boşuna yapılan bir eylemdir. fakat beklenen sevgili ise bir ömür beklemeye değerdir. zira boşluğunu dolduracak birini aramaktansa beklemek daha mantıklıdır. çünkü boşluğu doldurulamaz...
bana şu mısları yazdırmıştır o hiç gelmeyecek birisi.
kaldırımlar buz tutmuş gönlümün sokaklarında
yürürüm yalınayak ismin dudaklarımda
biliyorum geleceğin gün saçma bir kehanet
ben yaşarken yokluğun varlığıma hakaret.
hakkaten birini bekliyorsan güzel bir şeydir bence. çok yakınını kaybediyorsun, onu bile unutuyorsun sonuçta. eğer hakkaten "birini" bekliyorsan, güzeldir be! doğru insan gelir bir gün ya da en azından yarın için bir nedenin olur.
ama sen ortalıkta devamlı "gelmeyecek birini bekliyorum" diye dolanırken aslında hiç kimseyi beklemiyorsan, bak o kötü işte çocuk. yalnızlığa alışan kimseyi sevemeyen bir insan kadar aciz bir şey yok galiba buralarda.
yazarın kişisel notu ki o nasıl bir yazarsa iki paragrafta sunay akının 28. sınıf bir taklidi olmuş: eğreti oldu lan biraz yazdıklarım. anladın işte, hayatında birine yer varsa, mutlaka olur ya gerisi hikaye hacım. fakat sunay akının bir oyuncak müzesi vardı, ya ya!
(bkz: ya gelirse)* her ne kadar asla gelmeyeceği varsayılsada gelebilme olasılığı her zaman vardır. (bkz: ha geldi ha gelecek) genelde gelen her kişiyi hiç gelmeyecek kişi sanmak insanların ortak özelliğidir. (bkz: uzaktan benzetmişim) keşke gelse de görsek.
Koca Bir Ömrü Harcamak Dedikleri Gerçeğin Altını
Seninle Çizdim ben ..
Güçlü olmak artık beni yoruyor olric
herkese karşı dimdik olmak...
arkasında durmak attığım her adımın yoruyor...
Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde, beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı
uyan olric ! doğrul,
seni bekliyor,
düş değil gerçek,
seni bekliyor..
kimi nasıl beklediğine göre değişir.
bir ölünün ardındansa beklemek ilk önceleri kalbe ince kesif bir sızı dolar, daha sonra bu sızı azarlır aklına geldiğinde kaybettiğiniz kişi ama hiç bitmez.
ayrılınan bir sevgili bekleniyorsa hep bir umut vardır ta ki sevginiz bitinceye dek. ayrılık kararını kimin aldığı fark etmez seven tarafın kalbinin bir köşesinde hep ıslak bir bekleyiş vardır. dilekler tutulur, şu olursa gelir diye fal bakılır ama hiç gelmez o kişi...ve tüm yaşam böyle devam eder, hatırlama süresi azalsa da bekleyiş, bir defa daha görme ümidi hep sürer.
küstüğünüz biriyse zaten arada bir çok şey yok olmuştur. başlangıçta ya gelirse, ya barışırsak dersiniz sonrası hatırlamazsınız bile..
hiç gelmeyeceğini bildiğin birini beklemektir işte.
asla gelmeyecektir, bilirsin. her yutkunuşunda boğazına takılan şey azabını artırır.
gitmiştir, geceler gibi.
gitmiştir, usulca.
sevmeye devam ettiğin onu anar dudakların sürekli. rüyaların berbat, uykusuzluğun ağırdır. kolların dermansız, nefesin soluk...yüzün gibi.
üzerinden geçen saatler değil, günler değil, haftalar, aylar değil...senelerdir.
onca sene sonra unutmayı bilememek kadar sıkıntılıdır onun gelmeyeceğini bilmek.
onun şehrine düşmez yolun ve şehirde beklemez seni. özlersin kahredici bir hastalıkla.
dokunmayın şimdi bana...her gün her gün öldüğüm gibi bir gün daha kaybolayım kendimde.
ağlayayım.
tam bir umutsuz vaka. aklıma ümit yaşar'ın beşinci mektubu geliverdi birden;
--spoiler--
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.
Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!
--spoiler--
yığınların içinde bile yalnız hissetmektir.
insanın aklına geldiğinde yüreğini acıtan kişiyi bekleyenler için söylenir.
hiçbir şeysindir aslında, gider öyle bir aşık olursun ki
o aşkın kuvvetiyle,
kendini tek adımda dağları aşacak, okyanusları geçecek kadar güçlü,
elini uzattığında gökleri kavrayacak kadar yüksek,
ayağını yere vurduğunda dünyanın merkezine varacak kadar yürekli hissedersin.
bedenindeki o yumruk kadar yüreğinin taşıdığı aşkın gücünden kendin korkarsın.
sonra gider sevdiceğin ansızın, verdiği bütün sözleri unutarak.
işte o an anlarsın, sen gökleri kavrayacak, dağları aşacak, okyanusları geçecek kadar güçlü olsan da her şey bitmiştir.
aradan aylar geçer bazen aklına gelir. sanki gelecekmiş gibi kapıya bakarsın.
sonra anlarsın ki, aslında o, sadece anılara dokunduğun anlarda aklına gelmektedir.
üstelik hiç gelmeyeceğini, gelemiyeceğini bilerek kapıya bakmaktasın.
işte o zaman sevmenin yaşam, gitmenin ölüm olduğunu bilirsin.