tüm türkiye nin sesi olmuştur, sonuna kadar da haklıdır. kimse kızmasın ve darılmasın son noktayı koymuştur. özellikle de şu sözleri olayı bitirir cinstendir.
--spoiler--
düşünebiliyor musunuz?..
sabaha karşı telefonunuz çalıyor ve haber veriyorlar.
"eşiniz öldü. gelin cenazeyi alın.."
"nerde, nasıl, ne zaman?.."
"sabaha karşı bir bekar evinde ölü bulundu. polis soruşturuyor.."
ne hale gelirsiniz?.. ne düşünürsüz?..
ne olursunuz?..
--spoiler--
--spoiler--
yarın o bebek aklını başına toplayacak yaşa geldiğinde "baba bana annemi anlat" diyecek?..
ne anlatacak ilker yasin?.
gencecik, hayat dolu karısı, 18 aylık bebeğinin annesi beklenmedik şekilde ölmüş.. ona mı ağlayacak ilker yasin.. yoksa bir bekar evinde, sabaha karşı kanında tonla alkolle ölü bulunmuş, ona mı çıldıracak?..
empati, mempati.. hadi kendinizi ilker yasin'in yerine koyun dostlarım..
toplumumuz asıl mankenler seçtikleri adamdan tek başına çocuk yaptığında , şöhret olmanın belli isimlerin altına yatmakla olduğunda , 40 yaşındaki çoluk çocuklu kadınların bile genç kız gibi davranıp yasak aşk yaşamak peşinde koştuğunda, 70lik dedelerin sübyanları taciz ettiğinde iğrençleşti. sonra çocuklarımızın niye psikolojisi bozuk, neden intiharlar arttı diye gezeriz ortalarda. anne ve eş figürü çok farklı şeylerdir. ve bunu ihmal etmek ne aşkla açıklanır ne anlık zevklerle.
tek gecelik ilişkiler de artık aşk oldu, tercih oldu. allah sonumuzu hayır etsin. aynı arkadaşlar, öldü diye pkklı kürtlerin arkasından da konuşmasın o zaman? ölüm herşeyi silse.. tabi ya siz kendinize göre haklısınız.
ama bence insanların her konuda belli sınırları olmalıdır.
hıncal uluçun yazısı mı? tabi en son yorum yapabilecek kişidir, ona düşmez. ama haklıdır.
ölüm dışında içinde her türlü pisliği barındıran yazıdır.
bir kadın ölüyor, geride gözü yaşlı bir aile ve küçücük bir bebek bırakıyor. genç yaşta hayatına veda ediyor. ölüm sebebi ne olursa olsun, nerde ölmüş olursa olsun bu gerçekleri değiştirebilir misiniz? görmezden gelebilir misiniz? üstünü çizebilir misiniz? evet. değiştiremeseniz bile gömezden gelenleriniz mevcut. hıncal uluç gibi.
ya bu kadın öldü anlıyor musunuz? ne zamandan beridir başkalarının hayatını sorgulama lüksüne sahibiz allah aşkına? bize düşmüştü değil mi insanların yanlışlarını irdelemek? asla kendini savunamayacak bir insanın arkasından demediğinizi bırakmadınız. ne orospuluğu kaldı ne de anneliği. o saatte orada olması bizi ilgilendirmiyor, o adamla aralarında geçenler bizi ilgilenmiyor. o kadar kötü niyetlisiniz ki bu olayda sadece defne joy foster'i suçluyorsunuz. sebebi, kadın olması. sebebi; evli bir kadın olması.
ahmet altan'ın oğlunu hiç sorgulamak aklınıza geldi mi? ama pardon o erkekti değil mi? yanlış bir şey yaşadıysa bile elinin kiriydi, erkek için önemli değildi!
ifadesinde diyor ki; ikimizde alkollüydük ( doktorların raporlarına göre defne joy foster in kanında yüksek dozajda alkole rastlanmış) bu durumda belki de ( belki sözcüğü bu cümleye fazla ama neyse) sarhoştu. sarhoş ve kendinde olmayan evli ve çocuklu bir kadını evine bırakmak yerine kendi evine getirmesi (üstelik gecenin bir yarısı) çok iyi niyetli bir davranış değil mi?
ifade verirken evinde ölmüş bir kadın için '' aramızda yakınlaşmalar oldu'' demesi çok iyi niyetli öyle değil mi? defne joy foster fenalaştığında defne'yi doktora yetiştirmek yerine gecenin bir yarısı sokaklarda doktor aramak çok akıl karı zaten.
arabası yok mu bu adamın merak ettim ben? araban yoksa taksi çevirirsin. onu da yapamıyorsan 112'yi ararsın. ama pardon sen ahmet altan'ın oğluydun medya doluşurdu evinin önüne ne gereği vardı değil mi?
takılıp kaldınız amına koyim o geceye. ne yaşandıysa yaşandı kimi ilgilendirir, kime ne? çok içmişmiş de sarhoşmuş, gecenin bir yarısı oada ne işi varmış, sanane? tutup sikeceksin böylelerini. fazla merak iyi değil.
herkesin eğrisi doğrusu kendine. kimseyi eleştirme ve yerme hakkınız yok. saçmalayıp durmayın lan. size mi düştü namus bekçiliği? sizler çok doğru düzgün, ahlaklı, örnek insanlarsınız bütün tepkinizin sebebi bu biliyorum ben. sizi gidi yobazlar, dedikoducu mahalle karıları sizi.
gerçek hiçbir zaman görünen değildir diyeceğim ama kimse söylüyorsun ki bunları allasen...
içimizdeki ahlak bekçilerinin gün yüzüne çıkması, acı bir şekilde hemde. hıncal uluç gibi biri ahlak dersi vermek istemiş. aferin iyi demiş, "ben dobrayım arkadaş" demiş.
öyle durumlar vardır ki, doğruları söylemeniz veya yazmanız etik değildir. misalen, çirkin bir insana "çirkinsin" demek, doğru bir hareket değildir. demekki göte göt demek yerine, götü görmemek daha doğrudur bazı durumlarda.
bana göre, ölü birini çekiştirmenin bir kaç boyutu vardır. ilki, ölen kişidir. öldüğü için söz hakkı düşse bile, bunu yapamayacak durumdadır. kendini savunamaz.
ikincisi, yakınlarıdır. yakınları, çocukları ve eşi. bu insanların acısını kat be kar artırır, ölünün ardından konuşmak.
üçüncüsü, kötü örnek olmaktır. yapılan hataları anlatarak, etrafta konuşmaktır. kötü bir örnek teşkil eder, o kişiyi sevenler açısından bakarsak.
dördüncü ve sonuncusu, içimizdeki günahsız kimse ilk taşı o atsındır. sırf ünlü ve göz önünde olduğu için, defne'yi gereksiz yere eleştirdik. halbuki ünlü olmadığı halde, türlü işler karıştıran onca insan var. herkes önce biraz kendine baksın, sonra başkalarını eleştirsin. kimse masum değildir ve lüzumsuz ahlak bekçilerine ihtiyaç yoktur.
bu toplumda doğruyu söyleyebilen dobra yazarlara ve aydınlara elbette ihtiyaç var ama bu gerektiği yerde ve zamanda olursa takdir edilir.
defne joy ile alakalı yazdıkları, yılmaz özdil'in yazısının konuyla alakalı yazısından sonra en gerçekçi, en akil yazıdır gözümde. tebrik ederim hıncal uluç'u.
reyting için bir dalına bir mıhına, bir dramına bir başka bilmem ne tarafına vuran, ölüm üzerine reyting kovalayan ve peşine milyonları takan duygu sömürücüsü emperyaller yerine gerçekleri takır takır tokat gibi vurmuştur.
kendisini bu konuda eleştiren koyun sürülerini empati yoksunu adlederim. umarım bir gün eşinizi başka biriyle bir gecelik aşk yaparken ölü bulmazsınız her şeye rağmen.
ufacık çocuğa büyüdüğünde annesinin/babasının böyle iğrenç şekilde öldüğünü açıklamak zorunda kalmazsınız umarım.
eşinizin yaptığı pisliği milyonlar konuşurken, erkeklik/kadınlık onurunuz yetmiş milyonun ayağının altında kalmazsınız umarım.
eşinizin cenazesine giderken aslında aldatılırken siz öldüğünü öğrenmezsiniz umarım.
umarım insan doğduğunuz şu dünyada, kendinizi insan gibi hissedecek şeyler yaşarsınız da sonra amcık amcık konuşmak zorunda kalmazsınız.
o sebeple, bol keseden atıp tutuyorsanız bi siktirin gidin amk.
allah rahmet eylesin. günahı kendine, acısı en çok eşine ve çocuğuna.
making love yaparken başlarındamıydın? diye sorasım geldi yazısını okurken. madem bilmiyosun boşanmış mı değil mi, merak da etmedin çoook araştırmacı bi gazatecilik örneği sergileyip bu yazıyı yazdın, kocasını da çocuğunu da çok düşündün ya hani, acaba senin bu mahallenin dedikoducu teyzesi tavrındaki belirsizlikler üzerine kurulu bu yazını "o" koca okuduğunda, neler düşündü senin hakkında be adam.
defne joy foster'ı kuzenlerimin vakt-i zamanında izlediği sihirli annem adlı diziden tanıyorum. oyuncuğulu süperdi, gençti, güzeldi. öldüğü gece bekar bir yabancının evinde olabilir, eşini aldatmış olabilir ya da olmayabilir. ancak türkiyenin en çok izlenen dizilerinde rol almış, sunuculuk yapmış ve çok ta iyi yapmış bir insanı sen " kocasını aldattı orospu, öldü iyi, su testisi su yolunda kırılır" şeklinde anamassın. belki özel hayatı problemliydi, belki kocasıyla altı aydır konuşmuyor, belki sarhoş olduğu için ne yaptığının farkında değildi, ya da farkındaydı. bu kimi ilgilendirir ki? neden ilgilendirir? herkes yaptığından sorumludur, gittiği yerde herkes yaptığının hesabını verecek zaten. sana ne?
