Savaş zamanı, kısa pantolonlu yıpranmaktan yer yer püskülleri çıkmış kirli kasketli aç bir çocuğun ekmek fırınının camından oradaki tek renkli nesne olan ekmeklere baktığı gibi yansımadan seçebildiğiniz bembeyaz yüzüne, gülümserken yukarı doğru kıvrılan dudak kenarlarına daha bir efsunla bakarsınız.
genelde akşam saatlerinde içeride ışıkların yanmasından kaynaklanan yansımayı kullanan otobüs yolcularının yaptığı duvar pası misali garı gız kesme sitilidir, ilginçtir ki kızlar da yapar (alınmayın da gençler yapanını ben çok yakaladım) insanlık halidir lakin kimsenin adım atmadığı en azından etraftan çekinerek bunu yapamayacağı ortamlarda bu beyhude çaba yalnızca göz banyosudur.
amanın. yüzündeki beyzaya doyamamak, cam cesareti gibi kırılgan ve korkak; ne aç bir çocuğun cam arkasından izleyebildiği kadar yakın, ne el uzatsan tutamayacak kadar uzak kalmak.. bu gerçek bir aşk olabilir. yüzünün her ayrıntısında bir işaret arar, görülebildiği kadarı bile kafidir. kaşı belirsiz, gözü belirsiz bir silüet. sanki hoşlanılan kızın yününü ne kadar düşünürsen düşün gözlerinin hayaline getirememek gibi. evet tam da böyle. anlatabildim mi?