hz muhammed dünyanın yaratılma sebebidir

entry154 galeri4
    78.
  1. burası tekkemidir . her dini konu tartışılıyor.
    1 ...
  2. 77.
  3. --spoiler--
    "Levlake hadisi

    Tasavvufta sık sık kullanılan ve kutsi hadis olarak da rivayet edilen, Sen olmasaydın ben kainatı yaratmazdım (Levlake...) (Acluni, II: Hakim el Müstedrek, II: 615) ifadesiyle varlığın Hz. Muhammed için yaratıldığı anlatılır.

    Emirdağ Lahikasındaki bir mektupta, Levlake... hadis-i kutsisine dair yazılan Bu hitap zahiren Hz. Peygamber Aleyhissalatü Vesselama müteveccih ise de, zımnen hayata ve zevil hayata racidir şeklindeki bilgiyi Bediüzzaman tadile muhtaç görür ve şöyle izah getirir. Çünkü külli hakikat-ı Muhammediye (a.s.m.) hem hayatın hayatı, hem kainatın hayatı, hem ism-i Azamın tecelli-i azamının mazharı ve bütün ziruhların nuru ve kainatın çekirdek-i aslisi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap, doğrudan doğruya ona bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete onun hesabına nazar eder denilir.

    Çekirdek ve Meyve

    Tasavvufi anlayışta, Rasül-i Ekremin ruhu ve nuru bütün insanlardan, peygamberlerden, hatta meleklerden önce var olduğundan Peygamber insanlığın manevi babasıdır. Hz. Adem insanların maddeten babası (ebul beşer) Hz. Peygamber ruhların babası olduğu söylenir.

    Risale-i Nurda da Hz. Peygamber, yaratılmışların çekirdeği ve en mükemmel meyvesi olarak ifade edilir. Bu hakikat aşağıdaki alıntıda şöyle izah edilir:

    Ve herhalde, zîhayat içinde o fert zîşuurdan olacaktır. Çünkü, zîhayatın envâı içinde en mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde, o ferd-i ferid, insandan olacaktır. Çünkü, zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid, insandır. Ve insanlar içinde, herhalde o fert Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır. Çünkü, zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez. Zira, o zat, küre-i arzın yarısını ve nev-i beşerin beşten birisini saltanat-ı mâneviyesi altına alarak, bin üç yüz elli sene kemâl-i haşmetle saltanat-ı mâneviyesini devam ettirip, bütün ehl-i kemâle, bütün envâ-ı hakaikte bir üstâd-ı küll hükmüne geçmiş. Dost ve düşmanın ittifakıyla, ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesine sahip olmuş; bidâyet-i emrinde, tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuş; her dakikada yüz milyondan ziyade insanların vird-i zebânı olan Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânı göstermiş bir zat, elbette o ferd-i mümtazdır, ondan başkası olamaz. Bu âlemin hem çekirdeği, hem meyvesi odur.

    Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır. Ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir hülâsasıdır. Akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır. Ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfi bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayat ve ruh-u kâinattan süzülmüş hülâsatü'l-hülâsadır ve risalet-i Muhammediye dahi (a.s.m.), kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfi hülâsasıdır. Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.), âsârının şehadetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve risalet-i Muhammediye (a.s.m.), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur'ân dahi, hayattar hakaikinin şehadetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır.

    Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur'ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.

    Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur-u Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebir, bir şecere tahayyül edilirse, Nur-ı Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur. Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, Nur-ı Muhammedî onun andelîbi olur. Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, Nur-ı Muhammedî o Sultan-ı Ezelî'nin makarr-ı saltanat (saltanat merkezi) ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münadi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları davet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, hârikaları ve mucizeleri tarif ediyor. Halkı o saray sahibine, sâniine iman etmek üzere câzibedar, hayret-efza davet ediyor. Binaenaleyh incil'de "Ahmed", Tevrat'ta "Ahyed" ve Kurânda "Muhammed" ismiyle müsemma, iki cihanın güneşidir.

    insanlardan bir çekirdek var ki, Cenâb-ı Hak şecere-i hilkati o çekirdekten inbat etmiştir. O çekirdek de ancak ve ancak bütün ehl-i kemâlin ve belki nev'-i beşerin nısfının ittifakıyla efdal-ül halk, seyyid-ül enâm (herkesin efendisi) Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır.