zaten uludağsözlük te yeteri kadar troll yazısı okuyup ta söverken bir de yazar troller çıktı başımıza. zaten yazılarını da okumazdım tv de de görsem kanalı değiştirirdim, iyice nefret ettim şimdi. ve tekrar soruyorum;
sana ne ?
bu kadar okumuş bir adamın, ataerkil kafayla, 'erkektir yapar' ama kadın onun evine gidemez hayat bakışıyla anlaşılıyor ki bu adam bunca yıllık hayatında hiçbir şey öğrenememiş, dar fikrinden kurtulamamış, gencecik bir kadının ölümünü bahsettiği 'mahalle baskısı'nı aslında kafasında kendisi kurdurarak ve kelimelerine uygulayarak yanlış kelimeler sarfetmiş, bu beyinle daha çok küfür yiyecektir.
edit: http:// vimeo.com/19572852 hıncal uluç'a açık mektup.
ahlaki değerlendirmlerinde haklı tarafı olan ama erken yazılmış bi yazı. olayın tazeliğiyle böyle bi yazının deprem etkisi yaratması gayet normal olmuştur.
fuhuşa evet, duygusal bir yakınlaşmaya su testisi muhabbeti.
kaç yaşına gelmiş adamsın, tüm türkiye tanıyor seni, aydın olarak biliyor. ne gerek var böyle dramatik bir olay üzerinden prim yapmaya çalışmaya? ne gerek var böyle olaylarla gündeme gelme çabasına?
bunları söyleyenin hıncal uluç olduğuna görmeden asla inanmazdım. yazıklar benden sana gelsin hıncal...
içinin çamurunu kalemiyle akıtan adam o. başkalarına böyle yorumlar yazarak kendi yaptığı şeyleri kamufle ediyor, herkes önce bir kendi hayatına baksın. defne joyun yaptığı doğru yada yanlıştı bu kimseyi ilgilendirmezki. ortada bir ölü var sonuçta o ölüye saygı duyulması lazım.
popülizmden başka bir şey değildir. zamanında "baktım olmuyor, hemen bir sezen yazısı yazıp durumu kurtarıyorum" demiştir kendisi. yani kendini gündeme oturtmak için tüm yolları denemektedir. hatta ölen kişinin arkasından "su testisi su yolunda kırılır" bile der hıncal bey kıyametler kopacağını bile bile.
yoksa yılların yazarı gerçekten de bu kadar cahil midir? elbette hayır. ama bir zamanlar sezen aksu'dan da yüzyılın ayarını almıştır hıncal uluç. bugün de geçerli olan* şu cümlelerle:
"Bilen bilir, ne kadar canım yanarsa yansın, ne denirse densin, ne olursa olsun konuşmak cevap vermek adetim değildir... Ama sen zalim bir insansın Hıncal..."
malumun ilanı. tabi şimdi hemen ölünün arkasından böyle şeyler denir mi diye verip veriştireceksiniz. ölülerin arkasından olumsuz hiç birşey söylenmemesi ilkesi geçerli olsaydı tarih iltifatlar üzerine kurulu methiyeler tarihi olurdu.
günümüz tartışmalarından devam edersek meşhur kanuni'yi ve hürremi konu alan dizi osmanlı padişahının özel hayatı didik edilince sanat dün olan konuşulunca günah bu kadar çelişkiyi üzeinizde barındırmayın. tutarlı olun. Defne joy'un kocasının yerinde olmak istemezdim birileri soruyor ahmet altan niye cenazeye gitmedi diye asıl sorulması gereken kocası nasıl o cenazeye gitti hele poliste duygusal yakınlaşma ifadelerinden sonra. Allah kimseye böyle bir durumu yaşatmasın.
Uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan, CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay'ın kardeşi Mustafa Fehmi Okay, Çırağan Oteli'nde ünlü bir manken hanımla 20 bin lira karşılığında beraber olduğunu söylemiş... Hanımın adını vermeyelim. Fakat bu hanımın bu boyutun inanmak istemiyoruz. Aslına bakarsanız hiçbir manken böyle "kaka" şeyler yapmaz. Tevatürdür. Kendisi, dedesi yaşında bir adamla düzeyli bir birliktelik yaşamış ve öpücüklü resimler de çektirmişti... Demek ki "düzgün" bir kızdır. Aynı hanımın Etiler'de gene bir fuhuş ve uyuşturucu operasyonunda basıldığı ve eski sevgilisi olan dede tarafından polise "rica edilerek" kurtarıldığı dedikodusu da kesinlikle yalandır! Dedeyi de torunu da tenzih eder, ikisinin de yanaklarından öperiz. "
yukarıdaki "dede" kim sizce? bu ne lan? bu ne biçim çift standartlılık.. ahlak anlayışına gel.