Doğru olanı yapmaktır. Birisi her daim anti emperyalist bir duruş sergilemiş ve dünya halklarına(özellikle müslüman halka) olmadık eziyeti çektiren amerika'ya her zaman kafa tutmuştur ve gerekenleri söylemiştir. Diğeri ise abd'ye el öpmeye gitmektedir. israil'in, filistin'e saldırması ile birlikte hugo chavez'in israil konsolosunu ülkeden kovması hakkında tek olumlu yorum yapmayan küçük mücahitler şimdi "iki yüzlülükten" bahsetmektedirler. ayrıca Tayyip, israil projelerine eş başkanlık yaptığını açıkladığı zamanlar tek bir eleştiri bile yapmayan mücahitler, tayyip'i seçimler öncesi tek sözü ile kahraman görerek ne kadar bilinçsiz olduklarını bir defa daha kanıtlamışlardır.
kimi alkışlayıp kime çemkireceğini iyi bilen, dünya görüşüne sahip insanların yapacağı iştir.
iktidara geldiği günden beri amerikanın ve israilin götünü yalamış, seçimlerde oy çoğaltabilmek adına halkını gaza getirerek desteksiz sallamış bir şarlatan yerine; tüm siyasi yaşantısı boyunca cizgisinden en ufak bir taviz vermeden, her türlü emperyalist baskıya somut tavırlarla direnmiş bir lideri alkışlamaktan, her daim onur duyacak kişilerin yapacağı iştir.
samimiyettendir. zira bazıları verilecek en büyük diplomatik cevaplardan birini verirken, çok daha fazla bir biçimde bağımlı olduğumuzdan ötürü en fazla çemkirme işlemini gösterebiliyor bazıları. "diplomasiii, diplomasiii!" diye tutturanlar hani şimdi neredeler?
Petrol rezervinin dışındaki kaynaklarına da (bkz: göt) güvenen chavez'i takdir etmektir; zira kat kat petrol sahibi filistin'in ırkdaşı ve dindaşı konumundaki arap şeyhlerinde güvenilecek başka kaynak bulunmamaktadır.
erdoğan'ın neye güvendiğine gelince; "ananı da al git" dediği köylü, sağad solda azarladığı vatandaş, asker, gazeteci, siyasetci, bürokrat, bilim adamı, hukukçu ve hemen hemen herkes üzerindeki dayılık tecrübesi dışında bir şey görülmemektedir.