iclal aydın ın tuna kiremitçi için yazdığı yazı

    3.
  1. Başlık başıma kaldığından bu gudik yazıyı paylaşmak durumundayım. *

    adam önce kitapları topladı,
    kadın kapısı kapalı ağlıyordu,
    çocuk merdivenlerde zaman dursa istiyordu,
    bir ayrılığın üç dalıydılar.
    birikmiş ne varsa atma zamanıydı şimdi
    çocuk merdivenlerin basamaklarını saydı,
    saçlarını çözdü, bir daha ördü,
    kadın kapı kolunu tutmak, kapıyı açmak,
    adamın yanına gitmek istedi,
    adam resimleri ayırdı, bir ayakkabı kutusuna koydu,
    çocuk zile baktı,
    kadın duvardaki saate,
    adam açık olan pencereye,
    bir ayrılığın üç kahramanıydılar.
    zaman durmuyor, adam kalmıyor, kadın engel olmuyordu.
    zaman duramıyor, adam kalamıyor, kadın engel olamıyordu.
    çocuk boynundaki ipli anahtarla kapıyı açtı,
    çigili defterinin arasından kuruttuğu gelincik çiçeğini aldı,
    kadın balkon kapısını açtı,
    rüzgâr perdeleri uçurdu,
    adam açık pencereyi kapattı,
    masanın örtüsünü düzeltti,
    bir ayrılığın üç adımıydılar.
    adam gitti, kadın kaldı, çocuk büyüdü.
    şimdi gelincik bir ayakkabı kutusunda,
    siyah-beyaz resimlerle birlikte,
    ayakkabı kutusunun anısı çocuğun kilitli kalbindeler.
    bir ayrılığın üç resmiydiler,
    adam, kadın ve çocuk.
    perdeler, kapı kolu ve merdiven,
    bir ayrılığın üç şahidiydiler.

    9 yaşıma... ankara'ya...

    orijinal entry

    iki satır okuduktan sonra can sıkan , gudik yazı.

    adam bıdı bıdı
    kadın gıdı gıdı
    adam nihaha
    kadın puhahah

    al ben de yazdım iclal...
    seninkinden daha az ve daha mantıklı.
    176 ...
  2. 6.
  3. 17.
  4. Kulağımın içi kaşınıyor.

    Felaket.

    Önce azar azar başlıyor kaşıntı, geceleri.

    Sonra artıyor.

    Kaşımak da bir zor ki kulağın içini.

    Bir türlü geçmiyor.

    "Ne yapsam acaba?" diyorum.

    Günler geçtikçe daha da artıyor.

    Doktora gitmeye karar veriyorum. Arkadaşlarıma soruyorum "Tanıdığınız iyi
    bir kulak burun boğazcı var mı?" diye. "N'oldu ki?" diye soruyor
    arkadaşlarım. "Kaşınıyor kulağım" diyorum. "Uyuyamıyorum geceleri, kulak
    kaşınmasından!" Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi. "Çok iyi
    doktordur"
    diyor. "Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir."

    Gidiyorum doktora.

    Gözlüklü, şirin bir amca.

    Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor.

    Şaşırıyorum önce. "içinde kaşıntı var" diyorum. "Öyle büyüteçle ne
    anlayacaksınız ki?"

    "Yok" diyor, "Ben çoktan anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için
    bakıyorum." "Nedir?" diyorum doktora.

    "Eski sözler kaçmış kulağınıza" diyor.

    "Nasıl yani?" diyorum.

    "Kimin sözleri?"

    "Bakacağız" diyor.

    Sonra bir alet çantasından kocaman, ucu ince, cımbıza benzer bir alet
    çıkarıyor.

    "Yan durun. Kıpırdamayın" diyor bana. Biraz irkiliyorum.

    "Eski sözler" diyorum, "Ha?" Cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı
    acıtmıyor nedense.

    "Bir erkek sesi bu" diyor. Sanki bir uğultu duyuyorum.

    Cımbızı çıkarıyor kulağımdan. "Yalan kaçmış kulağınıza!" diyor doktor.

    Yalana bakıyorum.

    Küçücük bir şey gibi gözüküyor.

    "Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran bu muymuş? Hangi yalan peki?"
    diyorum.

    "Durun, bekleyin" diyor doktor. "Dikkatli olmamız lazım. Tekrar kulağınıza

    kaçabilir. Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız."

    Yalanı tüpün içine koyuyor.

    Kapağını da kapıyor tüpün.

    Serbest kalıyor yalan.

    "Seni seviyorum" diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden.

    "Yalanmış ha?" diyorum.

    Kulağım bile anlamış, kalbim hálá anlamıyor...
    53 ...
  5. 12.
  6. 1.
  7. adam, kadın onu severken güzeldi...

