.

    Sorun diplomatik açıdan da çıkmazdadır. Çünkü Fransa, ingiltere ve Almanya tarafından desteklenmektedir. Diğer güçler de bu olayla ilgilenmemektedir. Neticesinde duruma müdahale edilmekte geç kalınmıştır.

    istanbul’dan yardım alma umudunu kesen ve tamamen aciz kalan Tunus Beyi, 12 Mayıs 1881’de Bardo Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu antlaşma ile Tunus Beyi, siyasi ve ordu işlerini bir Fransız Genel Valisine bırakmıştır. iki yıl sonra da “La Marsa” sözleşmesiyle tamamlanmış olan bu antlaşmayla, Fransız himayesi resmen kurulmuştur. Bu duruma karşı çıkan ayaklanmalar insafsızca ve kanlı bir şekilde bastırılmıştır.

    Osmanlı Devleti, bu oldu bittiyi tanımayı reddetmiştir. Devlet Salnamelerinde Tunus, tıpkı Bosna veya Kıbrıs gibi, “imtiyazlı vilayetler” arasında sayılmıştır. Yaşanan kriz, Osmanlı imparatorluğu’nun diplomatik açıdan nasıl tecrit ve askeri açıdan da ne kadar aciz olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

    Fransız himaye rejimi 1956’da Tunus’un bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir.

    ingiltere’nin Mısır’ı işgali (1882)

    1878 Berlin Kongresi’nden sonra açık bir şekilde Ortadoğu politikalarında değişiklik yapmış olan ingiltere, Akdeniz’de kontrolü ele geçirmek için 1882’de Mısır’ı işgal etmiştir. ingiltere, Mısır’ı işgal ettikten sonra bunun geçici olduğunu bildirmiş, fakat hangi tarihte çekileceğini bildirmekten kaçınmıştır. Ayrıca Fransa ve Rusya gibi güçlerin tepkisinden çekindiği için Mısır’ı doğrudan yönetimine dâhil etme cesareti gösterememiştir.

    II. Abdülhamid bu duruma karşı, dikkatli bir politika izleyerek bölgedeki egemenlik haklarını korumaya çalışmış, bölgenin sömürgeleştirilmesine yönelik ingiliz politikalarını engellemiş ve geciktirmiştir. Osmanlı’nın boyun eğmeyen tutumu ve ingiltere’nin uluslararası alanda yalnız kalmasına yol açan işgalin meşruiyeti sorunu, Londra hükümetini Osmanlı Devleti ile görüşme masasına oturmaya zorlamıştır.

    Osmanlı tarafı Mısır’ın tahliyesini bir takvime bağlamak istedikçe ingiltere ayak diremiş, müdahale hakkının sadece kendilerinde bulunmasını istemiştir. Bu durum ingiltere’nin Mısır’ı boşaltmaya niyetli olmadığını göstermiştir. II. Abdülhamid, diplomatik kanalları kullanarak durumu değiştirmeye çalışsa da olumlu bir sonuç alamamıştır.

    II. Abdülhamid, 27 Nisan 1909’da tahttan indirilse de, onun bu diplomatik direnişi sayesinde Mısır’da Osmanlı egemenliği I. Dünya Savaşı’nın çıktığı 1914’e kadar devam etmiş, bu tarihte ingiltere Mısır’ı himayesine almış, 1922’de ise tek taraflı olarak Mısır’ın bağımsızlığını ilan etmiştir. Ayrıca Lozan Antlaşması’nda da Mısır ile ilgili bir madde vardı.

    http://tarihdersleri.org/...mindeki-toprak-kayiplari/
    3 ...
  4. 984.
  5. II. Abdülhamid Han’ın, ülke yönetimindeki başarıları günümüzde sıkça dile getiriliyor. Ancak o dönemde alınmış bazı kararlar tam olarak anlaşılamamakta ve çarpıtılmaktadır. Necip Fazıl’ın da dediği gibi “Abdülhamid’i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.” sözünden hareketle o dönemi, gelin birlikte analiz etmeye çalışalım.

