yirmi bin lira harç parası verip okuyarak anlayamazsın kurtuluş savaşı günlerini. torpil yaptırıp iş sahibi olarak gerçek bir aidiyet duygusu elde edemezsin. gazetecinin troll ü olup popüler oldum diyemezsin hilal kaplan.
tanımlamak için câhil sıfatını kullanmanın yeterli olduğu; kayırma, torpil ikilisi ile kalem oynatabilme imkânına kavuşmuş zattır.
kendisinin yazılarına ilişkin bir yorumda bulunmayacağım. zirâ kıt bir bilgi birikimi ile kalem oynatanları yazar olarak görmediğimden, kendisini, yazıları çok uçlara kaçmadığı sürece okumuyorum. türk medyasında kıt da olsa bir entelektüel kitle var ve onlara ayırmam gereken vakitten , murat ide'nin deyimi ile bir "ukala" içi feragat etmem.
neyse... kendisini "câhil" olarak adlandırmamın sebebi ne peki?
sinan meydan ile çıktıkları bir canlı yayını izleyenler yazılarını okumaya gerek kalmadan bu tanımlamayı yapmaktan çekinmeyeceklerdir.
baştan belirteyim:
sinan meydan çok sevdiğim bir isim değil. en azından olayları yorumlama konusunda sıkıntısı olduğu kanaatindeyim. bilgisine lâf söylemiyorum orası ayrı.
ancak atatürk üzerine kitap yazmış olduğunu gördüğümüz hilâl kaplan daha inkılâp tarihinin temel noktalarını bilmekten habersiz.
atatürk'ün hayatını bilmekten habersiz.
buyrun bağlantı:
kendi küçük beyninin yettiğince atatürk ile dalga geçmeye çalışmış kafasıyla beraber beynini de kapamış bir taraf gazetesi yazarı. taraf gazetesinin kapasitesini birkez daha göstermiş bulunmakta.
bugünkü yazısıyla içimde değişik çalkalanmalara, sinirlerimde acayip hareketlenmelere, söylenecek söz bulamamama neden olmuş sözde yazar. bir insan, nasıl böyle düşünür diye oturup düşündüm, acıdım sanırım ona. dahada kötüsü bu yazıyı arkadaşlarımdan birinin destekleyerek tavsiye etmesi oldu.
yeni şafak'ta kaleme aldığı "pkk ile mücadelede yeni strateji" isimli yazısından sonra, sorunun idrakından ne derece yoksun olduğunu kesin olarak kavradığım kişidir. hele yazı içinde; mit-pkk görüşmelerini doğru bularak, "sızdırılan pkk-mit görüşme kaydı devletin pkk'ya mündemiç herkesle görüştüğünü ortaya çıkardı. daha önemlisi türkiye halkınınsa masada ulaşılabilecek bir çözüme hazır olduğunu gösterdi." gibi bir cümle kurması toplum psikolojisinden ne derece uzak olduğunu gözler önüne sermektedir. birilerinin, türk milleti'nin konu hakkındaki çözüm anlayışının, teröristlerle ve hainlerle uzlaşmak olmadığını kendisine anlatması lazım.
kendisi hakkında en büyük temennim, türk milleti'nin değerlerine söverek veya küçük görerek bir yere varamayacağını farkedebilmesidir.
Kendi insanından başka, her türlü insan ve insan hakkını gözeten tutarsız bir yazardır, bir gün ermeni destekçisi, bir gün kürt yandaşı, diğer gün mübarek karşıtı, ertesi gün arap milliyetçisi, tahrir yalakası, ingiliz ajanı ve fenerbahçelidir.
Başörtüyü neden taktığı merak konusudur, " acaba kel mi ? " diye sorası gelir insanı.
twitin'de yine sıçıp sıvamış insan. her olayı türbanla ilişkilendirmesi iyice baydı artık. üstelik karşısınndaki de bir insan, haklı ya da haksız çocuğunu kaybetmiş. yazık.
popüler olmak için başka yollar denemeli.
ancak çok çelişik. hem kendisiyle, hem içinde bulunduğu toplumla, hem de inandığı dini inancın gerektirdiklerine göre.
bir yazısında yaşar nuri öztürk'e atıfta bulunarak çankaya zirvesindeki first lady'i eleştirirken bir diğerinde tam tersini savunabiliyor.
yaşar nuri öztürk'e gönderme yaparken lafı islamiyetin modernize edilemeyeeğine getirmeye çalışırken giyim tarzıyla modernist bir islamcı görüntüsü çiziyor.
elbette kendi bileceği iş. özgürlükte bu değil mi?
yukardaki yazıda orduyu, devleti ve düzeni eleştirirken hayalini kurduğu düzende hemcinslerinin çekeceği ızırapların, yaşayacağı zorlukların bilincinde mi acaba diye
sormadan edemiyor insan.