    çünkü kadın görüyordu adamın gözlerindeki çam ormanlarını. saçlarındaki afacan güneş sarısını...

    kadın büyütüyordu adamın kıvrılıp giden yeşil bir patika gibi gülüşünü...

    adam, kadın onu severken güzeldi...

    kadın, adamın omzuna rütbeler, göğsüne madalyalar takıyordu.

    olamaz bir kahraman çıkarıyordu erkeğinden.

    karşısına geçip bakıyordu...

    ve adam sanki sevildikçe daha da güzelleşiyordu.

    kadının gözüyle baktılar diğerleri de adama.

    daha önce hiç görmedikleri bir orman var diye düşündüler adamın içinde.

    düşündürdü kadın...

    çünkü gözlerini ödünç verdi onlara. kadının gözüyle bakıp adama, kadını kıskandılar hatta...

    hiçbiri bilemedi...

    erkeğe ne kadar büyük bir haksızlık ettiklerini bilemediler.

    cılız omuzlarının, zayıf göğsünün gürül gürül akan bir hayatı, alışık olmadığı bir dürüstlüğü kaldıramayacağını bilemediler.

    ama tanrı biliyordu. evet, bu yüzden sert rüzgârlar saldı üzerlerine...

    kim yürekli kim korkak, kim tenha kim kalabalık, kim sağlam kim çürük, kim güçlü kim zayıf, kim siyah kim beyaz, kim net kim şüpheli, kim olgun kim ham... fırtınalardan sonra hepimiz görelim diye...

    gördük...

    oysa bilmeliydi kadın. çünkü ihanetlerle örülü bir örümcek ağıyla kaplıydı erkeğin geçmişinin kapısı...

    ama yeni bir başlangıç sanıyordu kendini kadın.

    ama inanıyordu...

    kendisini, kadındaki erkeği, ikisinden oluşanı, sıfır noktası sayıyordu...

    artık daha iyi biliyor kadın; adam, kadın onu severken güzeldi...

    şimdi aynadaki kendi suretinde görüyor bunu...

    erkeğin dönüşünde görüyor.

    korkunç bükülüşünde, buruk çöküşünde görüyor bunu...

    kendi yazdığı kahramanın beyhudeliğine ağlıyordu belki de önceleri.

    üzüntülerden üzüntü seçemiyor, bazen hangisine üzüleceğini bilemiyordu.

    aynada büyük gözlerine bakıp gözlerimiz neden bu kadar büyük diye soruyordu bir kürt kadın. çok ağlayalım acılarımız çabuk geçsin diye mi diye boynunu büküyordu...

    artık ağlamaz kadın...

    ınsan sevdiğini öldürür evet. kadın da öldürdü nihayet...

    sevmeye sebep, sevmeye kudret elleriyle yaptı bunu...

    yaz geldi artık...

    son söz vaktidir şimdi; bütün sevenler için yalın söylüyor:

    mutluluk yürekli olana yakışır...
    29 ...
  8. 5.
  9. yanağındaki gamze kadar beyni olmadığını gösteren yazımsı..
    20 ...
  10. 9.
  11. iclal aydın kim kardeşim.. tuna kiremitçi' nin yeni ayrıldığı eşi. tuna kiremitçi kim kardeşim.. iclal aydın' ın eski eşi. ee bu yazı ona mı bize mi anlamadım ki. ben evlensem ve boşansam eski eşime yazdığım yazıdan kimsenin haberi olmaz ki. atıveririm kapı eşiğinin altından mektubu. işlerse onun kalbine işlesin. *
    17 ...
  12. 8.
  13. ayrılmaları bi yandan iyi oldu, üremeden çoğalmadan, dünyaya gelebilecek bir iclal-tuna meyvesinin nasıl bişey olacağını görmeden ayrılmaları iyi oldu. ama bi de işin diğer yönü var, ayrıldılar ve başka insanlarla görüşecekler, başkalarını sevecekler...etrafa çok fazla yayılıp, etki alanlarını genişletecekler.

    hangisi daha kötü bilemedim. hayırlısı olsun.
    15 ...
  14. 10.
  15. yeşil bir patika gibi gülmenin nasıl bişey olduğunu merak etmeme sebep olan yazı ki zaten ikinci satırdan sonrası çekilir çile değil. iclal aydın'ın sevgi pıtırcığı şeklindeki yazılarından biri. bir diğer zırva için;
    (bkz: uçak babama selam söyle)
    (bkz: götünden element uydurmak)
    10 ...
  16. 15.
  17. klişe kelimeler. iç bayan tekarlamalar. devriğin alası cümleler. ağlamaklı sesi kulaklırımızı doldurtan berbat üslup. vay be ne güzel yazdım ayarında bir son. al sana ucuz edebiyat örneği.
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük