ankara'da hukuk fakültesi'nde okuyan arkadaşlarımın evine arka arkaya üç kez hırsız girmişti. arkadaşlar evde hırsızın ne çalmaya çalıştığını/çabaladığını düşününce de şöyle bir kanıya varmışlardı: hırsız guinnes rekorlarına oynuyor.
eve girdiğini duyduğum anda kapıyı bacayı kitleyip eve hapsedeceğim hırsızdır. bozuk sifonu tamir etmeden, muslukları tamir etmeden, anteni ayarlamadan, peteklerin su sızdırmasına çözüm bulmadan bir de o pis ayaklarla eve girdikten sonra 2 haftadır temizlenmeyen evi temizletmeden, lavobada biriken bulaşıkları yıkamadan dışarı salmayacağım hırsızdır. buyursun gelsindir efendim.
sanılanın aksine karlı bir iştir ve yanlışlıkla değil planlı olarak yapılır.
hatta hırsız girse para bırakır veya hırsız girse evde fark etmeyiz yabancı biri daha olduğunu diye geyik yaparken birden kendinizi soyulmuş bulabilirsiniz.
hepimizin unuttuğu detay o pislikten yaşanmayan, bira şişesi kokan ve makarnayla beslenilen evde aslında bir hırsız için oldukça kaliteli hazineler vardır.
sonra bilanço ağır olur tabi , kısa günün karı 3-5 laptop, 3-5 fotoğraf makinesi, telefon, çeşitli enstrümanlar ve bilimum teknolojik edevat.
eh hırsızlar da işini biliyor bir aile evine girse bulacağı 10 yıllık bir masaüstü pc, bir adet dandik dijital fotoğraf makinesi, bir de taşınamayan bir tv veya buzdolabı cinsinden şeyler olacaktı. en akıllıcası değil mi öğrenci evi aslında?