    II. Abdülhamid’in saltanatı boyunca tek karış toprağı istilacılara kaptırmadığı doğru değildir. Bu kayıplar onun iktidara egemen olmadığı veya kendi isteğiyle girilmeyen krizlerin neticesinde olmuştur. Aynı zamanda II. Abdülhamid, kendisinin hoşuna gitmeyen bazı kararlara gönülsüz de olsa imza atmak zorunda kalmıştır. 1878’de iktidarı tam olarak eline alarak, 1908’e kadar tek elden memleketi idare etmiştir. Hiçbir zaman diplomasinin gücünü elinden bırakmamıştır. işte nedenleri ile birlikte o dönemin toprak kayıpları:

    Osmanlı – Rus Savaşı (93 Harbi) (1877-1878)

    Sultan II. Abdülhamid saltanatının yedinci ayında Osmanlı-Rus Savaşı patlak verdi. Osmanlı Devleti’ndeki azınlık isyanları, Rusya’nın Balkanlardaki genişleme siyaseti, Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizm akımı savaşın sebeplerindendir. Avrupa Devletleri savaşı önlemek için Tersane Konferansı’nı toplamışlar ve Osmanlı’ya ağır şartlar sunmuşlardır. Osmanlı Devleti bu şartları kabul etmeyince, Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş açmıştır. II. Abdülhamid’in diplomasi yoluyla savaşı önleme çabaları parlamentonun ve devlet adamlarının tutumu yüzünden pek işe yaramamıştır. Mithat Paşa, Damat Mahmut Paşa ve Redif Paşa gibi devlet adamlarının ısrarlarıyla girilen savaşta Ruslar Balkan ve Kafkas cephelerinde ordularımızı yenilgiye uğratmıştır. Savaşın getirdiği sorunlar nedeniyle, 14 Şubat 1878’de Sultan II. Abdülhamid meclisi kapatmış ve yönetimi tekrardan eline almıştır.

    Rus Orduları Doğu’da Erzurum’u alırken, Batı’da ise Yeşilköy’e yaklaştılar. istanbul’un işgal edilmesi tehlikesi ortaya çıkınca Osmanlı barış istedi. 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması imzalandı.

    Antlaşma Şartları Çok Ağırdı

    II. Abdülhamid antlaşma şartlarını ve ağır tazminatı kabul etmedi. ingiltere’yi Rusya’ya karşı kışkırttı. Rusya’nın Balkanlarda tek güç olması ve sıcak denizlere inebilme ihtimali ingiltere’nin Rusya’ya baskı yapmasını sağlamıştır. Diğer Avrupa devletleri ile savaşı göze alamayan Rusya antlaşmayı yeniden gözden geçirmiştir. Berlin Konferansı’nın ardından 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin Anlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti 35 yıl daha Balkanlarda kalmıştır. Ancak Osmanlı, ingiltere’ye bazı tavizler vermek zorunda kalmıştır.

    http://tarihdersleri.org/...mindeki-toprak-kayiplari/
    4 ...
  6. 983.
  7. 2. Abdülhamid, 33 yıllık saltanat döneminde Osmanlı; Tunus, Mısır, Kıbrıs, Sırbıstan, Karadağ ve Romanya olmak üzere 1 milyon 592 bin 806 kilometre kare toprak kaybetti. Yani bugünkü Türkiye’nin yaklaşık iki katı

    Türk Topraklarını bildiğin içinde marabalarla köy satan ağa gibi satmıştır, hatta bildiğin bedavaya vermiştir.

    Üstüne yetmemiş bir de devletin neredeyse bütün mallarını tapuyla kendi üstüne geçirmiştir.

    Osmanlı imparatorluğunda Sultan her şeyin sahibi gibi sanılsa da Fatih, Yavuz, Kanuni gibi sultanların tamamı devletin malını ve parasını halkın varlığı olarak adlandırmış ve buna göre davranmıştır.

    Hatta babadan oğla geçilirken "Sana devrettiğim hazineden bir kuruşa dokunmayacaksın, yapacağın gerek devlet gerekse kişisel bütün imparatorluk harcamalarını mevcut hazinenin üstüne bizzat kendin ekleyeceğin paradan yapacaksın" gibi bir adet de vardır.

