bir suikast sonucu beyninin sağ lobu yaralanmış, bunun sonucu olarak (svo)sol hemipleji olmuş, sesi gerçekten kıyak türkücü, arabeskci.hemiplejiden kurtulması için acil olarak alanında uzman bir fizyoterapist tarafından, rehabilitasyon programına alınması gereken kişi.
birileri imparator dediği için hayatı boyunca bu madalyanın boynunda yarattığı izleri taşımaktan yorulmuş etmiş bir adam.
kendisi, ibrahim için şunu demiştir zaten; "ben inşaat işçisi ibo'ydum, ibrahim bey oldum, açılmayan kapılar açıldı"
daha özet ne kadar geçilebilir ki bu laftan sonra...sen hem adama iki üç şarkı söylediği için imparator diyeceksin, hem de başından vurulduğu zaman "hak etti amın oğlu" diyeceksin. sence adam kötüyse, bunda senin katkın olmadı mı yani ?
tanım: türkiye diye bilinen topraklara bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi yorumcu.
öncelikle bu yazdıklarıma başlamadan önce benim ve ismi geçecek olan arkadaşın başına birşey gelirse hepinizi .... lan ben neyse.
benim çocukluk arkadaşım var. şuanda ibrahim tatlısesin terapi gördügü hastanede çalışmaktadır. ibrahim tatlıses için 5 inci kat komple kapatılmıştır ve 5'inci kat silahlı adamlar tarafından korunmaktadır.ibrahim tatlıses hastaneye giriş yapmadan önce büyük oglu ahmet tatlı hastane personelini topluyor ve konuşmaya başlıyor " bana bakın ben ahmet tatlı ibrahim tatlısesin ogluyum herkes ona göre davransın " diyerek baştan göz dagını vermiş bulunuyor. ido tatlısese ise hiç girmeye bile luzum görmüyorum. tatlıses terapi yapılırken saga sola küfürler yagdırmaktadır. özeliklede korumalarına agır küfürler söylemektedir. o hastane şuanda hasta kabul etmemektedir.
arkadaşım şuan çalışan personellerin hepsinin ciddi bir tehdit altında oldugunu söylemektedir. en ufak bir hatada tatlısesin hışmına ugraya bilirsiniz diye söylüyor. korumalar her an ellerinde silahla karşınıza dikile biliyor diyor. şimdi o arkadaşlardan herhangi birine zarar gelirse bunun hesabını kim soracak ve kimden soracak. bu arkadaşların tedirgin oldugu insan bir sanatçı ve imparator lakaplı. benim şimdilik yazacaklarım bu kadar. gelişmeler ile gene burada olacagım.
not: en başta yazdıgım başıma birşey gelecekse olayına gelince. şuan o hastaneye basın alınmıyor ve ibrahim tatlıses hakkında bilgi sızdırılmıyor. ben birinci agızdan size anlatıyorum. ayrıca ibrahim tatlıses arkadaşa "allah cezanı verecek"bile demiştir.
bırakmadılar adamı milletvekili olsun haberini bile çıkartmıyorlar yazıklar olsun.ibo iyileş kalk sen milletin kalbinde tüm milletvekillerinin üstünde en milletvekilisin.Yalan dolan zaten sana yakışmaz boş ver bunları .Acil şifalar dualarımız seninle.
bazı insanlar cahilliğin tamamen okuma-yazma bilmemeyle veya bir diplomaya sahip olmamayla alakalı olduğunu düşünüyor ve yanılıyorlar. elbette okuyan insan daha bilinçlidir, bazı şeyleri görmesi daha kolay olur. ancak bir de işin aile yönü var. aile gerçekten çok önemli. insanlar değer yargılarını, ahlak ilkelerini, doğruyu yanlışı ayırt etme yeteneklerini çok küçük yaşta henüz okula bile gitmeden ediniyorlar. insan, o çağda iken iyi bir aile içi eğitim almaz ve tutarsız bir çevrede yetişirse kafasında çarpık bir fotoğraf oluşur hayat hakkında. bir de pek çok konuda aç kalırsa, ileride bir gün her şeye sahip olduğunda doymak nedir bilmez.
