hiç tanımadığın bir kıza sevişme teklifi etmek

entry7 galeri0
    1.
  1. salt benimle sevişir misiniz diye sormaktır.

    tabi ağzın dilin ile değil gözler ile. nasıl mı oldu. geçen hafta kadıköy de sokağa bakan bir kafedeyim. yol geçen hanı. önümden insanlar sel olmuş akıyor. akşam 5 suları, tüm güzel çirkin rüküş şık kızlar burada. dikkatimi çekiyor da, daha doğrusu algılarıma etkliyor; kadıköy kızı deyince sarı saçlı kızlar geliyor aklıma. hani rum kızı falan fener rum patrikhanesi onlarla bir ilişki kurarım da yok öyle değil. rum mum hikaye. buradakilerin çoğu çakma sarışın. arada fener forması giymiş halis sarışınlar da yok değil. bak çakmaları için kötü demiyorum itici ama gideri var. gideri var da, her gideri olan da gel lavabomu aç diye emir telakki etmiyor ki. kız kısmı bu. hele bi de türk kızı olunca, vajinusmus olmuş ağızları. bıçak burcuyum açmasını bilirim o ağızları. ağızlarının içinde küçük küçük baklalar var, itiraf etmekte zorlanıyorlar sadece. bir tilkiye ihtiyaçları var ağızlarındaki peyniri alacak. hadi saklamayın çılgınlar gibi sevişmek istiyorsunuz hepiniz. basiretiniz bağlanısıca, kötürüm olasıcılar, sevişiyorsunuz da zaten benden kaçmaz. neyse. işte öyle bi kafede oturmuş sigaramı ve türk kahve mi içiyordum. her zaman ki gibi serkeş bir bünye içinde, ceketi sandalyenin arkasına asmış, sigaramın dumanı arasından gelen geçenlere göz gezdiriyordum. uzun bacaklılar, dar kalçalılar, jenifer popolar, ılıman göğüsler, şairin dediği gibi göğüsleri kahraman olanlar.. kimi kaçamak bakışlar atıyor kimi de kalçasını alarak hızlı adımlarla sekip geçiyordu önümden.

    gel zaman git zaman vakit geçti akşam oldu, ben kalkmaya niyetlenmişken bir kız durdu önümde. uzuncana, hafif balık etli, hafif ama. esmer ama çok değil kararında, güleç tatlı bir yüzü var, diz üstünde biten askılı yeşilimsi bir elbise giymiş. askıları öyle çok ince değil dekoltesi de pek yok sayılır. çok sevmem zaten açık seçik kızları, severim de hoşuma giden kız da fazla olmayacak. iyi aile kızı dediğin biraz oturup kalkmasını bilecek canım, bikini dahi giyse, sevişecek olsa bile gösterecek ama elletmeyecek. öyle olacak işte. kömür karası gözleriyle yan tarafımdaki tahtadan çelimsiz boş sandalyeye, ufak mermer masaya baktı. kısa bir gideyim mi yoksa kalayım mı ikileminden sonra yan tarafıma oturdu. hemen dibimde. sol tarafı bana doğru dönük, aramızda 10-15 cm falan var. sigaramdan derin bir nefes daha çekerken, kaptan bir çay daha dedim. ne kaptanı lan. minibüste misin? mallaşma sendromu bunlar, mazur görmek lazım. dişi yaratıklara özgü bi şekilde bacak bacak üstüne attı, çantasından çıkardığı camel paketinden bi sigara aldı ve yaktı. ortama uydu anlayacağın. siyah çantasına bi kez daha elini attı, dergi mergi bişe aldı, açtı okumaya başladı. hemen bacaklarına baktım fırsattan istifade pürüzsüz sayılabilecek hoş bir teni var. ama sandaletlerinin içinden gözüken bilekleri biraz kalıncana. çok da kalın değil ama ince bilek de denemez. olsun lan dedim. yüzüne şöyle bir baktım. allah için fena değil hoş kız. saçları da hafif dalgalı, sıkça. kokusunu duyumsadım lavanta ya da leylak mı tam karar veremedim. kızla bakmalar bakışmalar, kesişmeler, etrafa göz gezdirmeler... aradan beş on dakika geçti böylece. biraz sonra bana yüzünü daha iyi göstermek istermişcesine sağ tarafına attı saçlarını. ben de burada olduğum belli olsun diye hafiften gıcık tutmuş gibi öksürmeye başladım. "öhü öhü". kıza baktım zokayı yuttu, kıpırdanmalar saçıyla oynamalar benden yana dönmeler cep telefonunu alıp mesaj atıyormuş gibi yapmalar, yani bak ben de buradayım seninle ilgileniyorum diyo alttan alta.

