kadınların bu durumu erkekler kadar dillendirmiyor olması, yahut yazıya ya da şiire dökmüyor olması aşk acısı çekmedikleri anlamına gelmez. ki; sayıları az da olsa gerek türk edebiyatı gerekse dünya edebiyat tarihinde çok güzel örnekleri var.
100 yıl öncesine kadar çalışma, üretme gibi temel insani haklara dahi sahip olamayan kadınların bu ''entelektüel özgürlüğü'' elde edebilmesinin az bir vakti kaldı endişelenmesin sanat ve edebiyat dünyası.
üç büyük şairin en güzel aşk şiirlerini yazabiliyorken, tek bir dize bile yazamadan; ''konuşmak tehlikelidir, içte biriken sözcükleri boşaltmak...'' diyen tomris uyar'a sormak gerek asıl bu soruyu.
erkeklerin daha vefakar, cefakar, sadık, samimi, iyi kalpli, zeki, çalışkan, ahlaklı, naif, ince ruhlu, şair ruhlu, edebi ruhlu olduğunu bir tokat gibi yüzümüze vuran tespittir.
Aşk acısını iliklerine kadar hisseden erkekte gördüm kadında ama erkekler bi yerden sonra psikopata baglarken kadınlar iyice melankolikleşiyorlar. Hepinize bu dalda başarılar diliyorum
ask acısı çeken kadın genelde savaşcıya benzer acı çektiği ancak sosyal medyadan paylastığı atarlı giderli sözlerden anlaşılır kuaföre gider süslenir püslenir azcik fingirdeklesir erkeklerin gösterdigi ilgi alaka ile incinen kalbinin yaralarını sarmaya çalışır kırılan egosunu tamire ugraşır siz acı cekiyor degilde kasarlasti diye dusunursunuz.
erkeklerin ve kadinlarin acisini disa vurumu cok farkli oluyor
erkek oturup susup icip sicarken
kadin birseyler yapma ihtiyaci hissediyor intikam hirs yenilenme hevesi güdüyor.