ilk defa trollük yapmadan içimden gelerek yazacağım başlık.
arkadaşlar epey bi asosyal, çekingen, insanların yüzüne bakamayan biriyim. özgüvenim deniz seviyesinde. sıfır. yıllardır psikiyatri kapılarında sürünüyorüm kendimi insan gibi hissedebilmek, her dakika beynimi kemiren takıntılarımdan kurtulabilmek için.
buna karşılık insan olarak bende hoşlanıyorum tabi birilerinden. fakültemde uzun zamandır bir kızdan hoşlanıyordum. az çok selamlaşırdık işte iki muhabbetin hatrına. çok düşündüm çok senaryolar yazdım kıza hoşlandıgımı söylesem mi diye. arkadaşlarında gazıyla özgüvenin yerine gelir felan diye karar verdim söylemeye. hayatımda ilk defa bi kıza açılacaktım. bugün kantinde otururken geldi masamıza. bi alt sınıf oldugu için bizden geçen sene hangi soruların soruldugunu istedi. yardımcı olduk. devamlı gözlerine bakıyordum. sonra teşekkür edip kalktı masadan ve arkasından koştum.
-sana birşey söylemek istiyorum
+ne gibi
-senden hoşlanıyorum bunu bilmeni istedim
+benim kalbim dolu ama
-öylemi. hmm peki kim bu kişi
+boşver.
-hiç bi şansım yok mu (inanmadım çünkü kalbinin dolu olduguna)
+hayır maalesef.
-peki. sagol.
ileride durumu gören arkadaşlar kahkaha içinde. yanlarına hiç ugramadan eve kadar bastım deparı. bir iki damla savruldu gözümden de. aslında reddedildigim için degildi. boktan hayatım içindi heralde. kimse tarafından siklenmedigim ve sevilmedigim hayatım için olabilir. dertleşecek kimsem bile yok. yalnız başıma yaşıyorum. uludağ sözlüğe yazasım geldi. ama bu duygularımda uludağ yazın ormanında kaybolup gidecek. belki 3 belki 5 kişi okuyacak ve amaaan bıktık bunlardan deyip geyige devam edecek. ve aylar sürecek bir takıntı, bir depresyon daha hoşgeldi bünyeme.
en iyisi platonik aşktır efendim. bütün duygularınızı reddedileceğinizi bile bile hoşlandığınız kıza söylemek ve reddedilmek. kafandan dumanlar tüter, isyan edesin gelir. iş işten geçtikten sonra üzülmek hiçbir işe yaramaz. lafın kısası reddedilmenin acısı adama acı acı koyar.
çoğu erkeğin bile bile veya cahillikten düştüğü bir tuzak. ondan sonra da "ona sevgimi verdim ama kız beni sevmedi ühühüh" diye ortada dolaşıp ağlıyorsunuz. peki kardeşim sen bu kızdan kontrat mı aldın senin teklifini kabul edeceğine dair? ne garantin vardı? niye karşıdakinin duygularından emin olmadan adım attın? biraz da çuvaldızı kendimize batırmak lazım; çünkü kimse biz seviyoruz diye sevmek zorunda değil. tamam bazı kızlar umut verip ego tatmin ederek sizi ters köşeye yatırabilir; ama işte bi kaç basit yöntemle onları da gayet kolaylıkla ayırt edebilirsiniz.
bir kere kızın ilgisinden emin olmak için telefon numarasını alman şart. facebook'tan ekleme, twitter'dan instagram'dan takipleşme falan olmaz. o numara alınacak. nasıl alıcam deme, bak onu da anlattık (#27572269). neden lazım numara? 1. kolaylıkla iletişim kurman için. 2. kızın senden numarasını verecek kadar hoşlanıp hoşlanmadığını anlamak için. eğer kızın numarası sende yoksa asla ve kat'i surette teklif vs düşünme; zira kızın olumlu ilgisine dair en ufak bir işaretin yok.
telefonu aldın mı? güzel. bundan sonra 1 hafta mesajlaşma safhası var. ama tabi sabah akşam mesaj bombardımanına tutmak değil dediğim. numarayı aldıktan 2-3 gün sonra kıza hal hatır sorma babında mesaj atacaksın. konuşmayı devam ettiriyor mu? sen uzun uzun yazarken o da aynı uzunlukta cevaplar veriyor mu? kişisel sorular soruyor mu? yoksa hımm, aynen diyerek veya sadece gülücük atarak konuşmanın saçma sapan bir sessizliğe gömülmesine mi neden oluyor? eğer ilk belirtiler varsa şanslısın, ikincisi varsa umudunu kes demesem bile pek diri tutma.