    Ancak bu gelenek ve devlet yapısı Kanuni'den sonra iyice bozuldu gibi Abdülhamit vb. sultanlar ile tam aksine dönmüştür, padişahlar hazır devletin mevcut gelirlerini kendi malı gibi sonuna kadar zevk sefa içinde yemiş, kafasına göre yüzlerce saray vb. kendi kişisel zevk ve kullanımları için kullanmış, sonunda da koca imparatorluğu iyice batırmıştır.

    http://blog.milliyet.com....alani/Blog/?BlogNo=447645

    http://www.siyasiforum.ne...wtopic.php?f=9&t=6734
    2 ...
  8. 982.
  9. aha da yine yırtık dondan fırlar gibi ortaya atıldı abdülhamitçi eblehler!

    ulan ahmaklar, daha kaç kere yazmam lazım: sizin gibi bebelerin ağzına "abdülhamit han efendimizin hatıratıdır" diye verilen şu tumturaklı laflar, abdülhamit nam baykuşun değil, süleyman nazif şerefsizinin laflarıdır. bu herif zamanında "abdülhamit'in hatıraları" diye kendi yazdıklarını tefrika etti, o gün bugün ebleh yobazcıklar sanırlar ki bunları abdülhamit yazmıştır! üstelik de yazanın kim olduğu bin kere ispatlandığı halde.

    yobaz denilen beyinsiz it sürüsü öyle eblehtir ki "vatan toprağı kanla alınır, verilir hebe hübe" gibi lafları mal ettikleri şahsın kıbrıs, girit gibi nice vatan toprağını şuna buna peşkeş çektiğini bilmezden gelirler.
    3 ...
  10. 981.
  11. ordusuz, donanmasız, parasız, yozlaşmış bir devletin başına gelen hükümdar. osmanlı'nın en çok toprak kaybeden padişahı olduğu doğrudur fakat bu durum onun şahsından bağımsız bir olaydır. o vakitlerde amcası abdulaziz tahttan indirilmese belki o toprakları abdulaziz kaybedecekti. mithat paşa'ya kanun-i esasi'yi ilan etme sözü vererek tahta çıkarılmıştır. nitekim ilan etmiştir ve 1. meşrutiyet dönemini başlatmıştır. fakat çıkan osmanlı-rus savaşını bahane ederek ne zamandır kapatmak istediği meclisi o savaş sayesinde tatil etmiş ve 30 yıl boyunca bir daha toplamamıştır. antidemokratik bir hamledir. bu konuda da tarihçiler arasında bir çok ayrışma vardır. velhasıl her yönden tartışmalı bir dönemdir. devlet yapısını ve hükümet şeklini anlamak biraz zordur zaten.

    ülkede, sanatta, mecmualarda ve diğer elit çevrelerde bir baskı oluşturduğu doğrudur. kendisine bu yüzden dönemin eserlerinde çok eleştiri vardır. bazı tarihçiler dönemin şartlarından dolayı bir diktatör ihtiyacı olduğunu savunur, bazıları ise abdulhamit'in güç sevdalısı olduğundan bahseder. tabii kendisinin ne düşündüğünü asla öğrenemeyeceğiz.

    abdulhamit'in tüm bu hoş gözükmeyen icraatları dışında çoğumuzun bilmediği bir kaç icraatından bahsetmek istiyorum;

    -abdulhamit döneminde siyasi bilimler fakültesi, hukuk fakültesi, güzel sanatlar fakültesi, yüksek mühendislik
    fakültesi, kız öğretmenler fakültesi, ticaret fakültesi gibi yüksek öğretim veren kurumlar açıldı.
    -ziraat bankası kuruldu.
    -ankara, kudüs, şam, bursa, eskişehir-kütahya, beyrut, afyon-konya, istanbul-selanik, şam-halep, hama, konya-ereğli ve hicaz demiryolları yapılmıştır. ben abdulhamit'in bu icraatına o dönemin osmanlısını düşününce hayran olurum açıkçası.
    -büyük şehirlere su tesisatı kuruldu ve terkos suyu devreye girdi.
    -Darülaceze bu dönemde kuruldu.
    -haydarpaşa ve sirkeci garları inşa edildi.
    -dünyanın ilk dişçilik okulu kuruldu.
    -şam'da tıp fakültesi, pekin'de hamidiye üniversitesi ve pariste islam külliyesi kuruldu.
    -osmanlı sigorta şirketi kuruldu. (çok geç kalınmış ama yine de yapılmış icraatlardan birisi)
    -mum ve kağıt fabrikası kuruldu.