Kaldı ki ahmet kaya bu toplumun büyük çoğunluğunun vicdanında henüz aklanamamıştır.
ve bu toplumun hatırı sayılır büyük bir bölümü ne onun özlemini çektiği
düzeni ne ahmet kaya'nın hayal ettiği kürt etnik özerkliğini ne de devletin daha özgürlükçü yapıda olmasını kabul edebilecek duruma henüz ulaşamamıştır. halkın cahilliği değil kastım bilinçsiz ve allah devlete ve liderlere zeval vermesin mantığında olması.
Ezcümle entelektüel olmak, çok okumak insana olumlu katkı yapmakla birlikte çelişkilerini ortadan kaldıramıyor.
zor olan mevlana'nın dediği gibi;
olduğu gibi görünmek veya göründüğü gibi olmak galiba.
değilse zaten bananeciyiz çoğumuz.
herhangi bir gazetede yazar olabildiğini hayretle izlediğim insan. o yaparsa bende yaparım hissi doğdu içime. bu akşam tarafsız bölge programında, cumhuriyetin temelleri osmanlıda atılmıştır diyerek beni hayrete düşürdü. bununla da yetinmedi. atatürkle ilgili olarak bir karikatür getirdi. bakın atatürk ne kadar diktatör, karikatürden de anlaşılıyor dedi. kaynağı sorulduğunda, internetten buldum, tam kaynak bilmiyorum dedi. inanılır gibi değil. o bir gazeteci, ancak kaynağını araştırma gereği görmeden programa getirmiş. kaynak çokmu önemli? sorusunu da sorabildi.yazdıkça aklıma geliyor. örneğin atatürk hakkında rahat rahat konuşamamaktan yakınıyor. daha ne söyleyebilirler çok merak ettim. bir adım ötesi, hakaret ve küfürdür. ama yetmemiş bu bayana demekki.
fikri anlamda söyeleyeceği hiçbirşey kalmamış, "hakaret" etmeyi bir teorik reddiye olarak gören düşüncesi kararmışların gün boyu akıl almaz söylemler ile taciz ettiği yazar. gün ışığında elimizde fenerle adam gibi adam aradığımız şu günlerde "söyleyecek birşeyleri olan " düşünce namusluluların bu derece provokasyona maruz kalmış olması cemil meriç'in söylemini hatırlatıyor; "karanlığa öyla alışmışsınız ki yıldızlar bile sizi rahatsız ediyor".
başörtüsünü bir toplumsal facia olarak göstermek isteyen vesayetçilere çatır çatır demokrasi ve kadın halkları dersi veren başörtülü bir aydındır.
"alevilerin ayrı ibadethaneleri olması benim inancıma uymasa da, özgürlüklerden yana olduğum için cemevlerinin ibadethane olmasını savunuyorum" diyebilen bir "yobazdır".
keşke aleviler de, çok dillendirdikleri "ezilenden yana olan büyük demokrat" havaları ile postal yalama yarışına gireceklerine, ezilen başörtülü kızların bu basit bireysel özgürlüğüne sahip çıksalar.
hilal kaplan, başını açanın otomatik olarak aydın kabul edildiği laikperest faşist bir devlete direndiği için gerçek bir demokrattır.
farsça, arapça kelimeler kullanarak; yazılarının daha edebi olduğunu düşünmekte sanırım. tabii bir de arapça ve farsça kelimeler kullanarak muhafazakar çevrenin tribünlerine oynamak...
ama benden sana bir okuyucu tavsiyesi olmuyor hilalcim, olmuyor. bence sen şansını vakit'te dene. sibel eraslan'la kafa kafaya verir, okunmaya değer bir yazı ortaya çıkarabilirsiniz. iyi bir yazar olursan; belki gülenci şirinleri bile görebilirsin...
yazıları,eline gazeteyi alıp ülke durumundan haberdar olmak isteyen sade vatandaşa göre fazla ağırdır.bilinmeyen terimler,ağır dil,farsça ve arapça kelimelerin yoğunluğu derken kafanızı allak bullak eder.taraf gazetesi'nde okunabilecek en son yazarlardan biri.yazdıklarının siyasi/edebi kalitesini tartışacak duruma gelmem için ise önce yazdıklarını gerçekten anlamam gerekiyor.