illa platoniklikle bağdaştırılması saçma geliyor bana, çünkü açılınılmayan kız da size açılamıyor olabilir. ya da açılmanızı bekliyor olabilir. eğer açılmakta ya da samimiyeti ilerletmekte geç kalırsanız, zaten uzun uzadıya konuşurken ortak ilgi alanları/ilham zamanla tükeneceğinden konuşacak bir şey kalmayacaktır ya da en azından siz böyle hissetmeye başlarsınız. ve kız bundan sonra benimle konuşmuyor, artık hoşlanmıyor herhalde, belki de hiç hoşlanmıyordu diye düşünmeye başlayacağından ilk başta aldığınız 1.5 voltu bile alamamaya başlarsınız. ama zamanında davranmayıp işte bu noktadan sonra davranmak var ya? ilkinden daha aptalca. çünkü kızlar sığınacak liman arar, limanlık yapmaz. ister ki erkek babayiğit ve taşaklı olsun, cesur olsun.*** iş işten geçtikten sonra, kızın da heyecanını ve neşesini tükettikten sonra ister 10 bin defa açıl, yine de kapatıverirler adamı.
ama yine de dipnot: kız selam verdiğinde elektrik alıyorsan git bir rehabilitasyon merkezine filan yazıl. her hoşlanılan kıza da açılma. buradaki ana konu özsaygıyı asla kaybetmeden yakınlaşabilmektir. ki eğer olay olacağına varmazsa ve işler istenildiği şekilde gelişmezse, sonunda kız yarın öbürgün arkadaşına bu çocuk yavşağın teki demesin. kötü repütasyondan sakınalım, sakınmayanları uyaralım.
platonik aşk'ın muhteviyatını oluşturan durum. siz onu uzaktan izlersiniz, o ise sizi farketmemiştir bile. berbat bir durumdur kısacası. 21. yüzyılda olmasak ince hastalığa falan yakalanırdık türk filmi tadında.
aslında en iyisi fırsatları kaçırmadan bir kere cesaret etmek ve kıza ondan hoşlandığını söylemektir. sonra başkasıyla kol kola görmek hepsinden beterdir çünki.
ömür boyu insanı pişman eder mahveder.her şey yarım kalmıştır ve o bütünün imkansızlığı beynini, ruhunu çürütür.birde açılma artık mümkün değilse artık senin yaşama kapanma faslın gelmiş çatmıştır.bu vaziyeti en güzel behçet necatigil üstadın bir şiiri anlatır.
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
Doğru ışığı hiçbir şekilde tam tutturamayıp pasif rolden aktife geçememe durumudur.Aslında kaybedecek çok birşeyiniz yoktur ama gereksiz bir kaybetme korkusu sarar bir anda bedeninizi.içinizde ona karşı daimi bir hissayat bulunurken herşeyi içinize atmanız gerekir.
Örneğin; samimi bir arkadaşlığınız vardır.Birgün karşısına dikilip içinizden geçenleri kekeleye kekeleye anlatmayı planlarsınız.Ama karşı tarafan 'Ya ben seni arkadaş olarak görüyorum' lafını duyma endişesi insanı bir çıkmaza götürür.Diğer yandan belki karşı tarafında sizinle aynı hissiyat içinde olduğu düşüncesi sizi bir anda paradoks içine sokar.Ve bu paradoks çerçevesinde yaşanılan gelgitler sonucu hiç bir şekilde düşünceler kelimelere dökülümez...
(bkz: Neden ilk adımı erkek atar?)
mallıktır, denyoluktur hayır ağır argo küfür olmasa bir şeyler daha eklerim. sen 2 cümleyi bir araya getirene kadar kucakta hoplatırlar. sonra ben sevmiştim, ben istemiştim falan demek olmaz.
Bana bir o kadar yakın bir o kadar ıraksın ki...
Seni gördüğümde tam işte tam şurama bir şey oturuyor yutkunamıyorum...
Nefes alamıyorum, ama kalp atışlarım içimi titretiyor...
Mantıklı düşünemiyorum duygusallığım ağır basıyor...
Ama ne yazık ki cesaretim yok...
Seni seviyorum diyemiyorum...