mahallenin en güzel kızı nazlı, adı müsemma bir kızdı. kimsenin arkadaşlık teklifini kabul etmez erkekleri yanına yaklaştırmazdı, son burun bükücüydü lakabı, erkekler arkasından atıp tutsa da bilgisayarlarının yanındaki peçeteye uzandıklarında hepsinin ağzından çıkan tek kelime vardı ah nazlı.
dışarıda lapa lapa kar yağıyordu, ailem köydeki tarlaya müşteri çıktı diye apar topar memlekete gitmişti, tek besin kaynağım patatesti. tavadan çıkardığım patatesleri tabağa koymuştum, poşette ekmek olmadığını fark edince üstüme montu alıp hızlı adımlarla bakkala yürümeye başladım. rüstem amca deftere ekmeği yazarken ben dışarı çıkmıştım bile apartmanın girişinde nazlı yı gördüm. kapı önünde oturuyordu, hiç bir şey demeden yanından geçeyim en iyisi ''s7v7n çok kötüyüm'' beynim bana oyun oynuyor, nazlı konuşmadı olum yürü eve ''s7v7n lütfen yardım et'' durdum yere çömeldim, ağlıyordu içim burkuldu.
-nazlı iyi misin?
+s7v7n taşınıyoruz.
-nereye taşınıyorsunuz?
+çok uzaklara.
-seni bir daha göremeyeceğim yani.
+evet.
-gitmesen nazlı.
+gitmem lazım.
-üşüyeceksin burada, bize çıkalım mı?
+gelsem mi?
-gel hadi patates kızartmıştım.
kolundan tutup kaldırdım, içeri girdik asansörün düğmesine basıp beklemeye başladık. omzunda yaslanıyordu düşmemek için, 7 kata çıkarken omuzumun üstündeki kafasını kaldırıp bana bakmaya başladı, gözlerindeki yaşlar hala duruyordu yanağından akan yaşı öpmeye başladım nazlının, gözlerini kapatıp dudaklarını dudaklarıma kenetledi.
asansörden deli gibi öpüşerek inmiştik, anahtarı tek gözümü açarak yuvasına sokmaya çalışıyordum, başarmam uzun sürmüştü ama tarifi anlatılmaz bir mutluluk yaşıyordum. ilk defa bir kızla cinsel seks yapacaktım daha büyük bir mutluluk yoktu benim için.
kapının sertçe duvara vurması hızımızı yavaşlatmamıştı, nazlı dudaklarımdan yavaşca aşağı iniyordu boyumu öpmeye başladığında ben üstümdeki montu çıkarmıştım. ''çok hızlısın s7v7n yavaş ol'' diye inlemesi benim durdurmadı, üstüm tamamen çıplaktı artık salonun köşesindeki kanepeye yuvarlanarak düştük. nazlı üstümde adeta dans ediyordu, boynumu öperken kulağıma ''seni istiyorum '' diyordu, o kadar yavaş söylüyordu ki her nefes alış verişinde kulağımı dili ile yalıyordu kendimden geçmiştim. acemi olmadığı belli etmemek için elimden geleni yapıyordum.
nazlı üstündeki montu çıkarıp televizyonun üstüne fırlattı, olum bu kız çok tecrübeli diye düşünüyordum ki, hırkasını çıkarmıştı bile onuda televizyonun yanındaki annemin en çok sevdiği çiçeğin üstüne attı sanırım bir kaç dalı kırıldı çiçeğin, artık sabırsızlanıyordum. yeşil kazağını çıkarırken gülümsüyordu bana mahallenin en güzel kızı yanımda soyunuyordu, kimse inanmayacak buna kazağını çıkardığında altında gömleğinin düğmelerini benim açmamı istedi, heyecandan ellerimin titrediğini fark ettim düğmeleri açarken memelerini görmeden kalp krizi geçirecektim.
gömleğin altındaki badi yi yırtmaya çalıştım, ama kulağıma eğilip ''acele etme canım'' demesi mayışmama neden olmuştu. badi yi yavaş yavaş çıkarıyordu o kadar ağır sesiz hareket ediyordu ki, saatin tik tak sesinden başka odada ses yoktu. badi nin altın da beyaz atleti görmem kanın beynime sıçramasına neden olmuştu.
-bu ne yaa marul gibisin.
+canım ama hasta mı? olayım.
olma tabi son parça bu herhalde sabret olum atletti yukarı sıyırdığında, vücudunu göre biliyordum, biraz yukarısında sutyeni gözüktü pembe en sevdiğim renk dayanakcak gücüm kalmamıştı. artık kontrol ben de olmalıydı ama ne yapacağım bundan sonrasında ne yapılıyor hiç bir bilgim yoktu.
nazlı üstüme eğilip beni öpmeye başlamıştı bir anda durdu ''annem beni çağırıyor.'' yok sana öyle geldi kimsenin sesini duymuyorum ben hadi çıkar sutyeni ''hayır ben duyuyorum'' 2 kattan annesi ''nazlı, nazlı' diye bağırıyordu gerçekten bariton bir sesi vardı annesinin, nazlı kalktı üstünü giyinmeye başladı.
-yaa nereye dursana.
+çıkıyorlar galiba eve gitmem lazım.
-kal bizde gitme.
+hayır gitmem lazım. al bunu hatıra kalır.
hoşlanma kendini aşka bırakır, saplantıya bırakır. acabalar kurcalar aklınızı, meraklar hoş tutar gönlünüzü, sesi gülümsetir yüzünüzü...
gerçek o karşına çıkana kadar hayatınızın acı tatlı işkencelere maruz kalmasıdır.
mesafeler asla aşka engel olmaz. bunu yakın bir arkadaşımdan biliyorum kesinlikle önemli olan sevdiğin kişinin yanında güvenilir birini bırakmak ve ona göz kulak olmasını sağlamak.
çok şükür benim ki uzağa gitmedi.
sadece aynı şehirde başka bir uç köşede ki okulda okuyor.
ben de kendimi aynı şehirde nefes almak bana yetiyor diye kandırıyorum işte.
hayat ne beklersin bir şeylerle avunmamız gerek değil mi?