47 - Ey israiloğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48 - Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.
49 - (Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
50 - Hani bir zamanlar sizin için denizi yarıp, sizi kurtardık da Firavun'un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp duruyordunuz.
51 - Hani bir zamanlar Musa'ya kırk gecelik vaad verdik de sonra siz onun arkasından buzağıyı put edindiniz ve o halinizle zalimler idiniz.
52 - Sonra yine de sizi affettik, artık şükretmeniz gerekiyordu.
53 - Ve hani bir zamanlar Musa'ya o kitabı ve furkanı verdik, gerekirdi ki, doğru yolda gidesiniz.
54 - Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir.
55 - Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız." demiştiniz de bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız.
56 - Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardından yeniden diriltmiştik.
57 - Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.
58 - Hani bir zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size, hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da arttıracağız" dedik.
59 - Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Biz de kötülük yaptıkları için o zalimlere murdar bir azap indirdik.
60 - Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de "asanla taşa vur!" demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.
61 - Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın." dediniz. O da size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır." dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.
62 - Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.
Allah-ü Teâlâ, “Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?” buyurdu. O da, “Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve Seni zikrettim” deyince, Allah-ü Teâlâ, “Namaz, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekât, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?” buyurdu. Hazret-i Musa, “Ya Rabbi, Senin için olan amel nedir?” dedi. Allah-ü Teâlâ, “Sevdiğimi Benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?” buyurdu. Hazret-i Musa, Allah-ü Teâlâ’nın sevdiği amelin, O’nun dostlarını sevmek ve düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı. Demek ki, sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alametidir. Mümtehine suresinin, “ibrahim ve ashabı, kâfirlere, ‘Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Siz, bir olan Allah’a inanana kadar, aramızda düşmanlık olacaktır’ dediler. Bunların bu güzel halleri, size örnek olmalıdır” mealindeki 4. âyeti gösteriyor ki, iman sahibi olmak için, bu düşmanlık şarttır ve Allah düşmanlarını sevmek, imanı yok eder. Burada anlamamız gereken, Allah’ın (c.c.) dostuna dost, düşmanına düşman olmaktır. Kimdir Allah’ın dostları? Âlemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.a) ve O’ndan sonra O’nu temsil eden velayet yolunun rehberleri başta imam Ali (k.v.) olmak üzere Ehl-i Beyt’tir ve Allah’a (c.c.) iman eden tüm Müslümanlardır. Allah’ın düşmanları kimdir? Müslüman olmayanların tümü Allah’ın düşmanıdır. Al-i imran 19. ayette, “Allah katında tek din islam’dır” diye buyurulmaktadır. Yine Al-i imran suresi 85. Ayette, “Kim islâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır” diye buyurulmaktadır.
Hz musa (a.s.) zalim firavunun hakkından gelmiş bir yiğittir.
--spoiler--
" Hazreti Musa, bir gün bir başına dağları dolanırken, uzaktan yoksul ve yalnız bir çoban gördü. Çoban dizüstü çökmüş, ellerini semaya açıp dua etmekteydi. Bu durum Hz. Musa'nın çok hoşuna gitti, ama yaklaşıp da çobanın duasını duyunca şaşırdı.
Çoban, Rabb'ine şöyle yalvarıyordu:
Kurban olduğum Allah'ım! Seni ne kadar severim, bir bilsen. Ne istersen yaparım, yeter ki Sen iste. Sürüdeki en yağlı koyunu kes desen, gözümü kırpmadan keserim Sen'in için. Koyun kavurması güzeldir Allah 'ım! Kuyruk yağını da alır pilavına katarsın, tadından yenmez olur.
Hz. Musa duaya kulak kabartarak çobana yaklaştı.
Çoban, duasına devam ediyordu:
Yeter ki Sen dile, ayaklarını yıkarım. Kulaklarını temizler, bitlerini ayıklarım. Ne kadar çok severim ben Sen'i. Sana çok hayranım.
Duydukları karşısında Hz. Musa öfkeden küplere bindi, bağıra çağıra kesti çobanın duasını:
Sus, seni cahil adam! Ne yaptığını sanırsın? Allah pilav yer mi? Allah'ın ayakları mı var yıkayasın? Böyle dua olur mu? Külliyen günaha giriyorsun. Derhal tövbe et!
Çoban, Hz. Musa'dan azarı işitince kulaklarına kadar kızardı, utancından yerin dibine girdi. Bir daha böyle kendi kafasına göre dua etmeyeceğine gözyaşları içinde yeminler etti. O gün akşama kadar Hz. Musa çobanın yanında durup ona temel duaları ezberletti. Sonra "Allah benden razı olur, iyi iş yaptım" diye düşünerek yoluna devam etti.