    13 nisan 1909'da (rumi takvime göre 31 mart) istanbul hükümetine karşı bir ayaklanma çıktı. içerisinde mustafa kemal atatürk'ün de bulunduğu hareket ordusu isyanı bastırdı. fakat 2. abdulhamit'in bileti ittihatçılar tarafından kesilmişti. 27 nisan'da tahttan indirildi.
    2 ...
  12. 980.
  13. osmanlıyı yıkılmaktan kurtarmasının, daha doğrusu yıkılışı erteleyebilmesinin tek nedeni, herkese istediği toprağı vermesidir. ruslar, ingilizler, balkan devletleri ve araplar, hepsi de istediklerine kavuşmuştur bunun döneminde. hem de savaşmadan.

    osmanlının en bereketli (yani para eden) arazilerini, mülklerini kendi has hazinesine geçirmesi de size bir sey ifade etmiyorsa, anlamanız için daha fazla izaha gerek yok.

    günümüzde benzeri için;
    yunan adalarının işgal edilmesi,
    süleyman şah türbesinin kaçırılması,
    varlık fonu
    toplam borcun faizinin bile bütçeden fazla olması,
    v.s.

    3. abduşhamid zamanında gerçekleşti bunlar.
    0 ...
  14. 979.
  15. küme düşen takımı kurtarmaya çalışıp başaramayan başkan.

    2. mahmut ile ikisi yanlış zamanda gelmiş.
    1 ...
  16. 978.
  17. şu adama ciddi ciddi başarısız diyen tipler vallahi beyinlerinden şüphe etsinler.

    maliye yok, ordu savaşlarla bitap düşmüş, donanma zaten hak getire, dış siyasette ciddi kan kaybı yaşanmış ve akli dengesi olmayan bir padişahtan devralınan bir devlet.

    şu şartlarda adam şapkadan tavşan mı çıkartacak amk? devleti kmlerce büyütecek mi? bunu beklemek tam bir gerizekalılıktır.

    bu durumda abdülhamidin yapacağı siyaset yaparak çöküşü yavaşlatmak ve 'hilafet' sancağı ve 'türk' devleti hamiliğini kullanarak tekrardan bir şahlanış sağlamaktı.
    belli kesimde başarılı oldu belli kesimde maalesef olamadı.

    yani ligde kümenin dibinde 18. sırada bir takım alıp kümeden yavaş yavaş yukarı çekti çıkarttı kümeden ama gücü yetmeyip tekrar düştü.
    yapacak bir şey yok.
    yoktu.
    3 ...
  18. 977.
  19. zamanında, said-i kürdi ve Mehmet akif gibi kişilerin bile muhalefetine maruz kalan ulu hakan.
    0 ...
  20. 976.
  21. Köhne bizans'ın yıldız burcunda ikamet eden o baykustur.
    5 ...
  22. 975.
  23. Ey yüce Abdülhamid-i Sani, Allah seni ve hilafetini kuvvetlendirsin!
    4 ...
  24. 974.
  25. bana rte'yi hatırlatıyor. Hatta RTE benim gözümde üçüncü Abdülhamid.
    2 ...
  26. 973.
  27. kıbrıs,tunus,mısır ve karadağı savaşmadan veren padişahımsı.
    2 ...
  28. 972.
  29. hakkında henüz daha yeterince bilimsel çalışma yapılmamıştır.
    0 ...
  30. 971.
  31. Bir zat diyor ki "3. selim'in uğruna öldüğü reformları, 2. mahmud'un film gibi yenileşme hikayesi, abdülaziz'in tanzimat fermanı ve sonrasında ıslahat fermanı ile osmanlı tam belini doğrulttu derken abdülhamid'in sert yönetimi her şeyi berbad etmiştir"

