muhtemelen bircok platonik asigin gerceklestirdigi eylemdir. ama onlarin sandiklari gibi zor degildir, hele imkansiz hic degildir. "sen oyle san", "anlayamazsin" diyenleri duyar gibiyim.. peki o zaman, acalim biraz mevzuyu. hic sevgili olmadiginiz biriyle ozel bir sey paylasmamissinizdir, hatirladiginizda gozlerinizi doldurmaya yetecek bir aniniz yoktur, beraber yapmayi ozleyecek bir seyiniz bile olmamistir. eger arkadas iseniz arkadas ortaminda beraber olmussunuzdur, arkadas bile degilseniz de uzaktan uzaga bir hayranlik beslersiniz. ama ya ozel anlar? ozel sozler? paylasilan herhangi bir sey? yok, yok, yok.
peki platonik arkadas, soruyorum sana..
* hic bir sarkiniz oldu mu?
hayir..
* hic kulagina seni nasil sevdigini, sana nasil asik oldugunu fisildadi mi?
zordur. bunu yaşamayan birine anlatmak deveye hendek atlatmak gibidir.
biri vardır onun ellerinin sıcaklığını bilirsin kokusunu, sesini. ama o aşık olduğun adam değildir. kendini kandırırsın hep seviyorum diye. peki neden. çünkü seni seviyordur. ve sen seni seven birini sevmeyi tercih ediyorsundur. büyük hata. ve ortak şarkılarınız olur, ortak anılar. ama her şey aslında hiçtir. bir gün onun dudaklarında başka birinin izlerini aradığını fark edersin. ve o an ne kadar mutsuz olduğunu anlarsın. aşağıdaki yazı o hiçbir şey paylaşılmayan kişiye adanmıştır. hani beraber hiçbir anımız olmayan. ama benim mükemmelim o. benim tek gerçeğim. tek aşkım. unutmak kolaymış. unutmak kolaysa önce sen unut...
yaşadığım tüm aşkları yaşamadığım bir aşkla kıyasladım sürekli. hastalıklı bir şeydi. belki hiç yaşamayacağım bu aşk kapkara bir yağmur bulutu gibi beni takip etti. yağmasını istedim. iliklerine kadar ıslanmak ama o bulut sadece gölgesini gösterdi kendisi yoktu. ve ben kupkuru hayata devam ettim. başka hiçbir yağmur beni ıslatamaz iliklerime kadar sadece öyle bir yağar geçer. ben o kara buluta aşık; o bulut başka yerlerde başka toprakları ıslatır. işte tam bu yüzden bir deniz kızı olmaya karar verdim. şu sevgisi hayatından daha önemli olan küçük deniz kızı gibi bir köpük olup okyanusa düşmek için. oraya yağar o mavi bulut diye. ama yağmaz o bulut. sen başka ülkede yağarsın başka coğrafyada deniz kızı yapayalnız okyanusta. bulutun elleri yoktur hiçbir zaman kurtarmaya gelmez.
başka dudakları okursan oku, başka vücutları giy üzerine hiç üşüme. yağ başka denizlere. ben bekleyeceğim, bekleyebildiğim kadar. salak bir sadakatse benimki ben seni seçtim. sen bil yeter. adını sevda koymuşum bulutum. rengini turkuaza döndür yağ bana. beraber kururuz akdeniz güneşinde.
en mantıklı çabadır. aşkı unutmak değildir belki bu. layık görülmemenin acısıdır bir ihtimalle de. "hiç"tir o aslında. hem de öyle böyle değil, koskoca bir hiçtir. unutamamak, o "hiç"in içini doldurma çabasıdır. ama dolmamıştır, dolmuyordur ve asla da dolmayacaktır. o koca boşluğun içinde kaybolmak istemeyen de, çabalar bunu yenmek için. gerçekten de sonunda, yenmek için nedeniniz çıkar.