bu kişi hakkında ne biliyoruz? bir mağarada doğduğunu. kendisi söylüyor. ve bunu her söylediğinde de bundan utanmadığını haykırıyor. zaten onu bununla suçlayacak değiliz. sadece bu bilgiden neye ulaşabiliriz peki? bu kişi ailesinden muhtemelen sadece hayatta kalmaya yetecek kadar destek gördü. o şartlarda doğup büyüdüğüne göre eğitim gibi konular fazla lüks kaçar. bu doğal bir şey. bir kusur değil. kusur bir çok kurumda aranabilir. en son bakılacak yer kişinin ailesi olurdu. kontrolsüz şekilde çocuk yapmakla bile suçlanamazlardı çünkü bu da devletin sorunu olurdu. bütün bunlar başka problemler.
bu kişi anladığımıza göre öyle zorluklar yaşamış ki rahata erdiğinde, güç kazandığında öfke ve nefretle adeta hayattan intikam alma yoluna gitmiş. bir insanın hangi acıları çektiğini bilemeyiz. bir insanın hangi çukurlara düşüp çıktığını, nasıl bir cehennemden kaçtığını da. o nedenle sonuca bakarak hiç kimseyi bütünüyle suçlu görmeye hakkımız yok. nasıl zaferler ve gururlar bizdense bütün sakatlıkları da toplum olarak biz var ediyoruz. ve her şey birbirine bağlı. kimsenin kendini bütün olan bitenden soyutlaması mümkün değil. bu kişinin yerinde biz olsak da benzer davranışları sergilemeyeceğimizin bir garantisi yok. ama bu demek değil ki zorlukları yaşayan bir insan böyle davranmakta haklıdır. işte bazılarımızın büyük yanılgısı bu. oysa suçu övmek suç işlemekten daha kötüdür. suç olur ve biter. pişman olma hakkı vardır. affedilme olasılığı vardır. ama suçu övmek çok daha ağırdır. fikirdir ve göze batmaz. ama bulaşıcıdır. zihinler arasında yayılır. ve onunla savaşmak güçtür.
problem, bu kişi ile ilgili bazı insanlarda bulunan algı. belki de insanlar kendi hayatlarıyla onun yaşadıklarını özdeşleştiriyor ve sahipleniyorlar. aileden zengin biri gidip bir uçak alsa diyelim ki, lafı olurdu. denebilirdi mesela, -vay be uçak almış kim bilir nasıl vergi kaçırıyor. ama sonradan "yırtmış" biri uçak aldığında buna benzer çatlak sesler pek azdır. baskın ses der ki, -helal olsun koçuma, yakışır. tepkide neden böyle bir fark olduğunu anlamak zor değil. biri dün bizdendi, bugün bizim olmak istediğimiz gibi. diğeri dün de bizden değildi şimdi de değil. toplumda şöyle bir tutarsızlık var. hem zengin olmak isteriz hem de zengin olan kişinin mutlaka bir defosu olmalıdır diye düşünürüz.
hangi suçu işlemiş olursa olsun, insan hayatının kutsallığı nedeniyle ölmesini istemek insanlıkla bağdaşmaz. yaşaması, iyileşmesi için dua etmek ise keyfidir. bu konuda fikir beyan etmemek de ayıplanmamalıdır.
fikrime gelince. kendisi benim için sadece toplumsal bir inceleme konusu. kendimize dair bir gözlem, bir deney düzeneği. bunun ötesinde bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. sanatını bir kenara koyarsak tabii. o konuda tartışmak gereksiz.