    2 Mahmud yenilikleri baskı yoluyla yapmıştır aynı yolla Abdülhamid cumhuriyet kurumlarının atası olan bütün kurumları kurdu ilk sivil üniversiteleri kurdu, okul açtı bak bakalım Mustafa Kemal Enver Paşa Mehmet Akif kazım karabekir kimin açtığı okullarda okumuş?

    italya'dan fransadan kanunları çevirtti Abdülhamid tam bir Tanzimat padişahıdır.
    0 ...
  32. 970.
  33. Sevme anladık ama Mehmet Akifin veya filozof Tevfik in pişmanlıktan şiirler yazdıran sebepleri düşün anladın mı?
    iktidardan uzaklaştırınca 10 sene de devletin yıkıldığını hatırla adına anadolu'da
    Abdülhamid ki asker yaşatan diye türkü yazıldığını hatırla
    Kenya nın ıssız bir kasabasına adının verildiğini unutma doğu Türkistan a Habeşistana ne kadar yardım ettiğini bil, sonra konuş istediğin kadar
    4 ...
  34. 969.
  35. osmanlı döneminin en çok toprak kaybeden padişahı. abartılmış balon.
    hezeyancı anti-rasyonel kişilik. döneminde imparatorluk hasta adamdan ölü adama evrilmiştir. ne kızıl sultan ne de ulu hakandır.
    3 ...
  36. 968.
  37. abdülhamid'i iyilemek için türkiye comhuriyetini kötülemek gerekmediği gibi, abdülhamid'i kötülemek için de türkiye cumhuriyetini iyilemek gerekmez.

    olayı, osmanlı imparatoluğu'nun türkiye cumhuriyeti'ne evrilmesi olarak konumlandırmak bizi ön yargılarımızdan (daha doğrusu şartlandırılmalarımızdan) kurtaracaktır.
    1 ...
  38. 967.
  39. türkiye cumhuriyetinin temellerini atan kişilerin onun kurduğu okullarda yetişenler olduğu doğrudur. aynı zamanda o okullarda yetişenler tarafından indirilmiştir.

    bir rivayete göre "burun" ve "tahta kurusu" kelimelerinin gazetelerde kullanılmasını yasaklamıştır. sebebi "tahta kurusu"nun "tahtın kurusun" olarak anlaşılabileceğidir. "burun" kelimesinin neden yasaklandığını açıklamama gerek var mı?
    1 ...
  40. 966.
  41. ittihat terakkinin kendini yüceltmek amacıyla sistematik olarak kötülediği osmanlı padişahıdır, ama şu hep göz ardı edilir:

    türkiye cumhuriyeti'nin temellerini atanlar abdülhamid'in kurduğu okullardan yetişen kadrolardır.

    ikinci abdülhamid dönemi didik didik edilip layıkiyle anlaşılmadan, resmi tarih söylemini güncellemek mümkün değildir.
    6 ...
  42. 965.
  43. bu adama hakaret edenleri görünce bunlara küfretmemek için zor duruyorum.
    6 ...
  44. 964.
  45. Bir kumar oynadı, oynadığı kumar tutsaydı bu gün çok farklı şekilde anılacaktır. Tutmadı. Tarihi açıdan bakıldığı zaman iyikide tutmamış diyorsun. Sonuçta tarihi değiştirmek hiçbir zaman iyi değildir.
    1 ...
  46. 963.
  47. allah ona rahmet etsin.

    Bu adama çirkef demek, gökyüzünü çirkef ve yağmur suyunu pislik diye göstermekten farksızdır. - Necip Fazıl KISAKÜREK
    2 ...
  48. 962.
  49. yaptığı o çok büyük işlerin ne olduğu bilinmeyen osmanlı padişahı. 93 harbi, kıbrısın ingiltereye kaptırılması,1. meşrutiyet 2. meşrutiyet tunusun fransızlara kaptırılması ve adaların yunana kaptırılması 31 mart vakası bunun döneminde olmuş. Sonrasında takttan indırılmiş olup 23 karısıyla ölüp gitmiştir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük