o saatten sonra o kişi senin başkentin olur, kışın giydiğin yün kazağın, botun ve beren...
o saatten sonra karadenizin yağmurun olur.
o saatten sonra çarpıldığın için dışın, beslenme çabtandaki son yerin olur.
o saatten sonra gömleğinin en üst düğmesi, kapanmayan yaran olur.
o saatten sonra aşkkentin olur.
aşk falan yok kardeşim. ben de var sandım, aşık olmak mevzusunu dibine kadar yaşadım 3 yıl boyunca. sonra gerçekler yüzüme vurdu tabi. hayat bir ...me oyunudur, kuralları bilen ..ker. insanlar tamamen menfaat odaklı yaşar, bu sözü asla ama asla unutma. hepsi yalan dolan, sözleri de gözleri de dokunuşları da. senden iyisini buldu mu siktir olup gidecek, unutma bunları, unutma ki üzülme.
Bir sürü şairler anlatmış zaten. Şarkıcılar da anlatmış. Çile gibi bi şey. Ben almıyım cnm.
Edit: vazgeçtim. Kesinlikle alırım bi dal. Böyle öteki hiçbir duyguyu o kadar da takmadığım, hep yanında olmak istediğim, varlığını bilmenin bile beni heyecanlandırdığı bir kişi olsun isterdim. iyi de diyorum bi yandan zaten benim böyle hissettiğim kişiler var. Ama bu konu bu başlığın konusu değil. Hayır nasıl bir şey ola ki bu aşk? insan merak etmiyor değil. Ben diyorum işte şiirlerdeki gibidir kesin. Çünkü ne zaman tarifi olmayan bir his yaşasam ona bi şiirde denk gelirim. Ama aşk tecrübe edilesi bi şey olmalı. Neyse umarım mezun olduktan sonra aşık olurum. Şu an vaktim yok aşk acısı filan çekmeye...
Aşkı ben sadece bir hikayeyle anladığımı ve anlatacağımı düşünüyorum,
Abdurrahim karakoç (mihriban'ı yazan şahs-ı münevver) 60-70 yaşlarına geldiğinde kadim bi dostuyla uzun bir yolculuğa çıkmış. bir şiir dinletisine gidiyorlarmış, dostuda kendi gibi naçizane bi şair fakat onun kadar ünlenmemiş henüz. O ve dostu uzun yolculukta sıkılmamak için uzun uzun sohbet ediyorlarmış havadan karadan konuşurlarken laf dönmüş dolaşmış 'mihriban' a gelmiş.dostu sormuş;
- ya abdurrahim abi ben genç bi kardeşinim ayrıcada bunca yıldır seni tanırım bana şu mihribanın gerçek hikayesini ve kim olduğu söyle be abim
Abdurrahim karakoç bi ara duraksamış ve 60-70 yaşındaki o kişilik abidesinin gözleri dolarak
Mutluluk iksiri iceceksin.uyurken mutlusun , uyaninca, kahvaltida, yemek yerken, cok isin varken, trafikte, hasta oldugunda ve hatta tuvalette ihtiyacini giderirken . :)
Aşk bir nevi sarhoşluk gibidir. Aşırıya kaçmazsanız güzel duygular kaplar her yerinizi, her şey güzel görünür, ve hep gülmek istersiniz. Yeter ki karşılıklı olsun, yoksa mide bulandırır.
14 şubatı bahane edip, izmirden Edremit e gittim. Üniversite 3. Sınıfta. Kapısını çaldım annesi açtı. Sonra babası geldi üstüne anneannesi geldi. Lan iyi ki dayak yememişim. Olmadı tabi. Kızın göynü başkasındaymış. Birisi için sonuçlarını görebilsen de görmezden gelirsin ya o biçim bişi. Bir gülüş bir bakış için gençliğini yakarsın.
Hastası olduğun takımın maçı için rakip takım tribününde yer bulmak gibidir. Takımın gol attığında goooool diye bağırmaktan çekinmezsin. Acilde gözünü açtığında ne oldu yendik mi olur ilk sorun. Ağrı sızı vız gelir tırıs gider. Üç aşağı beş yukarı böyle bişi işte aşk.
Aşk kalbinin çarpıp çarpıp yerinden firlaması birinin kalbine çarpıp sevgi dolmasıdır sevgi dolar dolar bir anda patlar ve garip bir şekilde hoşlantı diye adlandırdığımız spastik şey ortaya çıkar bunlar yaşanırken kişi kendini kaybedebilir etrafında yaşanan olayları görmezlikten gelebilir yada gerçekten görmez aşk güzel bir duygu ancak farklı bir bakış açısıyla nefret edilen bir duygudur aşk duygusu oldukça gariptir ki sizi üzede bilir mutlu da edebilir oldukça garip bir duygu olan aşkı herkes tatmıştır birçok kişi hayatında birçok insana sevgi duymuş aşık olmuştur bu duygudan kurtulabilmek bazen oldukça zordur.
Yılmaz Erdoğan’ın hiç kola içmeyen Hakkari’li arkadaşlarına, kolanın tadını anlatması gibi birşey olurdu muhtemelen.
“Valla siyahtır, fakat köpüğü beyazdır. içiyorsun şekeri var, fakat yakıyor. işte hayatın gerçek tadı.”
Şunu da ekleyeyim unutmuşum.çakır keyiften sarhoşluğa geçerken ki o ince çizgidir biraz.son viski, bira ya da neyse içmek istemekle, kafanın tamamen bozulması, delirmeye ramak kala gibi bir şey aynı zamanda.