Hz. Musa o gece bir ses işitti; seslenen Rabb idi:
"Ey Musa! Sen bugün ne yaptın? Sen ayırmaya mı geldin, buluşturmaya mı? Şu garip çobanı azarladın. Onun bana ne kadar yakın olduğunu anlayamadın. Ağzından çıkan lafı bilmese de, o çoban inancında samimi idi. Kalbi temiz, niyeti halisti.
Biz kelimelere bakmayız, Niyete bakarız! Kelimelere bakacak olsak yeryüzünde insan kalmazdı! Biz çobandan razıydık. Başkasına medih olan söz, sana zemdir. Ona bal olan, sana zehirdir. Sen işittiklerini inkar ve küfür saydın. Bir kabahati varsa bile, ne tatlı kabahattir onunki."
Musa hatasını anladı. Ertesi gün çobanın yanına gitti. Çoban duaya durmuştu yine, ama dünkü heyecanından, samimiyetinden eser yoktu. Öğretildiği gibi yakarmaya gayret gösterdiğinden, “aman yanlış bir laf etmeyeyim” diye takılıyor, kekeliyor, terliyordu.
Hz. Musa, çobana ettiğinden pişman olup sırtını okşadı ve dedi ki:
"Ey dost, ben hatalıyım, ne olur affet. Bildiğin gibi dua et. Allah nazarında böylesi daha kıymetlidir.”
Elbette yakarmanın bir üslubu vardır, fakat samimi olması her şeyden evladır…
Yaşadığı bile kesin değildir, kızıldenizin yarılması,firavun ve ordusunun komple ölmesi falan hiç bir tarihi kayıtta yazmaz, mısır arşivlerinin ne denli güvenilir olduğu düşünüldüğünde.
asasıyla kızıldeniz'i ortadan ikiye yaran, böylece kızıldenizdeki ekosistemi yerle bir eden doğa düşmanı peygamber. en sevmediği melek ise doğal olarak 'mikail' dir.
Fır'avn e Allah 'ın hükümlerini götüren peygamberdir.
Ama islam anlayışı artık Allah a sıfat olarak inanmak olarak kabul edidiği için, musa ile fır' avn arasında " Allah var mı yok mu?" tartışması yaşandığı zannedilir.
Siyasetle alakası olmayan bir peygamberin ne işi olsun fır' avn ın sarayında?
bir peygamber. uyduruk hadis diyor ki: yaptıklarımız zaten bize yazılı. o halde koy gitsin, sorumlu değiliz biz, allah öyle yazmış. arka plan mesajı bu. yerseniz tabi.
hz. adem ile konuşması vardır, çok meşhur bir hobbit.
--spoiler--
günlerden bir hz. musa balık tutmak için göle gider, bir bakar ki karşısında hz. adem. ne yaptığını sorar, gölü mayalıyorum der, hz. musa da sikerim yapacağın işi ben işimi göreyim öyle yap der.
--spoiler--
musevilerin faşist olmasının ve tevratın faşist dille yazılmasının nedeni bu yahudidir. hatta yahudi milliyetçiliği öylesine yapmıştır ki gidip bir yahudiye vurduğu için mısırlıyı bile öldürmüştür.
Bernard lewis'e göre varlığı ile ilgili belge tespit edilememiş peygamberdir.
+Bernard lewis, tanır mısın?
-ingiltere milli takimindaydi dimi. Çok bozdular. Eskisi gibi oyuncu çıkmıyor. Rooney de yaşlandı. Liderlik yapacak adam da değil abi.
imran'ın oğlu, Miryem'in ve Harun'un kardeşidir. Allah tarafından, israiloğullarına gönderilen bir peygamberdir. israiloğulları için de adeta bir kurtarıcıdır.
hayat hikayesi gerçekten okunmaya değerdir. Zira ben, ilk kez bir insanın hayatına bu kadar merak salmıştım.
hakkında sayfalarca kitaplar okuduğum, hayatı konusunda aldığım bilgilere doyamadığım büyük bir şahıs.
bir mısır prensinin hayatının baştan aşağıya değişmesi oldukça etkileyici bir olay. kaldı ki firavun ile olan diyalogları da ayrı ilgi çekici.
musa asasını denize doğrulttu ve denizi ikiye ayırdı. sonra sudan duvarların arasında karşıya geçtiler. bunu gören firavun ve ordusu her şey normalmiş gibi denizin içinde onları takip etti. sonra musa tekrardan asasını kaldırdı ve deniz normale döndü. firavun ve ordusu böylece boğuldu.
Zopayı denize vurup denizi yaran, ortadan Panama kanalı kadar kanal açan, Tarihte varlığına dair tevrat dışında hiç bir kanıt olmayan, tanrının sözcüsü olduğunu iddia eden, Zamanında Mısır'da yaşadığı söylenene ve bu yaşadığı dönemde Mısır devletine karşı ayaklanıp, çoluk çocuk önüne geleni katlederek çete kurmuş şahıstır.
Kendisine dair tanımların bu günkü karşılığı kısaca "Terörist" anlamına gelir.