    haliyle ben de tavus kuşu moduna büründüm, sigaranın biri sönüyo, biri yanıyor. oğlum ömer kendine mukayyet ol. tam sırası kaçırma fırsatı. kız kahve fincanını ters çevirmiş soğumasını bekliyor. anlaşılan fal bakacak. aha dedim al sana uygun bir ortam, gir lafa:

    -pardon, şeey, kahve kahveniz.
    gülümseyerek mütebbesim bir şekilde döndü.
    -nasıl?
    -kahveniz diyorum fal bakacaksınız galiba.
    -hı evet fal. bakıcam. pek inanmam aslında. (burada gözlerinin içi de güldü. kara gözler zeytin gibi ne datlı.)
    -hadi ya, ben de inanmam ama ne demişler, fala inanma falsız da.... tam bu esnada ikimiz de hep bir ağzıdan "falsız da kalmaaaa". diyiverdik. =) gülüştük bu salak lafın üzerine. mallaşma sendromu diyorum ya bildiğim tüm bayat lafları sıralıyorum.

    buna keza kız halinden memnun suratında gülücükler açmış. erkeklik iç güdülerim sevişelim mi filiz modunda, mantığım ise olum arkadaş ol ilk önce, sevişme sonra, sevgiden bahsedicen daha ona diyordu. mantığım ağır bastı.

    -negzel , şey ben de katılayım o zaman birlikte bakalım belki bir yardımım doğunur.
    -oluuur. utandı kızardı bozardı. oluru aldıktan sonra atladım yan masaya çektim sandalyemi. açtı fincanı.
    -hmm ilginçmiş.
    -nedir ilginç olan.
    -bugün bir çocukla karşılacaksınız diyor. xx küsür yaşlarında uzun boylu, sık saçlı, iyi bir çocuk.
    -aha bu benim galiba.
    -hıhı olabilir ama biraz sıkıntısı var galiba.
    -neymiş sıkıntısı,
    -mantığı ile iç güdülerinin arasında kalmış. mantığı ona bir kızı sev ona iyi bak, sevgili ol diyo, içgüdüleri ise bi gecelik ilişkiye gir, tatmin ol, bırak ondan sonra diyor.
    aa nasıl bildi lan. falın mna koyim nasıl lan nasıl olur. müneccim boku yemiş kız.
    -nasıl ya dedim.
    -ne bilim öyle diyo.
    -iyi. peki.
    -ee neyi tercih ediyosun.
    -nasıl neyi, ne bu bi teklif mi.
    o an jeton düştü, kıza bi kez daha bakınca işin aslını anlamam güç olmadı. yolun yolcusuymuş meğersem...
    -tabi teklif aslanım. bi gecelik 200 euro, her türlü muamele var. otel, yemek, sigara sana ait gerisini bana bak.
    vay ırıspıı... ırıspı çıktı lan kız.
    -iyi o zaman sevişelim filiz.
    4 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. hiç tanımadığın ilk kez gördüğün erkeğe sevişme teklifi etmek gibi birşeydir.
    1 ...
  6. 5.
  7. parası ile değil mi hemen hepsi kabul eder. yeter ki ederini bilelim.
    1 ...
  8. 6.
  9. 7.
© 2025 uludağ sözlük