    Bu kâinat sahibinin tezahür-ü rubûbiyetine ve sermedî (ebedî) ulûhiyetine ve nihayetsiz ihsanatına küllî bir ubudiyet ve tanıttırmakla mukabele eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, bu kâinatta güneş lüzumu gibi elzemdir ki; nev'-i beşerin üstad-ı ekberi ve büyük peygamberi ve Fahr-i Âlem ve hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) hem sebeb-i hilkat-i âlem, hem neticesi ve en mükemmel meyvesi olduğu gibi, bu kâinatın hakikî kemalâtı ve sermedî Cemîl-i Zülcelâl'in bâki âyineleri ve sıfatlarının cilveleri ve hikmetli ef'alinin vazifedar eserleri ve çok manidar mektupları olması ve bâki bir âlemi taşıması ve bütün zîşuurların müştak oldukları bir dâr-ı saadet ve âhireti netice vermesi gibi hakikatları, hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve Risalet-i Ahmediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile tahakkuk ettiğinden, nasıl bu kâinat nun risaletine gayet kuvvetli ve kat'î şehadet eder.

    F. Gülen Hocaefendi, bu konuda şunlara dikkat çeker:

    Hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) hem hayatın hayatı, hem kâinatın hayatı, hem ism-i A'zam'ın tecelli-i a'zamının mazharı ve bütün zîruhların nuru ve kâinatın çekirdek-i aslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap doğrudan doğruya ona bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete Onun hesabına nazar eder.Efendimiz’in temsil ettiği bir Hakikat-ı Ahmediye var, bir de Hakikat-ı Muhammediye var. Dünyayı teşriflerinden önce O, Hakikat-ı Ahmediyesi ile vardır ve Kâbe hakikatı ile tev’emdir. Bu sebeple O, incilde Ahmed ismiyle anılmıştır; Kuranda da geçtiği üzere, Hz. isa (as) Onu, Ahmed ismiyle müjdelemiştir. O, dünyayı teşrifleri ve risaletleriyle birlikte Hakikat-ı Muhammediyeyi temsil etmiştir. Vefatından sonra da, yine Hakikat-ı Ahmediyenin tecellisi söz konusudur.

    Meselenin bir diğer yönü de şudur: Hz. Peygamber'in (sav) risâlet ve nübüvveti temelde, diğer bütün peygamberlerden önce idi. Nitekim O, bir hadislerinde: "Allah'ın ilk yarattığı şey, benim nûrumdur" buyurmaktadır. Diğer bir hadislerinde de; "Hz. Adem henüz çamur ve balçık arasında debelenirken, Ben peygamber idim" ferman etmektedir. Demek ki, O'nun peygamber olarak planlanması, herkesten önceydi. Bu mesele, tasavvufçularca "hakikat-ı Ahmediyye" ünvanıyla ele alınmış ve uzun uzun üzerinde durulmuştur. Onların bu mevzudaki mülahazalarında, hakikat-ı Ahmediyye, aynı zamanda kainatın da hakikatı olarak işlenmiştir ki, bununla da, Hz. Peygamber'in (sav) büyüklüğü ve en büyük risâlete mazhariyeti anlatılmak istenmiştir.

