bugün

louis althusser'in, marx'ın yabancılaşma kavramının bilimsel olmadığı gibi iddialı tezleri içeren ve marksizme katkısının şüphesiz olduğu kitabıdır. ilk baskısı sol yayınları'ndan çıkmıştır.
(bkz: popüler kültür)
devlet sınıflı toplumların bir ürünüdür, onu var eden güçler üreticiler ile üretim araçları üzerinde mülkiyeti bulunanlar arasındaki çelişkidir. kapitalist toplum da ise bu çelişki sermaye ile emek arasındadır. bu çelişki devletin egemen güçleri olan burjuvaların yararında olmak zorundadır. çünkü sermaye ancak gücünü bu şekilde koruyabilir.

her ekonomik sistem toplumun ekonomik ilişkilerini belirler, be belirleme ise sistemin var olan ideolojisini ortaya çıkarır. tüm toplumlarda bu egemen sınıfın ideolojisidir. çünkü üstyapıyı belirleyen altyapı(ki bu ekonomik ilişkilerdir) egemen sınıfların kontrolündedir. kapitalist çağda devlet aygıtını kontrol eden sermaye kendi ideolojisi olan idealizmi yaşamın her alanına uygulayarak devleti kontrol eder. işte bu durum emeğini satan işçiler arasında bilinçsizleşmeye yol açar. sermaye sınıfının bilincinin zorla toplumun tüm sınıflarına entegre etmek burjuvazinin yararınadır. egemen güçler bu yolla sistemin devamlılığını sağladığı gibi üretimin de istikrarını sağlar.

çağımız bilindiği gibi emperyalizm çağı. bu çağda tekelleşen sermaye dünyaya hükmetmek zorundadır. fakat sınıfsal çelişkileri artan sisteme bir de ulusal çelişkiler eklenmiştir. emperyalist çıkarların yol açtığı savaşlar, ulusal hareketler gibi durumlar sermayenin zararına olmuştur. kappitalizm gücünden düşmüştür. işte bu nedenle 2.emperyalist paylaşım savaşından sonra ilk zamanlarındaki hatalarından vazgeçmeye başlamıştır burjuvazi. işçilerin yaşam standartlarını yükselterek onların sınıf bilinçlerini etkilemiş, tüketimin yararlı bir şey olduğunu pohpohlamıştır. işte burada günümüz sermayesinin en büyük ideolojik aygıtı yani üstyapıyı kuran mekanizması ortaya çıkıyor; medya ve propaganda.

medyanın gücünü arkasına alan sermaye öyle bir propagandaya başlamıştır ki; tarihin sonu geldiği iddiaları ile ideolojik olarak sınıfların üstüne gitmiştir. durum ise şimdilik vahimdir. işçi sınıfının bilinci tamamen bulandırılmış ve uluslarası arenada yakında yok olacak bir sınıf olarak bahsetmeye başlamıştır. işte bu ideolojik saldırı devletin ideolojik aygıtlarının bir ürünüdür.

ideolojik aygıtlar ideolojik baskı unsurlarını meşrulaştıran kavramlardır. ordu, poils gibi meşru baskı araçaları kitlelerin üstüne bir balyoz gibi inerken, ideolojik aygıtlar olan medya, aile bunun iyi bir şey olduğunu kitlelere aşılar. fakat bunların işlemediği durumlarda ise ideolojik imdat çekiçleri yardıma girer. sermayenin krize düştüğü anda yarattığı kaos pek çok zaman faşizme dönüşmüştür. fakat o başka bir konudur.
hilmi yavuz'un yazısı için:
http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=539274
(bkz: devletin baskı aygıtları)
http://vakumist.blogspot.com/2008/10/dia.html
sinifli toplumun araci olan devletin hakim sistemi ve kendisini yeniden uretmek icin kullandigi aygitlari anlatan kitap. ayrica ithaki yayinlarindan cikan basimin baslangicinda bir nevi das kapitali okuma klavuzu diyebilecegimiz bir bolumde bulunmaktadir. *
althusserin devletin baskı aygıtı dediği polis ve askeriyeden ayırdığı devlet aygıtı.althusser bu deyimi kurum kavramına yakın bir anlamda kullanıyor.bu dia lar insanların düşünce ve davranışlarını biçimlendirmektedir. kendi deyimi ile ideoloji yi insanların vicdanına yerleştiren devlet aygıtı devletin ideolojik aygıtıdır. bunlar için önemli nokta, bunların kendi aralarında çelişik olabilmeleri ve bunun da hakim ideolojiyi yıkmak için olanak sağladığı dır. örneğin okul, aile, meslek örgütleri,...vb. althussere göre günümüzde egemen dia okuldur çünkü başka hiç bir dia çocuklara haftanın 5 günü günde 8 saat sürekli propaganda yapacak durumda değildir.