kendi dünyanızda kendince bir hayale kapılırsınız. "o olursa şunu yaparız. böyle davranırım...." bitmeyen hayaller. ta ki onunla bir "biz" oluşturamayacağınızı anladığınız zaman vazgeçmeye, unutmaya çalışırsınız. oysa onu her yerde görürsünüz. eğer bir sevgilisi de varsa işte en çok bu koyar adama. "o ben niye değilim?" diye düşünürsün.
belki paranoyak bir ruh halidir. belki şizofren... belki birçok insana karşı komik duruma düşmektir. ama sevmenin en zor halidir tek taraflı sevmek. ve unutması da en zor olanıdır.
birilerini unutulmaz kılan paylaşımlar mıdır yalnızca, yoksa o birine karşı beslenen, belki de çok şey paylaşanların arasında yaşam bulan sevgilerden daha yakıcı olan sevgi midir? paylaşılanlar, yaşananlar gün gelecek belki de unutulacak, ama hiç bir şey paylaşmamış olsan da cümlenin gizli öznesi olan o belki de hiç unutulmayacak, unutulamayacak. onun kalbindeki yerinin göstergesi bazen kaçamak bir bakış, bazen yanından geçerken aldığın hoş bir koku, belki de kelimelerin tesir edemeyeceği bambaşka bir his. hiçbir yaşanmışlıkla içi doldurulmamış berrak bir his, nafile çabalarla geçmişe gömülmek üzere tabutlara konmakta. ne çare?
şıpsevdi bi insan olarak, benim de çok platoniğim oldu. kimi arkadaşımdı, kimiyle topu topu bikaç cümle konuşmuştuk, o da anca yoğun çabalarım sonucunda. birini unutması çok zor oldu mesela. çok yakınımdı. her an birlikteydik. birlikte olmadığımız zaman sürekli telefonda konuşuyorduk. ama sadece bi arkadaştım onun için. işin kötüsü umut veriyordu sürekli. o yüzden başkalarını aklıma bile getirmiyordum. ama konumuz bu değil, bu bile bi paylaşım sayılır çünkü. ama bazısını, doğru düzgün bi kelime konuşmadıklarımı, başkasıyla çıktığını bildiklerimi, umurunda bile olmadığımı bildiklerimi unutmak o kadar kolaydı ki. çünkü sadece görünüşünden, yürüyüşünden etkilenmek değildir aşk. öylesi ancak duvarına posterlerini astığın sanatçıya olan sevgiye benzetilebilir. sadece bi takıntıdır. bu durumda aşk nasıl tanımlanabilir peki? birinin, senin ismini söyleyişinden bile hoşlanmaktır en basiti. yanında olduğu zamanlara alışmaktır. hatırladığın en keyifli anların onunla geçtiğini fark etmektir. ondan başkasının seninle olmasına ihtiyaç duymamaktır, genişletilmiş haliyle. ve yaşadığın onca şeyi silip atamamaktır. birini silsen, öbürü kalacaktır çünkü. unutamamak budur işte. zihninde bi anıyla eşleştiremediğin biri, zihninde bile sayılmaz ki...
hiçbir şey paylaşılmayan biri, hiçbir şey paylaşılmayan biri gibi görülse de bahsi geçen kişi düşlediği ideal aşkın/ilişkinin kahramanı olarak onu seçmiştir. zihninde ona en güzel sözleri söylemiş, en güzel sürprizleri, en güzel yemekleri yapmış ve onunla en özel anları yaşamıştır. onun haberi olmasa da, zannedilenin aksine onunla birçok şey paylaşmıştır. böyle mükemmel birini unutmaya çalışmak zor olabilir. unutmak için ona ulaşıp onu tanıması ve aslında düşlediği kişi olmadığını fark etmesi yeterlidir.
paylaştıklarını değil paylaşamadıklarını unutamamaktır. hele de aşık olunan kişi baskın bir kişilikse ettiği laflar, ilgi alanları, esprileri, bakış açıları her yerden karşısına çıkar insanın. hele hele herkesin manyak bir şekilde ondan bahsedesi varsa ve bu insanlar sizin nasıl boktan bir durumda olduğunuzu bilmiyorlarsa paylaşılanı unutmaktan çok daha zordur.
(bkz: zaten aşk kötü bir şaka)