    Necip Fazıl, Onu ifade için O ki, o yüzden varız derdi. Bu yaklaşım, hadis kriterleri açısından tenkid edilse de, mânâsı doğru olan Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım hadis-i kudsîsinden mülhemdir. Evet Allah, kâinatı Onun için yaratmıştır. Kâinat, Allahı anlatan bir kitapsa -ki, öyledir- bu kitabın tercümanı Hz. Muhammed (s.a.sdir. O olmasaydı, kâinat kitabı okunamayan, anlaşılamayan bir sır olarak kalacaktı. Dolayısıyla onun içinde yaşayacak ama, onunla Allahı tanıyamayacak ve O#8217;na ulaşamayacaktık. Oysa ki, Allah, Kurân-ı Kerimde beyan ettiği üzere, varlığı, kendisine ibadet etsinler, ibn Abbasın tefsirine göre de, kendisini tanısınlar diye yaratmıştır. Bu itibarla denebilir ki, Hz. Muhammed olmasaydı, varlık bilinmeyecek ve dolayısıyla Allah da tanınmayacaktı. Öyle ise Ona varlığın ille-i gaiyesi, yani, yaratılış sebebi denebilir.

    Onu, kendinden önce gelen her peygamber, misyonu ölçüsünde ve çerçevesinde anlatmış ve haber vermiştir. Meselâ, Endülüslü büyük alim Kadı Iyazın Şifa-i Şerifinde geçtiği üzere, Hz. Âdem, kendisine yasaklanan meyveden yedikten sonra Cenâb-ı Allah’a Onu şefaatçi ederek yalvarmış; Muhammed hürmetine beni affet demiştir. Cenâb-ı Allahın, Sen Muhammedi nereden biliyorsun sorusuna karşılık da, Ben, Cennetin kapısında ;Lâ ilâhe illallah, Muhammedün rasûlüllah yazısını gördüm. ismi, Senin ism-i Şerifinin yanında anılan biri, Senin yanında en kıymetli olmalıdırşeklinde cevap vermiştir. En son Hz. isa da Ondan çok bahsetmiş, incillerin eldeki nüshalarında Size daha çok söyleyeceklerim var; fakat, şimdi siz bunları kaldıramazsınız. Ben gideyim, ta ki, dünyanın Efendisi, gerçeğin ruhu, hakkı bâtıldan ayıran Zât gelsin ve size bütün hakikatleri anlatsın (Yuhanna, Bab 16/12-14) demiştir.

    Hz. isa, ’nu Ahmed olarak haber vermiştir. ilâhî bir tevafuktur ki, dedesi Abdülmüttalib, Gökte ve yerdekiler Onu övsün diyerek, O’na Muhammed ismini koymuştur. imam-ı Rabbanî gibi büyük zatlar, önemle Hakikat-ı Ahmediye ve Hakikat-ı Muhammediye üzerinde dururlar. O, yeryüzüne gelmeden önce Hakikat-ı Ahmediyenin sahibiydi. Dolayısıyla Hz. isa, O;nu Ahmed ismiyle müjdelemiştir. Dünyadaki misyonu itibarıyla de O ;Hakikat-ı Muhammediye”yi temsil etmiştir. Nebiler Serveri bu temsil sonunda Hakikat-ı Ahmediyeye bil-fiil ulaşarak veya Hakikat-ı Ahmediyeyi bilfiil gerçekleştirerek, yine Hz. Ahmedünvanıyla işaret buyurulan varlığın ruhu olma âlemine dönmüştür.

    O, en çok eza ve cefaya maruz bırakıldığı bir zamanda Miracla şereflendirilmişti. Bu, kâinat içinden kâinat ötesine yolculukla, kendisine rehberlik eden Cibrili bile bir noktadan sonra geride bırakmış, yoluna devam etmişti de, kendisine Top senin, çevkan senin bu gece denmişti. Mahzen-i Esrâr sahibi Nizamînin engin ve renkli ifadeleri içinde, Yıldızlar, yolunda kaldırım taşları gibi dizilmiş, melekler kendisine teşrifatçılık yapmış, yarım ay atının ayakları altında bir nal gibi kalmış, Güneş O;nun ışık kaynağına sığınmıştı O, Kurânda ifade buyurulan Kâbe kavseyni ev ednânın mânâsına göre, imkânla vücub arası bir noktaya gelmişti. Bu şu demekti: Bir kere O da, bir insandı ve yerdi, içerdi, uyurdu, sokaklarda dolaşırdı. Fakat, Buseyrînin ifadesiyle, ;bir beşerdi, ama herhangi bir beşer gibi değildi;
    --spoiler--

