izleyen için iyidir de saçmalayan için yürek burkandır.
nasıl toparlayacağını bilememek, çocuk saflığına bürünmek, derdini tam anlatamamak ne fenadır saçmalayan için.
ama izleyen için öyle mi? hayır.
bir insanın beyni doğduğu andan itibaren ölene kadar aralıksız çalışacaktır, uyurken bile. ama buna tek bir koşul istisnadır: hoşlandığınız kişi yanınızda ise beyniniz duracak, düşünme işi başka organlara *devredilecektir.
Komik olmak istenirken birden herşeye gülmeye başlayarak sonra gelen espri yapmaya çalışma istedi
Not: Eğer kızların esprilerinize güldüğünü düşünüyorsanız yanılıyorsunuz aslında kız sizin o an ki halinize gülüyordur.
"ceylan'ı sevdiğimi düşündüm; ama çözümleyemediğim bir duygu onu benden uzaklaştırmaktaydı da: Sabahlara kadar yatağımda düşündüğüm gibi, ona kendimi anlatmam gerektiğini biliyordum, ama düşündükçe bu anlatılacak 'ben'in sanki hiç olmadığı aklıma geliyordu. Ben dediğim şey kutular içinde kutular gibiydi: Kendimde hep bir başka şey vardı sanki; o şeylerden sonra asıl kendimi bulup ortaya koyabilecektim belki, ama her kutunun içinden Ceylan'a olduğu gibi gösterebileceğim gerçek ve özgün bir Metin değil, onu gizleyen bir başka kutu çıkıyordu. Şöyle düşündüm; Aşk ikiyüzlülüğe sürüklüyor insanı, oysa âşık olduğuma inandığım için, ben, bu sürekli ikiyüzlülük duygusundan kurtulacağımı sanmıştım."
en sevdiğim evrelerden biridir. müthiş heyecanlı olur. söylediklerimin yarısı anlaşılmaz. saçmaladığımı bilirim ama kendimi engelleyemem hunharca saçmalamaya devam ederim. bazen " lan ne diyom ben?" ya da " bişey olsa da şu an unutulsa" gibisinden düşünceler geçer aklımdan. güzel zamanlardır.
bir keresinde kiza acilicakken bir anda kendimi nepaldeki tapınaklardan bahsederken bulmuştum. bu konuya nasil geldin diye sormayin gerçekten bilmiyorum.