görmek isterdim ki, urfa'da oxford olmadığı için okuyamadığını söyleyen bu kişi durumu iyi olduğunda hadi kendisi okumaya girişmedi onu geçelim en azından doğduğu yerdeki maddi sıkıntılar nedeniyle okula gidemeyen, üniversite kazanamayan çocuklar gençler için bir şeyler yapsın. ama laf olsun diye değil. elindeki imkanları gerçek anlamda kullanarak. bu işin üstüne giderek. yoksa orada burada oxford meselesini açmak bir işe yaramıyor. istese her sene onlarca sanatçı ile yardım konserleri, geceler, programlar yapar bir sürü para toplar; bir vakıf kurar işleri organize şekilde idare ettirir ve hiç olmazsa bölgesindeki, memleketindeki çocuklar için bir şey yapmış olurdu. işte bunu görmeyi isterdim. bu benim bu topluma inancımı daha da artırırdı. bunlar ne yazık ki gerçekleşmedi. ve bunda toplum olarak bizim de suçumuz var. aynaya iyi bakalım. böyle olsun istedik biraz.
hastanede yürümeye çalışırken dengesini kaybedip düştüğünü ve kafasını çarptığını öğrenince, kendi kendime bir kez daha, "ne oldum dememeli ne olacağım demeli" atasözünü mırıldandım. sen ki canlı yayınları basıp çalıştırdığı adamlara hakaret eden, işlerine son veren, istediğine topuktan sıktıran ibo, birinden yardım almadan yürüyemeyecek duruma düş. hey yavrum hey, oysa insan ne kadarda küçükmüş, ve ne kedarda büyüklenirmiş.
şu 3 ay içinde çok şey öğrendiğini düşünüyorum. insan güçlü görünmeye çalışan zayıf bir mahluktur. bunu öğrenmiştir. tevazu nerede biz neredeyiz, biraz bu tip olaylar başımıza gelmeden bunun cevabını aramalıyız, yalnız kaldığımız zamanlarda.
günümüz apaçilerinin yakın atalarıdır kendisi.arada ismail yk gibi kültür aktarcısı olsa da türkiye de apaçi uygarlığının , medenileşen toplum üzerindeki müthiş sancılarını sokan bu insan evladıdır. insan evladıdır diyorum ama anası bunu doğurmamış s..mış evet hatta fosil bakiyeleri hala araştırmacılarını beklemektedir.
tonlarca para kazandı yetmedi hala kazanmak istedi ,işi ticarete götürdü sonra çıkıp hizmet veriyoruz dedi . ulan sana mı kaldı hizmet vermek.bu gün sen bir ibrahim tatlıses olmasaydın , mecidiyeköy civarında simit satan bir adam olsaydın senden iğrenir elinden simit almazdım be.
milletimiz hakikatten geri kalmış olmasaydı varoş mahallesinin dar sokaklarında dört gözlü şahinlerde allah belasını veresice sabuha şarkısı çalmazdı. yerine anlasanaa anlasanaa sesleri yükselirdi ,ilhan iremden.
biz bu adamın şarkılarıyla büyüdük evet . izmirli diplomat bir ailenin kızı bile olsan sen , hayır hayır ben öyle büyümedim diyemiyorsun ne yazıkki.işte biz bu aptal saptal kişilği bozuk , hanzo kılıklı adam ın kapladığı yer dolayısıyla elin amerikan bebesi you take my self, you take my self control diye şarkı söylerken bize de sabuha kaldı işte .
hastanede çig köfte reklamı çekecek olan adam. ayrıca şuan kaldıgı terapi merkezinde ki odasını çalgı aletleri ile doldurup şarkı söylemeye çalışan adam. birde hastane kendisinden hiç bir ücret almayacakmış, onun sayesinde terapi merkezinin reklamı olmuş ve terapi merkezi bu sayede sgk lılarla sözleşmesini iptal edip tamamen özel hastalara bakmaya başlayacakmış. son bir nokta ibrahim tatlısesin hastane masraflarını mizisyenler dernegi gibin bir dernek karşılamış eski para ile 300 milyar imiş.
doktorları yeni bir açıklama yaptı, merak edenler için, günlük işlerini gayet rahat yapıyor, konuşuyor ve çatır çatır şarkı söyleyebiliyor, sol kolundaki sorun da bitmek üzere.
