baktığı, değer verdiği herşey toza dönüşen, ellerinin arasından rüzgara karışan insanın hissidir.. her hareketinizde düz, derin çizikler atmalarına sebep olursunuz.
çokça örselenmekten yarası beresi haddini aşmış, kabuk bağlamış ve kurcalayıp öte tarafa pisliği bırakılacak alelade bir zehirden farksız birinin eseri olan insanın söylemidir.
--ayrılık da sevdaya dahil--
yanlizlik
cakmak tasi gibi sert
elmas gibi keskin ne yanina donsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapini bir calan olmadi mi hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kugu boynu
parmaklari uzun ve ince
simsicak bakislari suc ortagi
kacamak gulusleri gizlice
--attila ilhan--
sahi bir ara televizyona çıkıp çay bardağı yiyen tipler vardı. onların söylemesi olası cümledir bu. zira cam sindirilebilir bir şey değil. belki de iç kanamadan hakkın rahmetine kavuşmuşlardır bilemiyorum.
Rengarenk oluşumlara , yanılsamalara , iyi veya kötü özgünlüğe götürür insanı , battıkça yarayı deşen, kabuk tutmasına fırsat tanımayan cam kırıkları. sarhoşluğum uyuşma isteğimden , denize hayranlığım ahenkle dans edişinden saplanan kırıkların, bir dakika sadece bir dakika için bile olsa eskilere dönsem, hani renklerin daha net olduğu, gülümsemek ve ağlamaktan ibaret sandığım hislerin dışavurumunu, hissiz olmak için yalvarmadığım zamanlara, gri yoktu hani, puslu değildi uzandıklarım. kurban mıyım katil mi içimdeki seni öldürsem ben senin kurbanınım , aynı anda hem katili hem kurbanı oynuyamam , aynı anda iki şey olamamak tüm bunların nedeni. kusayım o zaman tüm insanlığı, karşılamayacağım beklentileri kusayım, alıp başımı gideyim, kendimi sığdırayım bir sırt çantasına, sahte hoşçakal ve görüşürüzlerle boğayım ruhumu ve gideyim.