    http://www.sorularlaislam...php?s=show_qna&id=643
    3 ...
  4. 76.
  5. allah dünyayı insanlar için yaratmışdır...ve beşerin en hayırlısı olarak muhammed(a.s) ı seçmişdir...mülk allahın olduğuna göre o istemiş ve yaratma sanatının en nurani cismini onda var etmişdir...varlık allahındır...takdirde onun...elbette yarattığına sebep olacak güzelliğide yarattığı beşerin en hayırlısına vermiş olabilir...mülk onun,varlık onun...
    1 ...
  6. 75.
  7. hatalıdır. aaslında tam olarak peygamberimiz öylece duruyormuş dünya onun üzerine yaratılmış. hayır tamam siz beyinsizsiniz her birşeye inanıyorsunuz. hiç mi dalga geçilecek diye de korkmuyorsunuz. sizin yüzünüzden biz de günaha giriyoruz.

    yazarın duası: allahım beyinsizler yüzünden işlediğim günahlarımdan dolayı beni affet. ama onların beynini kullanamaması emin ol senin de suçun değil. sen onlara gereken malzemeyi verdin.
    2 ...
  8. 74.
  9. islamın tanrısı el-ilahın bir şeyler yaratmak için sebeplere ihtiyaç duyduğunu gösteren kurgu hatası.
    0 ...
  10. 73.
  11. hrıstiyanlar da dünyanın yaratılma sebebinin isa olduğunu iddia ederler; tanrı mavi boncuk mu dağıtıyor?
    0 ...
  12. 72.
  13. tüm dünya insanların intihar etmesini gerekli kılan sebeptir. tüm dünya insanlarını yarın saat 10.00'da boğaz köprüsüne bekliyorum. eğer tanrı'ya tavır takınmak istiyorum, hep o mu bizi kullanacak diyorsanız mutlaka gelin. gelmeyen ''kuran'a tüküren kız'' gibi olsun.
    0 ...
  14. 71.
  15. hıristiyanlar da, hz isa (as) için aynı şeyi söylemekteler. uydurma hadis veya israiliyat olması ihtimal dahilinde olmakla birlikte, net bir fikrim yok.
    0 ...
  16. 70.
  17. muhammedin çok alçakgönüllü(!) olduğunu gösteren söylem. her ne işse allah kendi yarattığı kulu bu kadar seviyor. islama göre muhammed'in kalbi küçükken nurla doldurulmuş, kötülüklerden arındırılmış. o iyiyse bile allah onun kalbini temizlediği için iyidir. yani onun ahlakından bahsetmenize gerek yok. bizim de kalbimizi nurla doldursun allah. oh ne ala. kibirin ileri boyutudur. milyarlarca insanın çektiği ızdırap bir insan için. muhammed için yaratıyor ama muhammed 63 yıl yaşıyor. o 63 yıl yaşasın diye milyonlarca yıl insanlar acı çekiyor. o öldükten sonra patlat kıyameti de kurtulsun millet. biri gelir ben "tanrının oğluyum" der, biri gelir "alemler benim için yaratıldı" der.
    0 ...
  18. 69.
  19. o zaman cennet cehennem neden yaratıldı diye sorarlar adama.
    1 ...
  20. 68.
  21. 67.
  22. vallahi eğer tanrı hz muhammed için yaptıysa şu koca dünyayı, çok verimsiz çalışıyor. ayrıca şu koca evrende, toz gibi olan dünyada sadece hayat varsa bu verimsizliğin bir ispatı dahadır; o kadar büyük yeri yarat ufacık bir noktanın içinde ufacık bir nokta daha koy. ne gerek var bu kadar uğraşmaya..*
    (bkz: güldürme beni niyazi)
    0 ...
  23. 66.
  24. insanları eşşşşşek* yerine koyan önermedir. hz muhammedi putlaştırmanın da ötesinde, b.kunun çıkartılmasıdır afedersiniz. "itaat etmek", yaratıcının yarattığı her şeye saygılı olmak ve onları kendi parçan gibi görmekte yatar. peygamberin kölesi olmak değil. insanları kontrolü altına almak isteyenlerin, onları salak yerine koyan gay'lerin , inanç gibi bi hassas noktadan virüs enjekte etmesi 1400 yıldan beri sürmektedir. o kadar çok tabulaştırıldı ki inançlar, 1400 yıldır şu hadisin yalan olduğu konusunda bir fikir birliğine varılamamış. beyin her şeyi kabul eden kimselere süs olsun diye verilmiş, buradan bunu anlamamız gerekiyor demek ki.
    1 ...
  25. 65.
  26. üç dakika nefessiz kalan herkesin tüm içtenliğiyle bağırarak haykırabileceği realitedir.
    allah *, bu milletin evlatlarını iman etmek için ölmeyi beklemeyenlerden eylesin.
    1 ...
  27. 65.
  28. o zaman neden muhammed ilk insan değil. adem cennetten kovulmasaydı dünya da insan olmayacaktı neden. bunun gerçek dışı olduğunu kanıtlayacak daha nice örnek bulunabilir. ama bu uğraşmaya bile değmez bu saçmalıklarla.
    2 ...
  29. 64.
  30. (tanrı inancının aksine) gerçek olduğuna asla inanılmayan söz.

