hiçbir yerin kendisi olmaktan ileri gelir. kim gelse sürüklese, nereye sürüklenilse sonuç yada tepki değişemez. aidiyeti kayıplarda, kafası pres altında kişinin sonucunu sonsuza taşımasıdır.
evinize aileniz için sorumluluklarınız olduğu halde gelirsiniz bir kaç günlüğüne ve sizin ağzınıza sıçarlar bi şekilde. derhal terketmek istersiniz ama edemezsiniz. o zaman anlarsınız gitmek istediğiniz halde kalmışlığınızın sancısını ve bazı şeylerin anlamını yitirdiğini. gitseniz oraya da ait olmazsınız belki ama yalnızlığınızın ufak mutluluğu yetebilir böyle bir durumdur işte.
insanoğlunun ait olduğu yerden, kişiden, durumdan sıkılıp devamlı aradığı durumdur. lakin öyle bir durum söz konusu değildir. çünkü hep bir arayış ve aitlik hissiyatı isteriz. özgürlüğün adı boşluklarda yüzmek değildir. gayet de aitlik hissiyatını bilerek yaşanabilir.
ara sıra gelip, hal hatır sorup sonra tekrar gelmek üzere uzaklaşan his.
her insanın başına gelen, bazen boşlukta hissettiren bazen yalnızmış hissi veren duygudur kendileri, kötüdür. insanı çok yerlere sürükler de sonra nerede buldurur bilinmez,
hissettiğim duygu. bu duygu beni rahatlıktan, özgürlüğe, özgürlükten, rahatlığa savurup durur. koca istanbul'da bir süleymaniye vardır doğup büyüdüğüm yer. bir orası biraz hissettirir. onun dışında her yer belli bir süre sonra unfollow!
ordan oraya hep bi yerlere tutunmaya çalışırken aslında tutkunu olduğun sey, o üstünde yeni bir yere göçene kadar, henüz yalnizca sana ait olan "yabancı kalabilme korunagi" ve saklandigin özgürlük zırhıdır. içine kimsenin henüz girememiş olduğu,delememiş olduğu o zirh, seni analiz etme hakkına sahip olamadıkları, yasak alanlarina henüz tecavüz edemedikleri zaman aralığıdır, güncel modern hayat sisteminin sana sorduğu genel sorulardan ve ancak maddi terazide tartilabilir zenginliklerinle(ev, araba, es, iyi bir is) yer alabildiğin o teraziye çıkmadan kacip ordan uzaklaşmanın tadıdır. aslında sen kendini ararsın yollarda, geçmişindir kaçtığın bi bakıma ama kafandakiler ve geçmişin izleri silinmedikçe nereye gitsen rahat yoktur. keşke en başına dönebilsen ve başka kararlarla aynı dönemeçlere girebilsen....
Konstantin Kavafis 'in Kent şiirinde bahsettiği duygunun ta kendisidir.
" Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim dedin.
Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz yargısıyla karşı karşıya
Bir ceset gibi gömülü kalbim
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün
boşuna bunca yılı tükettiğim ülkede (K. Kavafis)"
bağlanma duygusunun olmaması demektir. kişi kendini ne zaman bir yere ait hissetse içinde bir şeyler gitmek, kaçmak ister. birine ait olmak da istemez bu insanlar çünkü bu onlara aykırıdır.
her insanın olması gereken durumdur aslında. bir şehre ait olduğunuzda o şehir sizin olmuyor. dünyaya da ait değilsiniz. sadece bir nesneyiz yani cümle içerisinde. e hal böyleyken neden bu kendini önemli hissettirme çabası. bir yere ait olmana gerek yok ki be adem evladı. yaşa, değiş, değiştir. ancak böyle yaşadım dersin. diğer türlü evin köşesine ait fiskostan ne farkın kalır ?