hoşlantının en büyük belirtisi tutarlılıktır! bunu asla unutma. şimdi o son mesajlaşmadan 2-3 gün sonra (hala numarasını aldığın haftanın içindeyiz) tekrar mesaj atıyorsun. yine aynı samimiyette devam ediyor mu kız? sen kesmeden konuşmayı kesmiyor mu veya pat diye cevap vermeden gitme gibi hareketlere girmiyor mu? harika. umudun iyice artabilir, zira kız seninle vakit geçirmeyi seviyor. işte bu ikinci 2-3 günlük sürenin sonundaki mesajlaşma aynı zamanda dışarıya davet edeceğin konuşma. davetine olumlu cevap gelirse, ihtimal iyice arttı demektir. tabi bu davetin birebir buluşacağınız bir randevu olması gerektiğini anlatmama gerek yok herhalde. daveti kabul ederse gittiğinde rahat, güvenli ve mizah serpiştirilmiş bir tavırla sohbet edip mesajlardaki samimiyeti reele taşıyacaksın hepsi bu.
diyelim ki kız buluşma teklifini kabul etmedi. yolun sonu mu? hayır. mesela perşembe akşam buluşalım dediğinizde "o gün işim var ama cumartesi olsa olur mu?" diye bir alternatif sunuyorsa şansın aynen devam ediyor demektir. zira kız o gün işi olsa bile telafi etmek istiyor; yani sizin vakit geçirecek bir ortam yaratmaya çalışıyor! ama... o gün olmaz deyip susuyorsa ve seni arka arkaya alternatifler sunmak zorunda bırakıyor ve dahi bu alternatiflere de bir bahane buluyorsa o kızdan cacık olma ihtimali real madrid'in sahasında çaykur rizespor'a yenilme ihtimalinden daha azdır güzel kardeşim. bu durumda yapacağın tek şey, 3-4 gün bekleyip yeniden buluşma ayarlamaya çalışmak. yine gelemem deyip alternatif sunamazsa o kızı komple unut. sana ilgisi yok denecek kadar az; zira kadınlar sevdiği erkeklerle vakit geçirme fırsatına asla hayır demez. asla! bu fırsat ister mesaj, ister telefonla konuşma, isterse de buluşma olsun.
gördüğünüz gibi tanıştıktan sonra ilk haftada 2-3 gün arayla atılacak mesajlar ve ikinci hafta birkaç gün arayla (eğer ilki kabul edilmezse) yapacğaın iki buluşma teklifi kızın bütün rengini ortaya dökebilir. sen de boşuna boşuna bir kıza aylarca umut bağlayıp sonra da kabul etmeyince "niye sevmedi amk?" diye gezmezsin ortada. eğer dediğim şeyler harfiyen uyup kız tarafından bir itiraz gelmeden 5-6 kere arka arkaya buluşabildiysen gönül rahatlığı ile o kıza yürüyebilirsin. emin ol daha doğru düzgün iletişim kurmadan yaptığın teklife göre çok daha başarılı sonuçlar gelecek.
edit: valla gençler bu yöntemlerle kim istiyor kim istemiyor aynen çerez tabağındaki fındıklar gibi ayıkladım. bence sizin sinyal alıcılarınızda sorun var.*
insana hiç bir şeyin koyamayacağı kadar çok koyar.
haftalardır, aylardır, hatta belki de yıllardır içinde sakladığın o güzel duyguları karşındaki insana açıklama ihtiyacı hissedersin. düşük bir özgüvene sahip olduğun için de bunu uzun bir süre yapamazsın. arkadaşların ve çevrendeki diğer insanların "abi seviyorsan git konuş bence" tadındaki saçma önerilerini dinlemek zorunda kalırsın. ama bir şey olur, içinde bir ışık doğar. onunla paylaşabileceğin bütün güzel anılar aklında canlanır. bir anlık gaza gelirsin, bu gazla da gider sevdiğine açılırsın. tam anlattıkların bitmiştir, büyük bir umutla gözlerinin içine bakmaya başlamışsındır, bir anda sevdiğin kişi hayatını o iki kelimeyle karartıverir.