    fazlaca ego içeriyor.
    0 ...
  31. 63.
  32. bunu uyduranlar, eğer peygamberimiz isa peygamber gibi babasız dünyaya gelseydi emin olun "muhammed allah ın oğludur" diyeceklerdi.
    3 ...
  33. 62.
  34. 61.
  35. hadis-i kutsi olmadığını iddia edenler varmış; benzer şekilde hadis-i kutsi olduğunu iddia edenler olduğunu da unutunca insan ne acaip salınımlar gerçekleştiriyor, rotası sislenmiş köhne tekneler misali nerede karaya vuracağı belli olmadan salınıp duruyor. dikkat edin üzerinize sıçramasın.

    bir iddianın doğru olmadığını düşünüyorsanız makul olan iddiayı çürütecek argümanlarınızı ortaya koyup işin aslının öyle olmadığını açıklamaktır. yok eğer ne söylediğinizden pek o kadar da emin değilseniz, etrafa saçtığınız ahmaklık etiketleri sesinizin perdesi yükseldikçe daha gerçek olmaya başlıyorsa gözünüzde o zaman iddialarınız islami ilimler değil psikolojik rahatsızlklar kategorisinde değerlendirilmelidir.

    bu "tabu devirme" anlayışı da yeni çıktı, hayır eskiden de boş inançlarla mücadele edenler vardı da ayağa düşmesi yeni. (bkz: usul esasa mukaddemdir).
    0 ...
  36. 60.
  37. tamamen yığın olaydır. Dogmatik bile denilemeyecek kadar uydurulmuşluğun analiz ve yorumu yapılası, hadis sanılan hurafeden ibarettir. bunca yıl neden Adem ile Havva 'ya kızılmış ki ! tabi bu da ayrı bir ironi. '' Başkalarının düşünceleriyle bilgelik etmektense, kendi hesabına delilik etmek daha iyidir! '' friedrich nietzche
    2 ...
  38. 59.
  39. Bu gune kadar duyduğum bir çok garip şeyin içinde en fenasıdır beni k.o edendir.Olmaz ki oyle.Sahane ortam hazirlasin o zaman niye aslanı var çitası var
    3 ...
  40. 58.
  41. kendini değersiz, değersizden öte yok farz edenlerin söyleyebileceği bir cümledir. **
    1 ...
  42. 57.
  43. 56.
  44. 55.
© 2025 uludağ sözlük