bazen kalabalıklar ve namlu sesiyle kurulan cümleler arasında atlanabilecek, özellikle kulak verilmezse belki de hiç duyulamayacak olan sesleri dinlemek. dünya da yaşayan insan sayısı kadar düşünce, kitaplar dolusu önerme, milyarlarca yaşam tecrübesi, öğreti, bilgi varken, bazen hiç birisinin bir işe yaramadığı hissetmek ve gerçek olan ve öze uyan tek bilginin, yine kendi içimizde olması durumu, bir nevi mucizevi, varoluşsal yetenek.
ruh özgür kaldığında, düşünce samimi olduğunda, apaçık bir gerçeklikle ruha ayna tutulduğunda, ve istendiğinde duyulabilecek fısıltı şeklindeki iç cümleler. ki onlar gerçekten duyumsayabildiğimiz tek cümle formatıdır. diğer insanların ve bizim kurduğumuz konuşma cümleleri sadece ses dalgalarının çözümlenmesinden ibarettir. yazılı cümleler de önce görü işlemlerinden geçerek üst beyine ulaşır. oysa iç ses, hiç bir ara forma ihtiyaç duymadan, direkt ve sadece kendi benliğimizce algılanır.
sağaltılmış çevre, sessizlik, belki meditasyon, ya da bir yolculuk; belki hindistan a, belki olympos a yapılmış, ve yalnız gidilenlerinden. karar verme zorluğunda, sorulara cevap bulma darlığında, gerçeğin mecburiyetinde ve doğru olanı yapma isteğinde başvurulması faydalı olandır.
duygusal (eq) ve düşünsel (iq) zeka arasında kurulan dialoğu dinlemek, duyguların düşüncelere ışık tutması ve gerçeğin ruhun gözüyle görülmesi için kendimizden tavsiyeler almak.
varoluşçuluk felsefesinin ana teması olan anı örendir. kalıplaşmışlığın ve saptırılmışın dışında yepyeni kapılar açandır insana. özgürlük ateşini yakandır.
çoğu zaman duymazdan gelip kaçtığımız sestir. bir an gelir kendini öyle güzel duyurtur ki işte o an susturmanız imkansızdır onu. hayatınızın mutlaka bir döneminde o ses ortaya çıkacaktır. işte o gün verdiğiniz acıların hesap günüdür. diğer dünyayı düşünmek bile istemezsiniz o zaman. pskiyatrlar buna "yüzleşme" diyor.